Tarihlerinde ilk kez oynayacakları Südamerikana finali için Sao Paulo Guarulhos Havaalanı’ndan Bolivya aktarmalı Medellin’e gidiyorlardı, gidemediler. 2009’da en dipte olup da 2016’da kendi kıtasının en prestijli ikinci kupasını kazandığına dair güzel bir futbol hikayesi vardı ufukta ancak bu peri masalı ufak bir kıvılcımla Kolombiya dağlarına gömülüverdi aniden.
Aslında Sao Paulo ve Santos takımlarını izlemek esas amacımdı. Belki de kader, beni futbol tarihinin hüzünlü sayfalarında adı her zaman büyük üzüntüyle hatırlanacak garip isimli takımı izlemeye yönlendirmişti.
Dünya Kupası’nı takip etmek için Brezilya’da bulunduğumda maçları stadyum içinden takip etmemiştim. Mevzu sokaklardaydı zira ama Brezilya’ya kadar gelip de stadyumda maç izlememek de olmazdı. Dünya Kupası’yla aynı coşkuyu vermeyecekti ama Pele’nin, Socrates’in, Zico’nun, Ronaldinho’nun memleketinde stadyumda maç izlemem lazımdı. Sao Paulo’daydım turnuva sonrasında ve Sao Paulo takımının bir maçını izlemeye karar verdim. Niyet canlı canlı efsane kaleci Rogerio Ceni’yi izlemekti. Bir de serbest vuruştan golünü izleyiverirsem değmeyin keyfime diye düşünmüştüm. Adının nasıl okunduğunu çözemediğim bir takımla maç yapacaklardı. Brezilyalı arkadaşlarıma takımın adını söylediğimde anlamıyorlardı. Belki de ben “Kapekoens” diye telaffuz ettiğim içindi düştükleri durumun nedeni. İtiraf ediyorum, uzun sene Brezilya ligini bir şekilde takip ettim ama o zamanlar takımın adını ben de ilk defa duyuyordum. Garip isimli bir takımdı. 36 yıl sonra 1. lige yeni çıkmışlardı. Sao Paulo ise Brezilya’nın en köklü takımlarındandı. Güzel bir galibiyet izlerim diye düşünürken Sao Paulo’yu, ender gelişen Chapecoense ataklarından birinde buldukları golle mağlup ettiler. Bir hafta sonra başka bir maça gitmeye karar verdim. Pele’nin yetiştiği yeşerdiği Santos’un Vila Belmiro Stadı’ndaki rakibi yine “Kapekoens”ti. Ben içimden dişli rakip sürpriz yapabilirler diye düşünürken Santos 3’ledi gol yemeden evine gönderdi yeşil beyazlı takımı. Takımın adını da o zaman çok daha güzel ve yumuşak telaffuzuyla öğrendim: Şapekoensi…
Yeşil beyazlı takımın geçmişi fazla değil. 43 yıl önce yola çıkılırken niyet, Santa Cantarina eyaletinin bir parçası olan Chapeco’da futbol adına yeni adımlar atmak. Independiente ve Clube Atletico de Chapeco takımlarından ayrılıp bir araya gelen bir kaç futbol aşığı genç 10 Mayıs 1973’te Associação Chapecoense de Futebol adıyla profesyonel futbola yelken açıyor. Bir çoğu da futbolculuk dışında şoförlük, fabrika işçiliği gibi meşgaleleri olanlardan kurulan takımın para işlerine bakan ilk yöneticilerinden Alvadir Pelisser, “Çoğumuz para almıyorduk, ancak arzu ve gücümüzle sahaya çıkıp Chapecoense’yi var etmeye çalışıyorduk.” diyerek yeşil beyazlıların ilk yıllarını aktarıyor.
Maddi sorunlar 2003’te tekrar arttığında bu sefer kulüp bir şirketle 2004 yılına kadar birliktelik yaşadı. Niyet Chapecoense’yi maddi açıdan yaşatmaktı. Sonuç da verdi. 2000’lerde 3 defa eyalet şampiyonluğu, 2 de Santa Cantarina Eyaleti’nde düzenlenen yerel turnuvalarda şampiyonluk kazanıldı.
2009’da Brezilya’da 4. Lig’de yer alan takım adım adım yukarı kadar çıktı ve 2014’te 1. ligdeki yerini aldı. 36 yıl sonra ilk kez çıktıkları Brezilya 1. liginde iki kez izleme şansı bulduğum takım, ilk senesinde ligde tutunmayı başarmıştı. Sonraki sene katıldıkları, Güney Amerika’nın ikinci büyük kupası Südamerikana’da çeyrek finale kadar çıkıp iki ayaklı eleme maçında River Plate’i yenip elenmişlerdi. Bu sene ise 30 Kasım 2016 akşamı yerel saatle 21.45’te Medellin’de Kolombiya’da Pablo Escobar’ın takımı olarak da bilinen Atletico Nacional ile final maçının ilk ayağını oynayacaklardı. Tarihlerinde ilk kez oynayacakları Südamerikana finali için Sao Paulo Guarulhos Havaalanı’ndan Bolivya aktarmalı Medellin’e gidiyorlardı, gidemediler. 2009’da en dipte olup da 2016’da kendi kıtasının en prestijli ikinci kupasını kazandığına dair güzel bir futbol hikayesi vardı ufukta ancak bu peri masalı ufak bir kıvılcımla Kolombiya dağlarına gömülüverdi aniden. Hele Südamerikana Kupası’nda finale kaldıkları belli olduğundaki soyunma odası sevincini görünce insanın içi burkuluveriyor. Futbol tarihi acı yüklü 1949 Torino, 1958 Manchester United, 1979 FC Pakhtakor Tashkent, 1987 Allianza Lima, 1993 Zambia uçak kazalarına bir yenisini daha ekledi.
Bu yazıyı yazarken kazadan ilk kurtulanlar arasında yer alan kaleci Danilo da hayata gözlerini yumanları arasına girdi. Uçakta bulunan futbol takımı dışında da 23 Brezilyalı gazeteci de hayatını kaybetti. Fox Sports yorumcusu Brezilya eski milli oyuncusu 66 yaşındaki Mario Sergio da bu isimlerden.
Aynı uçağın daha 1 ay önce Arjantin ve Venezuela Milli Takımlarını taşıdığını hatırlatmak gidenlerin değerini azaltmaz, kalanları da daha değerli kılmaz. Fakat, büyük turnuvalara sponsor olarak reklam yapan ve daha fazla uçuş olması için turnuvaların fikstürlerini bile yönlendiren uçak şirketlerine “Daha fazla kar mı? Daha fazla hayat mı?” sorularını düşünmeleri ve daha dikkatli olmaları için bir uyarı olur umarım.
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/11/30/adini-hic-unutmayacagim-garip-isimli-takim