Almanya, milli takımlarının iki yıldızının Erdoğan ile fotoğraf çektirmesi sürecini çok kötü yönetti. Nereden tutsalar ellerinde kalıyordu ki en sonunda ellerinde kalan ırkçılık tartışmaları oldu. Öyle görünüyor ki 2010’da Mesut’un önderliğini yaptığı spor ve göçmen entegrasyonu politikası 8 yıl sonra ırkçılık tartışmalarıyla sona erdi.
Dünya Kupası başlamadan hemen önce Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’ın, Recep Tayyip Erdoğan ile poz vermesi üzerine Gazete Duvar’a yazdığım yazıda bu işin ele alınış biçimiyle Almanya’nın o günden Dünya Kupası’nı kaybettiği yazmıştım. Tarihe geçen bu tartışma, tarihe geçen bir sonuca neden oldu ve Almanya daha grup aşamasını bile geçemeden kupaya veda etti. Dünya Kupası tarihinde de ilk kez böylesine bir karneyle sınıfta kaldılar.
HİSSEDİLEN IRKÇILIK
O günden bugüne yaşanan olayları ve tüm tartışmaları da ele aldığımızda özgürlük ve ırkçılık konularında da fena halde sınıfta kaldılar. Öncelikle insanlar istedikleri kişilerle görüşmekte özgürdür. Almanya hükümeti temsilcileri Türkiye’ye tank satmak için Türkiye’deki hükümetin temsilcileriyle poz verebiliyorsa, evine davet edip çay içebiliyorsa, Mesut ve İlkay da hükümetin temsilcisi ile tokalaşabilir. Ancak anlaşılan o ki hükümetin temsilcileri ile hükümetteki partinin kurucu lideri ve mevcut cumhurbaşkanı ile görüşmek farklı değerlendirmelere varabiliyormuş. Bu olayın üzerine böylesine gitmenin ırkçılığa kadar varacağını görememek için de kör olmak lazımdı. Alman medyası bu olayı o kadar çok sadece Recep Tayyip Erdoğan nefreti üzerinden değerlendirip yangına körükle gitti ki sonunda Mesut Özil yaptığı açıklamada, hem futbol federasyonu nezdinde hem de medyada kendisine yapılanlardan dolayı hissettiği ırkçı yaklaşım gerekçesiyle Milli Takım’da oynamayacağını belirtti.
SUSMASI GEREKEN SUSMADI, IRKÇILIK HORTLADI
“Özil’in İlkay’la birlikte Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çektirdiği fotoğraf hakkında şimdiye kadar konuşmaması büyük hataydı. Hafta sonunda görüşlerini uzun uzun dile getirdi. Demek söyleyecekleri vardı. Neden kendini derhal savunmadı ve Dünya Kupası sona erene kadar ağzından çıt çıkarmadı? Sükût her zaman altın değildir.” cümleleriyle yorumlamış Christine Kamm RheinPfalz Gazetesi’deki yorum köşesinde.
Sükût öylesine değerli bir altındır ki, eğer Alman medyası, Dünya Kupası öncesinde ve sırasında susmayı becerebilseydi böyle olmazdı. Sahanın en iyilerinden olmasına karşın her maçta Mesut’u günah keçisi haline getirmek, işin ırkçılığa varacağını düşünmeden her maçta Türklüğü üzerinden performans değerlendirmesi yapmak en büyük zararı veren yaklaşım oldu Almanya’ya ve bugün Almanya’da ırkçılığın konuşulmasını beraberinde getirdi. Tam da NSU davasının cezalarının tartışıldığı sırada bu konunun gündeme gelmesi çok daha iyi oldu.
ALMANYA’NIN HANGİ DEĞERLERİ?
Mesut basına direkt bir açıklama yapmadı bugüne kadar ama bu konu hakkında bir kere Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve bir kere de Reinhard Grindel ile görüştü Dünya Kupası öncesinde. Ve Steinmeier’in yaptığı açıklama dolaylı olarak Mesut’un açıklamasıydı aslında. Kupaya konsantre olmak için sustu. Fakat Alman medyası kupaya değil, Mesut’a ve Erdoğan’a konsantre oldu. Mesut’un bugüne kadar susmasının nedenlerinden biri de bu olayların nereye varacağını görmekti belki de. Neyi kovaladı Alman medyası böyle davranarak anlaması mümkün değil. Lothar Matthäus’un Vladimir Putin ile el sıkışması bu kadar tartışma yaratmadı. Fakat Mesut’un fotoğraf çektirmesinin bu kadar tartışılmasının en büyük gerekçesi ise ülkedeki Erdoğan nefreti. Türkiye’ye dair bir çok şeyi Erdoğan üzerinden okuması. Gerçi Almanya eski Devlet Başkanı Gerhard Schröder’in, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığını kutlamak için Beştepe’ye gitmesi Almanya’nın değerlerine olan zıtlıkla hiç değerlendirilmedi. Schröder’in Mesut kadar Almanya’nın değerlerini temsil etmediği düşünülüyor sanırım.
ALMANYA’NIN ERDOĞAN NEFRETİ
Almanya’nın Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmediğini biliyoruz. Bu konudaki duygular zaten karşılıklı. Ancak tek bir fotoğrafı Erdoğan’a olan nefretle ve ortada olmayan bir propaganda hamlesi olarak yorumlamak sonunda Almanya’nın zararına oldu. Eğer Almanya pasaportu olan birini bir gazeteciyi, Deniz Yücel’i, hapiste rehin tutan biriyle bir başka Almanya pasaportlunun yan yana gelmesi gerçekten Almanya’nın değerleriyle örtüşmüyorsa, Almanya’nın tamamını Nazi olarak nitelemekten çekinmeyen biriyle fotoğraf çektirmek tüm ülkeyi rahatsız etmişse, yapılacak tek bir hamle vardı mayıs ayında: Mesut ve İlkay’ı kadroya almayacaktı Almanya ve bu konudaki tavrını ortaya koyacaktı. Bunu da ırkçılıkla değil “despotizm ve insan haklarını ihlal eden bir liderle poz vermek” olarak açıklayabilirdi. Ancak bunu da yapmadı veya yapamadı. Andre Schürrle ve Mario Götze’yi mevcut performanslarından dolayı kadroya almayan Löw, son 2 yıl içinde çok da üst düzey bir performans sergileyemeyen İlkay ve Mesut’u da pek tabii kadroya almayabilir ve bunu da sportif gerekçelerle açıklayabilirdi, aynı Sane’yi almadığı gibi. Bu dirayeti gösteremeyen Almanya Futbol Federasyonu’dur şu anda içinde düşülen durumun sorumlusu. Belki de Mesut’un zaten son 8 yıldır her sene Erdoğan’la görüştüğünü, son olarak da 2017’de yine Erdoğan’la Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda fotoğraf çektirdiğinden haberdar olduğu için, o gün fazla ses etmediği gibi bugün de etmedi. (Gerekli fotoğrafı linkte açılan sayfada aşağı inerek bulabilirsiniz: https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/bestepede-duzenlenen-29-ekim-resepsiyonundan-fotograflar,b-Cz6rmB9EKymcugdIRb2g/mZRQPGtWl0-oWRzXTXrJSQ#mZRQPGtWl0-oWRzXTXrJSQ )
EURO 2024 TEHLİKEYE GİRER Mİ?
Mesut Özil’in açıklamasında da belirttiği gibi Reinhard Grindel’in 2004’te söyledikleriyle bugün yaptıkları arasında olan bağ, bugünkü sonucun bir nedeni. Açıkça “… birçok futbolcusu 2 ülke kökenine sahip olan bir federasyonun başkanlığı yapmasına izin verilmemeli…” cümleleri ise oldukça cesur. Grindel hakkında esas problem de burada ortaya çıkabilir. Eylül’de gerçekleşecek EURO 2024 ev sahibi aday ülke oylamasında Türkiye ve Almanya iki aday ülke. UEFA bu sefer ev sahibi ülkedeki insan hakları ihlallerine de bakacağını açıklamıştı. Mesut Özil’in Almanya Futbol Federasyonu Başkanı Grindel hakkında yaptığı açıklamalar bir süreliğine Almanları bu konuda endişeye düşürmüş olabilir. Ancak Almanya Futbol Federasyonu’nun çok kültürlülüğe vurgu yaparak yayınladığı son açıklamayla bu yakıştırmalardan sıyrılmaya çalıştığı ortada. Açıklamada, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri gibi konulara değinmeleri bu yüzden. Fakat yine oy kaybettikleri aşikâr ancak önümüzdeki eylül ayındaki seçimi ne kadar etkiler göreceğiz.
ERDOĞAN OTURDUĞU YERDEN GÜLÜYORDUR
İlkay Gündoğan ve Mesut Özil, Recep Tayyip Erdoğan’ın Londra’daki fotoğrafı piyasaya çıktığında, bunun bir propaganda fotoğrafı olduğuna sanırım sadece Almanlar inandı. Ve bu yakıştırmadan sonra İlkay’ın yaptığı açıklamaya karşın bunun bir propaganda olduğuna inanmaya da devam ettiler. Hatta hâlâ buna o kadar çok inanıyorlar ki zaten Almanya’da her zaman en çok oyu alan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iken, son seçimlerde çıkan oy oranlarının yüksekliğini bu fotoğrafa bağlıyorlar. Bir şeyi başarmanın yarısı inanmaktan geçer ya hani. Aslında bir gıdım propaganda içermeyen bu fotoğraf ve buluşma, bu kadar yüksek inancın sonunda büyük bir Erdoğan propagandasına dönüştü. Bu sayede Almanya’da Erdoğan destekçisi de daha fazla artmış oldu. Bu Almanya’nın en büyük başarısı oldu! Erdoğan bir kelime bile etmeden Almanya’yı karıştırdı şu anda. En büyük isteği de buydu ve buna en büyük desteği de Alman medyası verdi. Şu anda Erdoğan, oturduğu yerden, her daim ırkçı olduğunu dile getirmekten çekinmediği Almanya’nın kendi kendine içine düştüğü ırkçılık tartışmalarını gülerek takip ediyordur.
Almanya ve medyası bu fotoğrafı İlkay ve Mesut’un kendi kalesine attığı gol olarak yorumlamıştı. Şu anda bu tartışmanın ırkçılık seviyesine gelmesiyle birlikte Almanya ve medyası umarım kendi kalesine attığı golün farkındadır.
https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/07/24/kendi-kalesine-golu-atan-almanlar-oldu