Archive | Genel

GazeteDuvar’da yayınlanmayan köşe yazım!

Futbolla kara para nasıl aklanır?!

[Okuyucuya ön not 17.04.2023: 1.12.2017 tarihinde dönemin GazeteDuvar.com Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz kararıyla sitede yayınlanmamıştır. 5.5 yıl önce yazdığım iddiaların bugün Muhammed Yakut tarafından dile getirilmesi üzerine yaşadığım bu ‘sansürü’ herkesle paylaşma kararı aldım. İyi okumalar.]

Dünyanın bir ucunda 34 yaşındaki bir itirafçı Türkiye üzerinden ambargo delerek para aklama ve bu süreçteki rüşvet ağlarını anlatırken bir anda ülke futbol ekonomisinin batmışlığının ve kokuşmuşluğunun nedenini önümüze koydu, bakmak isteyene.

Herkesin gözü kulağı bir süredir okyanus ötesinde. Rıza Sarraf’ın itirafçılığını yaptığı Halkbank müdürü Hakan Atilla’nın sanık olarak yargılandığı mahkemeden neler çıkacak diye bekleyip duruyoruz. Gerçek hayattan alıntılanan değil tamamen içinde bulunduğumuz gerçeklikte bir ABD-Türkiye-İran polisiyesi. Yargılama ABD’de olsa da anlatılanlar Türkiye’de geçiyor. İtirafçı 3 farklı vatandaşlığa sahip ama Türkiye vatandaşlığı ile sorguda. İran’ın Türkiye’ye sattığı petrolün ve doğalgazın gelirini, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun etrafından dolaşarak İran’a götürülmesindeki kendi rolünü ve kimlerin bu döngüde yer aldığını anlatıyor. Adeta bir “Netflix and Chill”* tadında geçiyor son bir kaç gün.

Sarraf çeşitli bankalardan ve isimlerden bahsetti ilk 2 günkü savunmasında. Önce Aktifbank’ın adı geçti. İlk girişiminde kurallar gereği hesap açmasının mümkün olmadığı bankada hesap açmak için dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’tan yardım istemiş. Bağış’ın yardımıyla Aktifbank’ta hesap açan Sarraf, günde 5 ile 15 Milyon Euro döndürüyormuş buradaki hesaplarda. Herhangi bir teknoloji şirketinin para döndürmesi gibi bir şey değil bu. İran kaynaklı gaz ve petrol paralarını uluslararası para döngüsü içine sokup para aklıyor yani. Daha sonra Aktifbank’tan Halkbank’a geçmiş Rıza Sarraf. Fakat diyor ki daha sonra Aktifbank doğrudan İranlı yetkililerle çalışmaya başladı ve beni devre dışı” bıraktı. Yani Sarraf’ın yaptığı ambargoyu delme işlemlerini artık Aktifbank tek başına yapmış.

Para aklama ekonomisi

Aktifbank nedir? Aktifbank, Türkiye’de sporda şiddet ve düzensizliği bitirmek üzere apar topar çıkarılan 6222 numaralı yasanın gereği elektronik bilet sisteminin uygulayıcısı banka, kısaca Passolig’in üreticisi. Maça her girmek istediğinizde para ödediğiniz kurum. (Size söyledim zira ben Passolig almadım, almayacağım.) 2011’de Resmi Gazete’de yayınlanan ve 2014’te ligin yarı yolunda oldu bittiye getirilerek uygulattırılan Passolig. Kulüpler bu kartlara en başta mırın kırın edip taraftar sayılarının azalacağını öne sürüp istememiş olsa da o gün vazgeçemediler, şu anda vazgeçemiyorlar ve ileride de bu uygulamadan vazgeçemeyecekler de. Peki neden tüm kulüpler boynunu eğdi ve kabul etti bu uygulamayı? Cumhuriyet Spor Servisi Müdürü Arif Kızılyalın’ın 15 Temmuz 2015 tarihinde yayınlanan haberine dönüp bakarsak ( http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/futbol/323035/Tribunlere_oynamislar.html ) kulüpler kapalı kapılar ardında Passolig ve Aktif Bank’la el sıkışıp, milyonlarca doları kasasına koymuş. Belgelerle kanıtlanan alışverişe göre habere göre Galatasaray yaklaşık 9 milyon dolarlık bir bedel karşılığında 5 yıllık sözleşme imzalamış ve maddi sıkışıklık nedeniyle de 2018 yılına kadar olan tüm alacaklarını peşin tahsil etmiş. Beşiktaş, ilk etapta 4.9 milyon dolara evet demiş gibi gözükse de Vodafone Arena Stadı’ndaki bir bölüme ‘Passolig tribünü’ (Aktifbank Tribünü olarak kullanılıyor) adının verilmesi, ücretsiz formalar, deplasman hakları ve görünülürlük giderleri adı altında Siyah-Beyazlı kulübün kasasına yaklaşık 6 milyon TL girmiş. Trabzonspor Kulübü sıkışık günlerde 3 milyon dolar peşin para alarak, 5 yıllık sözleşmeye imza atan ve Passolig’e dolaylı destek veren kulüplerden. Yani aslında ekonomisinin söylemlerle şişirilmiş olduğu söylenen Türkiye futbol ekonomisi aslında Rıza Sarraf’ın para aklamak için kullandığı bankanın ekonomisine bağlıymış.

Günde 5-15 Milyon Euro hacimle para döndürülen Aktifbank’ın tepeden inme bir şekilde bir anda elektronik bilet sisteminin uygulayıcısı olmasının arkasında yatan nedenlerden birinin rant olduğunu, bu kartın çıkarılma nedeninin sporda şiddeti ve düzensizliği ortadan kaldırmak olmadığını, sporda şiddeti ortadan kaldırmanın çok başka yolları olduğunu kartın uygulamaya konmaya başlanacağına dair söylentilerin çıktığı 2011 yılındaki ilk günden beridir çeşitli radyo programlarında, televizyon programlarında söyledim, burada ve bir çok yerde yazdım, yazmaya da devam edeceğim. Evet burada bir rant var ve bu davanın ardından da Aktifbank’ın bu iddialar dolayısıyla gerekmektedir. Bu iddialar araştırmalıdır. Aktifbank’ın Çalık Grubu’na ait olduğunu, ve bu grubun da Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’la çok yakından ilişkili olduğunu da bir kez daha belirtmekte fayda var.

Rıza Sarraf’ın itirafçı olarak anlattığı kirli ilişkilerin futbol dünyasıyla kesiştiği yerlere bakmak ve futbol dünyasının nasıl bu ilişki ağının parçası olduğunu görmek, söylemek, yazmak boynumun borcudur. Ülke futbolundaki bozuk çürümüş ekonomik sistemin düzeltilmesi gerektiği konusunda görüş bildiren muhabirler ve futbol yazarları da bu konuyu görmezden gelemez.

Bank Asya 1. Lig

Bir de Bank Asya’dan bahsediyor Rıza Sarraf. Zafer Çağlayan’a ödediği rüşvetleri, Çağlayan’ın isteğiyle 2012 yılında Bank Asya’ya yatırmış. Bank Asya nedir? Çocuğunu kaydettirdiği üniversite, yıllık ücretin Bank Asya’ya yatırılmasını istediği için çocuğunun eğitim ücretini bu bankaya yatırdığından dolayı bir velinin Fethullah Gülen’ci olduğu iddiasıyla tutuklanmasına neden olan bankadır. Çünkü o veli hakkında Fethullah Gülen’in bankasına para yatırdığı için örgüte çalıştığı düşünülmüştü. Peki ya Zafer Çağlayan’ın Bank Asya’ya para yatırılmasını istemesi bize ne düşündürtebilir? Ya da 2008-2012 yılları arasında Bank Asya’nın Türkiye 1. Ligi’nin sponsorluğunu ve uzun süreler de çok sayıda kulübün sponsorluğunu yapması bize ne düşündürtebilir?

Dünden bugüne, bu iktidarın spora yaptığı tüm yatırımlar acaba araştırılsa kim bilir kimlerin ne kadar çok paralar döndürdüğü ortaya çıkacak…

*Netflix’ten dizi izle ve keyfine bak

**Yazdıklarım var olan gerçekleri birbiriyle ilişkindirerek ortaya çıkan iddialardır.

Kategorisi Genel, Manşet0 Yorum

Football World Cup 2018 with Original Photos from Russia

Football World Cup 2018 with Original Photos from Russia

Kategorisi Genel0 Yorum

Football World Cup 2014 with Photos from Brasil

Taken by Volkan Agir, while he was working as a freelance journalist in Brasil to report about World Cup ambition including football and demonstrations.

Kategorisi Genel0 Yorum

World Cup Photos Exhibitions

Brasil

Russia

Kategorisi Genel0 Yorum

Arjantin’e yeni slogan: Umutsuzluğa alışma!

Grup aşamasında hiç de iyi bir performans sergileyemeyen Arjantin’in ne yapacağı Dünya Kupası’nda günün konusuydu. Nijerya’nın İzlanda karşısında oynadığı futbol kadar tangocuların Hırvatistan’a 3-0 kaybetmeleri Güney Amerikalıların bir sonraki tur için umutlarını azaltmıştı. Fakat bu maç sonrasında Arjantin duvarlarına artık yeni bir slogan yazılacaktı: Umutsuzluğa alışma!

Fransa-Danimarka arasındaki karşılaşmanın 1 puana kitlenip danışıklı dövüş şeklinde antrenman niteliğinde geçeceği çok belliydi. Belki birkaç gol olurdu diye ekran başındaydım. Yoksa başka bir gerekçesi yoktu. İsveç ile Danimarka’nın berabere kalması halinde İtalya’nın 3 puan alsa bile eleneceği EURO 2004’teki son grup maçlarında bile 4 gol izlemiştik. 89’uncu dakikada İsveç adına gelen Mattias Jonson’un maçı 2-2 yapan golünün sadece bir tesadüf olduğunu biliyorduk. Aynı tesadüf bu sefer de gerçekleşseydi de gözümüz gol görseydi fena mı olurdu?

Aynı saatlerde Peru da Avustralya ile karşılaşıyordu. Kanguruların maçı kazanıp turu atlama şansı yüzde 3.4 ile yüzde 4.7 arasındaydı. Peru turnuvaya iz bırakan takım olarak veda etme niyetindeydi. Hem Fransa, hem de Danimarka maçlarında ne kadar iyi bir takım olduklarını kanıtlamışlardı. Aynı oyunculardan kurulu takımı Copa America’da canlı izlemiş biri olarak şunu söylemem gerekir ki, Güney Amerika’da en çok hakkı yenen takımdır Peru. Bunu bir Şili sevdalısı olarak söylüyor olmam durumun ciddiyetini anlatıyor olmalı. Yotun, Carillo, Cueva, Polo, Aquino, Tapia, Flores ve Türkiye’den de bildiğiniz Luis Advincula gibi genç bir jenerasyonları var. Ricardo Gareca’nın 3 yıldır orada olmasının sonucunda oluşan bu kadro iyi de futbol oynadı bu kupada, 2015’teki Copa America’yı da 3’üncü sırada tamamlamıştı. Ancak belki de şans yanlarında değildi. Veda etmeleri üzücüydü. Hele ki hazırladıkları o Dünya Kupası ‘motivasyon’ filminden sonra.

ÖZBEK TAKSİCİ

Günün ilk iki maçını evde izledikten sonra taraftar alanına fazla geç kalmamak için taksiye atladım. Burada taksicilerin çoğu Özbek, Tacik, Kırgız, Azeri… İlk bindiğim taksici Dağıstanlı’ydı mesela. Biraz da olsa Türkçe konuşabilmenin rahatlığıyla taraftar alanına doğru ilerliyorduk. Biraz Fatih Tekke, biraz Gökdeniz Karadeniz biraz da Hasan Şaş ve Ümit Davala… Dünya Kupası’nda bir gol atınca hiç unutulmuyorsunuz işte böyle. Kazanmak için değil de sadece bu ve benzeri nedenler bile bir ülke milli takımının dünya kupasında olması için yeterli bir neden.

TITE ARKADAŞLIĞI GETİRDİ

Taksiden inip taraftar alanına yürürken aklımda bir soru vardı. Maç sonunda Messi, “Don’t Cry for me Argentina”yı* mı söyleyecekti? Yoksa Arjantin kazanıp “Si se puede!”** tezahüratı mı yankılanacaktı? Ben bunları düşünürken yolda karşılaştığım Brezilyalı Guilherme ile koyu bir sohbete daldık. Fenerbahçe’yi biliyor, Beşiktaş’ı biliyordu da, Galatasaray’ın ağzından çıkmamış olması şaşırtıcıydı. Brezilya Milli Takımı’nın yedek kulübesinde oturan kaleci antrenörü Claudio Taffarel’in çalıştığı kulüp takımıydı sonuçta. Sohbet o kadar koyuydu ki, maçın ilk 10 dakikasında dışarıdaydık. Taraftar alanına adımımız atar atmaz ise Messi’nin golüyle Arjantinliler’in çığlıklarına şahit olduk. Uzaktan da olsa her yerde olan büyük ekranlar sayesinde golü görebilmiştik. Messi harika ve tekniğine yaraşır bir gol atmıştı. Biraz yüzü düşmüştü sanki Guilherme’nin. Yarı gözle maça bakıp bir yandan da sohbete devam ediyorduk. Tite’nin takıma, yıllardır eksik olan arkadaşlık olgusunu kattığını ve takımı bunun üzerine kurduğunu şöyle örneklendirdi:

“Corinthians da şampiyon olurken en iyi oyunculara sahip değildi ama sonuçta şampiyon oldular.” Coutinho’nun performansına hayran kaldığını, Gabriel Jesus’un en çok beğendiği oyuncu olduğunu söylerken Brezilya medyasında Paulinho hakkında devam eden eleştirilere rağmen, Barcelona’lı oyuncunun yanındaydı. İlk yarıyı birlikte bitirdik. İkinci yarı için kendi arkadaşlarımızın yanına dağıldık.

İkinci devreyi Türkiye’den gelen Arı Ailesi’yle geçirmek için kalabalıklara karıştım. Birbirimizi bulmamız çok da kolay olmadı o kalabalıkta. Taraftar alanındakilerin çoğunun Arjantin formalı olduğunu düşünürsek, iki Galatasaray formalı, iki Beşiktaş formalıyı bulmam daha kolay olmalıydı. Birbirimize yaklaştığımızı hissediyordum da bir türlü bulamıyordum derken birbirimizi ararken buluşuverdik. Oturduk, maçı izlemeye koyulduk.

BİR HAYALİN PEŞİNDE

Selami ve Hasan Arı kardeşler çocukluk hayallerini gerçekleştirmek için Dünya Kupası’ndalardı. Kuzenleri Hasan Arı ve oğlu Ozan Arı’yı yanlarında sürüklemişlerdi. Ne kadar da güzel bir sürüklenme bu. Fransa – Danimarka maçına ve Brezilya – Sırbistan maçına bilet alıp gelmişler. Fransa – Danimarka arasındaki maçın 0-0 bitmesi onlar için talihsizlik olmuş. Brezilya – Sırbistan maçında acısını çıkarmayı ümit ediyorlar tabii ki. Ama belli mi olur, Brezilya’ya beraberlik de yetiyor bugün. Hatta Almanya’dan (tabii Almanya grubu 1. bitiremezse ve gruptan 2. çıkarsa) kaçmak için maçta 0-0’a da yatabilir. Umarım bu yazdığımla Arı Ailesi’ne kötü bir şans getirmem. Aralarında en şansılısı belki bir yandan da şanssızı Ozan, eğer sıradan bir ülkede yaşıyor olsaydık Ozan için üniversite sonrası stres atma hediyesi olacak Danimarka – Fransa ve Brezilya – Sırbistan maç biletleri, erken seçimin üniversite sınavlarını erteletmesi nedeniyle sınav öncesi stres atma etkinliğine dönmüştü. Çocuklarını Dünya Kupası’na getiren babalarına, amcalarına saygılarımızı sunuyorum.

Biz sohbet ederken son dakikalarda Mercado’nun sağ çizgiye doğru indiğini gördükten sonra aynı onun gibi ben de ceza sahası içine baktım acaba kim var diye. Umarım top Higuain’e gelmezdi diye düşünsem de o vuruşun ardından ilk olarak Higuain geldi aklıma golü atan olarak. Değildi, Agüero muydu? O da değildi. Marcos Rojo, savunmadan çıkarak nefis bir gole imza atmış, ben dahil tüm Arjantin taraftarlarını sevince boğmuştu. Son düdükle Arjantin bir sonraki tura adını yazdırıyordu. Nijerya ise veda ediyordu turnuvaya. Fakat Arjantin, Fransa’yla eşleşmişti. Artık işleri daha zordu. Aramızda konuştuğumuzda favori olarak Arjantin’i görmüyorduk sonraki tur için.

BREZİLYALILARIN METRO İŞGALİ 

Eve Arı ailesiyle birlikte dönerken metroya doğru yürüdüğümüz yolda kaldırımın kenarına çekilmiş araçlarda hem Nijeryalılar hem de Arjantinliler birlikte oryantal mi desem, arabesk mi desem bilemediğim ama Ortadoğulu bir müzikle dans ediyordu. Metroyu ise Brezilyalılar ele geçirmişti adeta! Moskova’da bugün oynayacakları Sırbistan maçı öncesinde şehirde çoğunluk onlardaydı. Metroyu festival alanına çeviren Brezilyalılar bakalım Sırbistan maçı sonrasında şehri neye çevirecekler?

Not: Hırvatistan–İzlanda maçı aynı saatte olduğu için izleyemedim. Ancak Hırvatistan’ın gümbür gümbür geldiğini söylemek gerek. Son 4’ü görecekler gibi hissediyorum.

*Don’t Cry for me Argentina – Madonna’nın Evita filminde seslendirdiği, Benim için Ağlama isimli şarkı.

*Si se puede – Evet yapabiliriz

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/06/27/arjantine-yeni-slogan-umutsuzluga-alisma

Kategorisi Genel0 Yorum

Olağan şüpheliler 2: Görevini yerine getirmeyenler

Birazdan okuyacaklarınız ne derin bir analiz, ne de akademik bir çalışma. Dünden kaldığım yerden spordaki şiddet sorununu kimin, kimlerin çözemediğini, çözmek için çaba göstermediğini ve hatta kimsenin çözmeye niyeti olmadığı gibi, sorumluluk da almadığını tek tek yazmaya devam.

Dünkü yazıda Arda Turan’ın Milli Takım’a dönüşünün altında yatan mesajı ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın söylediklerini incelemiştim. Bugün sırada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören var.

SOYLU GÖREVİNİ İHMAL ETTİĞİNİ İTİRAF EDİYOR

Cuma günkü toplantı sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sözlerine bizimle sevindirici bir haber paylaşarak başlayacağını söyledi.

Söylediğine göre 2016-2017 sezonunda 2015-2016 sezonuna göre gerek olaylar açısından gerekse olaylara karışanlar açısından bir azalma söz konusuymuş. Açık söylemem gerekirse iki sezonun şiddet olaylarının sayısını oturup henüz karşılaştırma fırsatım olmadı. Fakat esas soru şu: Spor alanlarında yaşanan olayların sayısal olarak azalması, vukuatların az ama nitelik olarak şiddetli olmasından daha kabul edilebilir bir şey mi? 2015 yılında Fenerbahçe otobüsüne silahlı saldırı gerçekleştirildi, faili belli değil. Amed Sportif takımının son iki sezonda yönetici, taraftar, futbolcu olarak spor alanlarında başlarına gelenleri sayarsak işin içinden çıkamıyoruz. Saymaya kalkarsak da sayıların birbirine ne kadar yakın olduğunu göreceğimize şüpheniz olmasın. Fakat nitelik açısından sadece son iki ay içinde oynanan üç maçta yaşananlar kabul edilebilinecek düzeyde değil. 20 tane küçük çaplı, yani çakmak, bozuk para, atma ile sonuçlanan olayı mı, yoksa üç maçta yaşanan maytap şovlarla son ikisinde yaşanan sahaya girip bıçak çekme olayları mı daha tehlikeli şiddetin spor alanlarında varlığı açısından? “Sahaya girip bıçak çekeceğinize futbolcuya bozuk para atın” demiyorum, bunu normalleştirmiyorum. Burada eleştirdiğim şey Bakan Soylu’nun şiddet içerikli olaylara sayısal olarak yaklaşımı. Şiddet içerikli olan her olay eşit ehemmiyetle çözülmelidir, ki artık bozuk para değil, stadyumdan koparılan taşlar fırlatılıyor futbolculara (bknz. Nisan 2016 Trabzonspor – Fenerbahçe maçı Volkan Demirel’e atılan taş).

Bakan Soylu’nun “özellikle bir tedbir daha” diyerek alınacağını söylediği önlem, taraftarların deplasman yolculuklarının sürecinde güvenlik kuvvetleri tarafından kendi şehirlerinden çıkışlarından itibaren kontrol edilmeleri. Buradan anlaşılacağı üzere Bakan Soylu, 6222’yi daha dün toplantıda okumuş. Zira 6222’nin ‘Amaç’ başlığı altındaki ilk maddesinde, “Bu Kanunun amacı; müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında spor alanları ile bunların çevresinde, taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar halinde bulundukları yerlerde veya müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhlarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesidir.” yazıyor. Aynı yasada spor alanlarına sokulması yasak maddeler başlığının altındaki 12’nci maddenin 3’üncü fıkrasında “Spor müsabakası öncesinde, esnasında ve sonrasında spor alanının çevresinde ve müsabakanın yapılacağı yer gidiş ve geliş güzergâhında, taraftarların üzeri ve eşyası 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun önleme aramasına ilişkin hükümlerine göre aranabilir.” de yazıyor. Yani Bakan Soylu’nun söylediği şeyler yeni alınmış kararlar değil. Ama bunu böyleymiş gibi sunuyor. Yani toplumda, medyada futboldaki şiddet olaylarına karşı oluşan gazı alıyor. Ve fakat kendi ağzıyla kendi görevini yapmadığının da itirafıdır bu. Deplasman yollarında elinde bıçak, kama vesaire gibi kesici, yaralayıcı aletler bulundurarak pozlar veren Konyaspor taraftarlarını denetlemedikleri apaçık ortada. Bu konuda gerekli önlemleri almadıkları da apaçık ortada. Bugünden sonra uygulayacaklarının garantisini neye dayanarak verebilecekler merak ediyorum.

ZEKİ MÜREN DE BİZİ GÖRECEK Mİ?

Süleyman Soylu’nun sözlerinin arasında çok güzel olan bir kısım daha vardı. Gerçekten kendisini ayakta alkışlatacak cinsten bir cümleydi bu: “Valilerimiz forma giymeyecekler. Emniyet Müdürlerimiz forma giymeyecekler. Belediye Başkanlarımız forma giymeyecekler.” Peki ya Cumhurbaşkanımız? O da forma giymeyecek mi? Çıkaracak mı Başakşehir formasını üzerinden? Ya da Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osmanlıspor’un Onursal Başkanı Melih Gökçek çıkaracak mı formasını? Bakan Soylu’nun temennileri o kadar rüyakâr ki her biri bende Zeki Müren de bizi görecekmiş mutluluğunu yaratıyor.

İtiraf sitesindeki yazıları tek tek okumaya dönen, mevcut ülke futbolu ve siyasetinin gerçekleriyle birbirini tutmayan, hiçbir zaman da gerçekleşmeyecek temenniler barındıran ve söylenilenlerin ardından istifalar edilmesini gerektiren açıklamalar sırasında sessiz kalan Yıldırım Demirören, sessizliğini yazının girişinde de belirttiğim gibi, A Spor’da Serkan Korkmaz’ın sunduğu ama A Spor’un deplasmanda olduğu programda bozdu. Sohbet Riva’da TFF Merkezi’nde olunca TFF güç kalkanını medya üzerinde biraz daha hissettirmiş olacak ki Serkan Korkmaz oldukça pasif sorular sordu. Ben onun soramadıklarını ve söyleyemediklerini aşağıda sıralamaya çalışacağım.

MUZ KABUĞU PİSTİ

Genel olarak Yıldırım Demirören müthiş bir iktidar ağzıyla konuştu bir saati aşan söyleşi boyunca. Ve yine hiçbir konunun sorumluluğunu üstlenmedi. Sorulabilen zor sorulara verdiği her cevapta muz kabuğuna basmadan yürümeye çalıştı ve fakat muz kabuklarının da hepsine bastı ve her seferinde yere düştü. Hatta kendi başkanlık sürecinde kendisinin teklifi ve yönetim kurulu onayı ile seçilen kurulun verdiği kararlardan federasyon yönetiminin yakından uzaktan alakası olmadığını da iddia etti. Bakalım Demirören neler demiş?

İlk olarak Süper Kupa konusundan başladı tabii ki. Süper Kupa maçı hakkında söylediği ilk şey şuydu: “Güvenlik Federasyonun görevi değil” dedi. Hemen açıp TFF’nin sitesinden Süper Kupa Statüsüne baktım. (Buyurun siz de buradan bakın) Madde 13 – Güvenlik başlığı altında “Müsabaka güvenlik organizasyonunu TFF yapar” yazıyor. Serkan Korkmaz anladığım kadarıyla Süper Kupa statüsünün bu maddesinden habersiz. Haydi diyelim o habersiz, Yıldırım Demirören de mi habersiz? Ya da kimi kandırmaya çalışıyor acaba? Süper Kupa maçında yaşanan güvenlik zafiyetinden ben mi sorumluyum? Stadyumun seçilmesi konusu da aynı statüde yer alan cümleye göre “Müsabaka TFF tarafından belirlenen tarafsız bir sahada tek maç olarak oynanır” TFF tarafından seçiliyorsa, maç neden e-bilet turnikelerinin olup olmadığı şaibeli bir stadyumda yapıldı? Bu stadyum seçimi bile güvenlik zafiyeti değil midir?

E-BİLET OLMASA DA OLUYORMUŞ!

Süper Kupa maçında e-bilet uygulanmamasına dair soruya da cevap verirken aslında e-bilet denen şeye de ihtiyaç olmadığını kendisi itiraf etti şu sözlerle: “Bu maçta kestiğimiz biletler zaten TC kimliğine göre kesilen biletler. Yani e-bilet olmuş olmamış mühim değil. Bulunabilen kişiler bundan bulundu. Demek ki biz Federasyon olarak zaten tüm görevlerimizi yapmışız.” Yani gerektiğinde sadece kimlik bilgilerine bakarak stadyumlarda güvenliği sağlayabiliyorlarmış ki bu maçta da “E-bilet olsa ne olur, olmasa ne olur kimlik numaraları bizde nasılsa” diyerek güvenliği sağlayabileceklerini düşünmüş olmalılar. Ve fakat geliyoruz e-biletin zırt-bilet olduğu yere: Madem “Passolig olmadan da güvenlik ve kimin ne yaptığını çözebilmek için kimlik bilgileri yeterli” diye savunma yapabiliyor Sayın Demirören neden Passolig, kanunla getirildi? Çalık grubu zengin olsun diye mi acaba?

SAHAYA BEN Mİ GİRDİM?

Taraftarlardan geldiği için olsa gerek mantıklı nadide sorulardan birini yöneltiyor Korkmaz. Taraftarların sorusu şu yönde: “Ben gitmediğim bir maçtan dolayı, parasını ödediğim maçı izleyemeyerek cezalandırılıyorum. Neden?” Demirören yine çok dahiyane bir kıvraklıkla cevap verdi: “Bu olayları çıkaranları emniyetimiz yakaladı. İsimleri belli. Bu kişiler o kişilere dava açsın.”

Demirören, kıvrak bir zeka unsuru gibi verdiği cevap ile karşısındakinin belini kırdığını, konudan sıyrıldığını düşünerek verdi bu cevabı. Fakat bir kez daha o muz kabuğuna basıp yere düştüğünün farkında değildi. 6222 sadece elektronik bilet yasası değil. Şiddeti icra eden taraftarın bireysel cezaya mahkum edilmesi ve daha önce uygulanan saha kapatma cezasından dolayı şiddetle alakası olmayan taraftarların mağdur edilmemesi bu yasanın dahilinde. Yani aslında saha kapatma cezası vermek yerine sahaya giren taraftarlar tek tek cezalandırılmalı. Az önce Demirören, kimlik numaraları belli taraftarların bu sayede bulunabildiğini söylerken, neden o kişilerin elektronik biletlerini sonraki maçlar için dondurmayı tercih etmiyor? Niye bunu uygulayamıyor madem sadece kimlik numarası her şeye yetiyorsa ve bu kişiler zaten çoktan emniyette ifadesi alınmış kişilerse? Her şey ortada ve burada yasayı uygulatamayan TFF Başkanı Demirören ve gerekli kurumlar iken, yani aslında mağdur taraftarların dava etmesi gereken kişiler bizatihi yöneticilerken topu başkasına atmaya çalışıyor Demirören? Hani biraz daha zorlasa, “Sahaya ben mi girdim, o girdi ona kızın!” diyecek. “Bireysel cezalar uygulansın diye 6222 var ama uygulayamıyoruz” diyemiyor her şeyi kendisi itiraf ederken.

FETÖ’YLE MÜCADELE EDİYORLARMIŞ

Yaşananların provokasyon olup olmadığı konusu açıldığında da, sanki biri tembihlemişçesine, cümlelerinde arada bir FETÖ geçirmek için zorlarcasına yaşanan bu şiddet olaylarını da “FETÖ’yle kavga ediyoruz, bu teröristlerle kavga ederken bu oyunlara gelip ülkemize zarar verecek hallere gelmememiz lazım. Bu provokatörlerin amacı huzuru bozmak. Alet olanlar var alet olmasınlar.” sözleriyle konuyu FETÖ’ye bağlıyor.

Son üç resmi TFF maçının ikisinde yaşanan büyük şiddet olaylarının baş kahramanı, milli takıma müthiş ev sahipliği yapan Konya taraftarlarından mı bahsediyor acaba Sayın Demirören? Ya da haksız yere işlerinden olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevine selam duran pankartı açan taraftarları mı ima etti anlayamadım. Konya’daki Milli Maç öncesinde 10 Ekim 2015’te Ankara’daki patlamada hayatını yitirenleri anmak için yapılan saygı duruşunu ıslıklayanlar mıydı yoksa provokatör? Yoksa Quaresma FETÖ’nün Portekiz İmamı’ydı da Kelebek’i kendisi mi sokmuştu sahanın içine maçı provoke etmek için? Acaba kimden bahsediyordu…

BU ANALİZ DEĞİL HER ŞEY ORTADA

Futbolu yönetenlerin önlerindeki yasayı nasıl uygulayamadıklarının, uygulamaktan nasıl da bilinçli şekilde kendilerini alıkoyduklarının, nasıl da suçu sürekli başkasına attıklarının söylemsel analizini okudunuz demeyeceğim. Aslında ortada çok da akademik bir analiz yok saygıdeğer okuyucu. Yasa ortada, Süper Kupa statüsü ortada, yönetenlerin söyledikleri ortada. Hepsini bir araya getirince ortaya çıkan bu. Açın siz de okuyun gerçekten zor değil. Yeni futbol sezonu açılırken aklınızın bir köşesinde bulunsun bunların hepsi ki yaşanan ve yaşanacak tüm şiddet olaylarının olağan şüphelileri hakkında daha iyi sonuçlara varabilin.

Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/04/20110414-6.htm

Süper kupa statüsü: http://www.tff.org/Resources/TFF/Documents/0000002015/Statuler/Super-Kupa-Musabakasi-Statusu.pdf

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/08/13/olagan-supheliler-2-gorevini-yerine-getirmeyenler

Kategorisi Gazete Duvar, Genel, Köşe Yazıları0 Yorum

Tecavüzü pankartla meşrulaştırmak

Tribünde “Çocuklar ölmesin maça da gelsin” demek yasak ancak tecavüzü meşrulaştıran dil içeren “17 yıldır illegal, bundan sonra legal 18+” yazılı pankart açmak serbest.

Guardiola dönemi Barcelona’daki tiki taka oyununun pas hızı, Türkiye’de gündemin değişme hızının yanında yavaş kalıyor artık. Yine de geçen haftanın ana tartışması “mağdurun tecavüzcüsüyle evlendirilmesi” yasa tasarısıydı. Şu anda konu ne ben kaçırdım. Fakat ‘tecavüz yasası’nın birkaç yansımasını unutacağımız anlamına gelmiyor. Ve ne yazık ki, bu konunun konuşulması bile hangi düşünsel çağda yaşayanlarca yönetildiğimizin de en acı gerçeği.

KIVRAK ZEKA İLE ELEŞTİRİ

Malum yasa tasarısı tartışması sıcakken futbolcuların verdiği tepkileri övmüştüm. Yazımın yayınlandığı gün de Kocaelispor Futbol Takımı, Kızılcabölükspor maçına 19 Kasım günü sahaya “Çocukların da Hakları Var” pankartıyla çıktı. Onları es geçmek istemedim. Herkes pankartın mevcut gündemi eleştirme niyetiyle açılmış olduğunu düşündü. Bu mümkün elbette, ancak aynı gün, yani 19 Kasım Dünya Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarı Önleme Günü ve 20 Kasım da Dünya Çocuk Hakları Günü idi. Belki güncel siyasi konuyu da eleştirmek istiyordu Kocaelispor. Bunu da evrensel olarak kutlanan günlere olan hassasiyetlerini göstererek yaptılar. Kıvrak zekaları ve duyarlılıklarından dolayı tebriği hak ediyorlar. Üstelik müjdemi de isterim! Bu pankartından dolayı herhangi bir ceza almadı Kocaelispor! Galiba sahaya çıkacağın pankart için izin alınca ceza alınmıyor. Aynı Sakaryaspor gibi!

Geçen pazar günü de derbi oynandı. Köln’de Türk işletmeleri dışında herhangi bir spor barda yayınlanmayan Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki dünya derbisi! İşte o derbide tribünlerde açılan bir pankart çok çirkindi. ‘Until The Grave’ (UTG – Mezara Kadar) isimli Fenerbahçe Taraftar Grubu, Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi 17 yıldır yenemiyor oluşunu, Fenerbahçe’nin Galatasaray’a 17 yıldır yenilmemesini, maço bir dille yorumlayarak, Fenerbahçe’nin Galatasaray’ın 17 yıldır ırzına geçtiği imasına dönüştüren bir pankart açtı. El emeği göz nuru(!) pankartlarında, “17 yıldır illegal, bundan sonra legal 18+” yazıyordu. Böyle bir şeye el emeği göz nuru derken ben utanıyorum. Ancak pankartlar uzun saatler süren emeklerle ellerle alın teriyle hazırlanır. Böylesine çirkin bir imaya sahip pankart için birilerinin ter akıtmış olması enerji israfı. Bunu hazırlarken hiç mi utanmadılar acaba diye düşünmeden edemiyor olsam da kafamdan bu düşünceyi atmam için gerekli açıklamayı yaptı ‘Until The Grave’ taraftar grubu kendi twitter hesabından*. Uzun uzadıya yazmayacağım ancak birkaç alıntı yapacağım: “Kadıköy’de yenilmezliğimize vurgu yapan…” , “… mevcut siyasi konularla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır…” , “Amacını aşan bu pankart nedeniyle…”, “… sahip olduğu tüm duyarlılığı ve sorumluluk bilincini sonuna kadar taşıdığımızı…”

YOK HÜKMÜNDE ÖZÜR METNİ

Açıklamayla, açılan pankartın içeriği de niyeti de birbirini tutmuyor, açıklama da hiç inandırıcı durmuyor. Öncelikle bu pankartın güncel siyasi tartışmanın ‘tecavüz yasası’ olduğu günlerde açılması hiç mi hiç önemli değil. O yüzden taraftar grubunun pankartın mevcut siyasi konuyla ilgisinin olmamasına dair yazılan cümlelerinin hiçbir anlamı yok. Çünkü bu yasa tartışılsa da tartışılmasa da, açılan pankart ile Fenerbahçe’nin Galatasaray’ın 17 yıldır ırzına geçtiği ve 17 yıldır bunun yasadışı olarak yapıldığı, artık 18. yıla girildiğine göre olayın artık yasallaştığı, mesajı verildiği ortada. Pankartlarını da amacını aşan pankart olarak nitelemeleri oldukça gülünç. Bence bu pankart hiç de amacını aşmamış! Direkt amaca hizmet ediyor! Bu pankartın amacı yukarıda yazdığım manayı vermekten başka bir şeyse lütfen beni aydınlatsın UTG Taraftar grubu. Açıklamayı bitirirken de sahip olduğu tüm duyarlılıktan bahsetmiş grup ama gerçekten çok duyarlı olsaydı bu taraftar grubu o çirkin pankartı hazırlamaya elleri varmazdı! Şu an hepsinin bu pankartı hazırlayan elleri, taciz ve tecavüz dilini meşrulaştırmaları ve toplumsallaştırmaları nedeniyle, en az taciz edenin elleri kadar kirli konumda. Yaptıkları özür açıklamasının değersizliğini güncel siyasi söylemle özetleyeyim. Bu grubun yazdığı özür metni yok hükmündedir!

PANKARTLARDA ÇİFTE STANDART 

Bu taraftar grubuna ceza veren henüz görmedim, duymadım. Fenerbahçe Kulübü bu konuda harekete geçip çirkin pankartı açanların kartlarını geçici olarak iptal eder mi bilemiyorum. Ancak tribünlerde “spor ahlakına aykırı, aşağılayıcı,cinsiyet ayrımcılığına yönelik söz sarf edilemez, bu mahiyette afiş veya pankart açılamaz” (Bknz. Spor Toto Süper Lig 2016-2017 Sezonu Statüsü Madde 8 Tribün Düzenlemesi) diyen TFF’nin bu maddede yazanı uygulaması mecburidir. Bu pankartın stadyum içine nasıl alındığı konusunda da açıklama yapması gerekiyor. Aynı şekilde İzmir merkezli Taraftar Hakları Derneği’nin verdiği bilgiye göre, Göztepe taraftarının maça sokmak istediği Mustafa Kemal Atatürk’ün resminin ve sözünün yer aldığı pankartın neden içeriye alınmadığının da gerekli kurumlarca açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Amedsportif taraftarlarının “Çocuklar ölmesin maça da gelsin” tezahüratı nedeniyle mahkemelik olduğu futbol ortamında yine çok şey istiyorum ve yine benim isteklerim yok hükmünde kalıyor.

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2016/11/26/tecavuzu-pankartla-mesrulastirmak

Kategorisi Gazete Duvar, Genel, Köşe Yazıları0 Yorum

RADYO | Efektif Pas – 14.09.2015

Bu haftaki programda önce Tekerlekli Sandalye Basketbol Milli Takımının başarısını EuroBasket2015’i Dünya Güreş Şampiyonası’nı ve Yoga Salonları için misyonersavar düzenlemeyi konuştuk.

Programın tekrarını mp3 olarak indirip dinlemek için bu satıra sağ tıklayıp farklı kaydete tıklayınız.

 

Kategorisi Genel0 Yorum

RADYO | Efektifpas – 23.06.2014 – Rio’dan İstanbul’a Dünya Kupası #4

Bu haftaki programda Volkan Maracana’dan izlenimlerini aktarırken Utku İstanbul’da pazartesi gününe dek oynanan ilk maçları ve kupanın istatistiklerini değerlendirdi.

Bu programın bant kaydını indirmek için bu satıra sağ tıklayıp farklı kaydeti seçin.

Kategorisi Genel0 Yorum

Suarez Galeano okusaydı

Uruguaylı oyuncu İngiltere Futbol Federasyonu’nun verdiği kararla tarihe geçti. Fakat ülke futbolunun tarihine de ihanet etti.

Futbolun İngiliz gemileriyle Güney Amerika’ya yayılmaya başlamasından sonra oyun bu kıtada büyük bir şevkle oynanmaya başlandı.

Uruguaylı dünyaca ünlü tarihçi ve yazar Eduardo Galeano da, Gölgede ve Güneşte Futbol Kitabı’nda ülke futboluyla ilgili çok önemli futbolcu figürlerinden bahsedip önemli noktalara değinir.

1916’da ilk kez bir Güney Amerika Şampiyonası düzenlendi. Mavi beyazlı Uruguay, Şili’yi 4-0 yenerken rakip takım maç sonunda organizatörlere ısrarlı bir şekilde itirazlarda bulundu. İtiraz gerekçesi ise Uruguay’ın takımında zenci futbolcu oynatmasıydı. Uruguay’ın kadrosunda yer verdiği iki Afrikalı futbolcu Isabelino Gradin ve Juan Delgado’ydu. Gollerin ikisini Gradin atmıştı.

Köle soyundan gelen Gradin, Montevideo’da doğmuştu. Delgado’da da köle soyundandı ve ülkenin iç kesimlerinde Florida’da doğmuştu. Uruguay o dönemlerde ulusal takımında zenci futbolcu oynatan tek ülkeydi.

Uruguay 1924 Olimpiyat Oyunları için Paris’e gittiğinde Avrupa ilk defa futbol oynayan bir zenci gördü. Jose Leandro Andrade gösterişli oyunuyla tüm ülkeyi büyülerken Fransız basını ondan “harika Zenci” diye söz etmeye başladı.

Olimpiyat Oyunları’nın 2 yıl sonrasında, 1926’da Uruguay takımlarından Penarol, Montevideo’da Barcelona kentinin takımı Espanyol’la oynanan maçta yenilmesi güç olan rakibine karşı Piendibene ile bir gol buldu. Rakibinin kalesinde yıldız bir isim Zamora vardı. Piendibene ayağına aldığı topu sağ köşeye vuruyormuş gibi yaparak rakibinin o köşeye uçmasını sağladı. Zamora buna kandı ancak top Piendibene’nin ayağında duruyordu. Penarol’lu oyuncu topu sakin bir şekilde sol köşeye yolladı ve golünü attı. Ancak Piendibene ustalıkla attığı golün ardından alçakgönüllülükle sırf rakibi alınganlık göstermesin diye sevinmekten kaçındı.

Güney Amerika’nın bu küçük ülkesi futbol daha yeni yeni filizlenilerken, ırkçılığın dünyada büyük bir akım halinde kol gezdiği yıllarda Gradin, Delgado ve Andrade’yi takımlarında oynatarak farklı bir çizgi sergiledi ve önemli bir örnek oluşturdu. Piendibene ise futbolun bir oyun olduğunu, başkasının zayıflığı ile dalga geçercesine eğlenmenin karşısındakini yaralayabileceğini düşünerek büyük bir centilmenlikle golünü kutlamadı ve yarı sahasına geri döndü.

Luis Suarez, son yıllarda Güney Amerika’da yetişmiş en yetenekli golcü. Dünya Kupası’ndan sonra bir yarım sezon daha Ajax’ta oynayan Suarez, Liverpool’a transfer olduktan sonra centilmenlik dışı hareketleri nedeniyle 18 maç men cezası aldı. İlki, yani 8 maçlık ceza, Manchester United’lı Patrice Evra’ya ırkçı söylemlerde bulunduğu içindi. Diğerini, yani 10 maçlık cezayı ise Chelsea’li Branislav Ivanovic’i ısırdığı gerekçesiyle aldı. Ajax’tayken de Ottman Bakkal’ı ısırdığı gerekçesiyle 7 maç ceza almıştı. Suarez kırmızı kart görmeden 25 maç ceza almayı başardı.

26 yaşındaki oyuncu kendi dilinde yazılmış olan, Eduardo Galeano’nun El Futbol a Sol y Sombra yani Gölgede ve Güneşte Futbol kitabının sadece 3 sayfasını okumuş olsaydı, ülke futbol tarihinin temellerini atan bu güzel insanlara ihanet edebilir miydi?

bu yazı 01.05.2013 tarihinde Goal.com’da yayınlanmıştır.

Kategorisi Genel0 Yorum

Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Ekim 2024
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031