Archive | Manşet

GazeteDuvar’da yayınlanmayan köşe yazım!

Futbolla kara para nasıl aklanır?!

[Okuyucuya ön not 17.04.2023: 1.12.2017 tarihinde dönemin GazeteDuvar.com Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz kararıyla sitede yayınlanmamıştır. 5.5 yıl önce yazdığım iddiaların bugün Muhammed Yakut tarafından dile getirilmesi üzerine yaşadığım bu ‘sansürü’ herkesle paylaşma kararı aldım. İyi okumalar.]

Dünyanın bir ucunda 34 yaşındaki bir itirafçı Türkiye üzerinden ambargo delerek para aklama ve bu süreçteki rüşvet ağlarını anlatırken bir anda ülke futbol ekonomisinin batmışlığının ve kokuşmuşluğunun nedenini önümüze koydu, bakmak isteyene.

Herkesin gözü kulağı bir süredir okyanus ötesinde. Rıza Sarraf’ın itirafçılığını yaptığı Halkbank müdürü Hakan Atilla’nın sanık olarak yargılandığı mahkemeden neler çıkacak diye bekleyip duruyoruz. Gerçek hayattan alıntılanan değil tamamen içinde bulunduğumuz gerçeklikte bir ABD-Türkiye-İran polisiyesi. Yargılama ABD’de olsa da anlatılanlar Türkiye’de geçiyor. İtirafçı 3 farklı vatandaşlığa sahip ama Türkiye vatandaşlığı ile sorguda. İran’ın Türkiye’ye sattığı petrolün ve doğalgazın gelirini, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun etrafından dolaşarak İran’a götürülmesindeki kendi rolünü ve kimlerin bu döngüde yer aldığını anlatıyor. Adeta bir “Netflix and Chill”* tadında geçiyor son bir kaç gün.

Sarraf çeşitli bankalardan ve isimlerden bahsetti ilk 2 günkü savunmasında. Önce Aktifbank’ın adı geçti. İlk girişiminde kurallar gereği hesap açmasının mümkün olmadığı bankada hesap açmak için dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’tan yardım istemiş. Bağış’ın yardımıyla Aktifbank’ta hesap açan Sarraf, günde 5 ile 15 Milyon Euro döndürüyormuş buradaki hesaplarda. Herhangi bir teknoloji şirketinin para döndürmesi gibi bir şey değil bu. İran kaynaklı gaz ve petrol paralarını uluslararası para döngüsü içine sokup para aklıyor yani. Daha sonra Aktifbank’tan Halkbank’a geçmiş Rıza Sarraf. Fakat diyor ki daha sonra Aktifbank doğrudan İranlı yetkililerle çalışmaya başladı ve beni devre dışı” bıraktı. Yani Sarraf’ın yaptığı ambargoyu delme işlemlerini artık Aktifbank tek başına yapmış.

Para aklama ekonomisi

Aktifbank nedir? Aktifbank, Türkiye’de sporda şiddet ve düzensizliği bitirmek üzere apar topar çıkarılan 6222 numaralı yasanın gereği elektronik bilet sisteminin uygulayıcısı banka, kısaca Passolig’in üreticisi. Maça her girmek istediğinizde para ödediğiniz kurum. (Size söyledim zira ben Passolig almadım, almayacağım.) 2011’de Resmi Gazete’de yayınlanan ve 2014’te ligin yarı yolunda oldu bittiye getirilerek uygulattırılan Passolig. Kulüpler bu kartlara en başta mırın kırın edip taraftar sayılarının azalacağını öne sürüp istememiş olsa da o gün vazgeçemediler, şu anda vazgeçemiyorlar ve ileride de bu uygulamadan vazgeçemeyecekler de. Peki neden tüm kulüpler boynunu eğdi ve kabul etti bu uygulamayı? Cumhuriyet Spor Servisi Müdürü Arif Kızılyalın’ın 15 Temmuz 2015 tarihinde yayınlanan haberine dönüp bakarsak ( http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/futbol/323035/Tribunlere_oynamislar.html ) kulüpler kapalı kapılar ardında Passolig ve Aktif Bank’la el sıkışıp, milyonlarca doları kasasına koymuş. Belgelerle kanıtlanan alışverişe göre habere göre Galatasaray yaklaşık 9 milyon dolarlık bir bedel karşılığında 5 yıllık sözleşme imzalamış ve maddi sıkışıklık nedeniyle de 2018 yılına kadar olan tüm alacaklarını peşin tahsil etmiş. Beşiktaş, ilk etapta 4.9 milyon dolara evet demiş gibi gözükse de Vodafone Arena Stadı’ndaki bir bölüme ‘Passolig tribünü’ (Aktifbank Tribünü olarak kullanılıyor) adının verilmesi, ücretsiz formalar, deplasman hakları ve görünülürlük giderleri adı altında Siyah-Beyazlı kulübün kasasına yaklaşık 6 milyon TL girmiş. Trabzonspor Kulübü sıkışık günlerde 3 milyon dolar peşin para alarak, 5 yıllık sözleşmeye imza atan ve Passolig’e dolaylı destek veren kulüplerden. Yani aslında ekonomisinin söylemlerle şişirilmiş olduğu söylenen Türkiye futbol ekonomisi aslında Rıza Sarraf’ın para aklamak için kullandığı bankanın ekonomisine bağlıymış.

Günde 5-15 Milyon Euro hacimle para döndürülen Aktifbank’ın tepeden inme bir şekilde bir anda elektronik bilet sisteminin uygulayıcısı olmasının arkasında yatan nedenlerden birinin rant olduğunu, bu kartın çıkarılma nedeninin sporda şiddeti ve düzensizliği ortadan kaldırmak olmadığını, sporda şiddeti ortadan kaldırmanın çok başka yolları olduğunu kartın uygulamaya konmaya başlanacağına dair söylentilerin çıktığı 2011 yılındaki ilk günden beridir çeşitli radyo programlarında, televizyon programlarında söyledim, burada ve bir çok yerde yazdım, yazmaya da devam edeceğim. Evet burada bir rant var ve bu davanın ardından da Aktifbank’ın bu iddialar dolayısıyla gerekmektedir. Bu iddialar araştırmalıdır. Aktifbank’ın Çalık Grubu’na ait olduğunu, ve bu grubun da Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’la çok yakından ilişkili olduğunu da bir kez daha belirtmekte fayda var.

Rıza Sarraf’ın itirafçı olarak anlattığı kirli ilişkilerin futbol dünyasıyla kesiştiği yerlere bakmak ve futbol dünyasının nasıl bu ilişki ağının parçası olduğunu görmek, söylemek, yazmak boynumun borcudur. Ülke futbolundaki bozuk çürümüş ekonomik sistemin düzeltilmesi gerektiği konusunda görüş bildiren muhabirler ve futbol yazarları da bu konuyu görmezden gelemez.

Bank Asya 1. Lig

Bir de Bank Asya’dan bahsediyor Rıza Sarraf. Zafer Çağlayan’a ödediği rüşvetleri, Çağlayan’ın isteğiyle 2012 yılında Bank Asya’ya yatırmış. Bank Asya nedir? Çocuğunu kaydettirdiği üniversite, yıllık ücretin Bank Asya’ya yatırılmasını istediği için çocuğunun eğitim ücretini bu bankaya yatırdığından dolayı bir velinin Fethullah Gülen’ci olduğu iddiasıyla tutuklanmasına neden olan bankadır. Çünkü o veli hakkında Fethullah Gülen’in bankasına para yatırdığı için örgüte çalıştığı düşünülmüştü. Peki ya Zafer Çağlayan’ın Bank Asya’ya para yatırılmasını istemesi bize ne düşündürtebilir? Ya da 2008-2012 yılları arasında Bank Asya’nın Türkiye 1. Ligi’nin sponsorluğunu ve uzun süreler de çok sayıda kulübün sponsorluğunu yapması bize ne düşündürtebilir?

Dünden bugüne, bu iktidarın spora yaptığı tüm yatırımlar acaba araştırılsa kim bilir kimlerin ne kadar çok paralar döndürdüğü ortaya çıkacak…

*Netflix’ten dizi izle ve keyfine bak

**Yazdıklarım var olan gerçekleri birbiriyle ilişkindirerek ortaya çıkan iddialardır.

Kategorisi Genel, Manşet0 Yorum

Buz Hokeyci Engin Baytar’lar..

Kategorisi 6-EfektifpasTV, Manşet0 Yorum

Vuvuzela sesi için son uyarı

Yarın başlayacak Afrika Uluslar Kupası’nda Spor Toto Süper Lig’de forma giyen 12 futbolcu yer alıyor. Kupanın ev sahipleri Gabon ve Ekvator Ginesi. (HaberVesaire/20.01.2012)

Kıtasal kupalar arasında gözümüzü her zaman Avrupa Futbol Şampiyonası’na dikeriz. Bunda hem orada yarışabileceğimiz ihtimali hem de coğrafya olarak kendimize yakın hissetmemiz etken olabilir. Ancak eski kıtanın yeni kupası bu yıl da güzellikler vaad ediyor.

İlki 1957 yılında Sudan’da düzenlenen kupanın bu yılki ev sahipleri 17 Ağustos 1960’da Fransa’ya karşı bağımsızlığını ilan eden Gabon ve 12 Ekim 1968’de İspanya’ya karşı bağımsızlığını ilan eden Ekvator Ginesi. Kıtasının batı sahilindeki bu iki ülkeden Ekvator Ginesi’nin bu turnuvaya daha önce katılmışlığı yok. Gabon ise daha önce altı kez turnuvaya katıldı. 16 takımla oynanan şampiyonanın diğer katılımcıları ise, Mali, Gine, Zambiya, Fas, Senegal, Burkina Faso, Nijer, Fildişi Sahili, Gana, Angola, Botswana, Tunus, Libya ve Sudan.

Büyük turnuvalara özgü “süprizlere gebe olma” durumu ilk sinyallerini Güney Afrika, Mısır, Cezayir, Kamerun ve Nijerya’nın elemeleri geçememesiyle verdi. Son üç kupanın sahibi, yedi kez şampiyonluk kazanan Mısır’ın ülkede yaşanan siyasi çalkantının da etkisiyle turnuvaya gelememesi uzun süre sonra yeni bir şampiyonun çıkacağını garantiliyor.

Kupanın favorileri

Afrika’nın büyükleri olarak diyebileceğimiz bu beş takımın yokluğunda öne dört takım çıkıyor: Kolo, Yaya Toure, Didier Drogba ve Zokora’lı altın jenerasyonuyla iki kez Dünya Kupası’na katılan Fildişi Sahili. 2009’da 20 Yaş Altı Dünya Şampiyonu unvanlı oyunculardan oluşan kadrosuyla Gana. Mamadou Niang, Moussa Sow ve Demba Ba’lı forvet hattıyla Senegal. Ve Eric Gerets önderliğinde eski günlerine dönmeyi uman Fas.

Mali, Gine, Tunus ve Zambiya da Avrupa’nın önemli kulüplerinde mücadele eden yıldızlarıyla isimleriyle süpriz yapması muhtemel ekiplerden.

Turnuvaya bu yıl ilk kez katılan takımlar da futbolseverler için ayrı bir cazibe nedeni. Ev sahibi Ekvator Ginesi, Nijer ve Botswana’nın bulundukları gruplar itibariyle sonraki turlara devam etme şansları yüksek görünmese de, “sıfır kilometre” yıldızları keşfetme şansı verebilir.

Genç yıldızlar

Kıtasal turnuvaların her zaman kendi yıldızlarını yarattığını da unutmamak lazım. Brezilyalı Pele (1958 Dünya Kupası), İngiltereli Michael Owen (1998 Dünya Kupası) ve bir önceki Afrika Uluslar Kupası’nın son gol kralı Mısırlı Mohamed Gedo gibi örnekler verilebilir. Bu turnuvada ise otoritelerin patlama yapması muhtemel adayları arasında Fildişi Sahili’nden Vitesse Arnhem’in forvet oyuncusu Bony Wilfried, Gana’dan Udinese’nin orta saha oyuncusu Emmanuel Agyemang Badu, Fas’ın Queens Park Rangers’ta oynayan forvet arkası yıldızı Adel Taarabt var.

Yıllardır tribünlerinde barındırdığı müzikli ve danslı renkli görüntüleri ve süpriz sonuçlarıyla futbolu yakından takip edenlerin büyük eğlence kaynağı olan turnuvayı henüz izlemediyseniz bu yıl kaçırmayın. Muhtemel vuvuzela sesleri içinse bayiinizden kulak tıkacınızı istemeyi unutmayın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Afrika Kupası’nda Türkiye

Spor Toto Süper Lig’de forma giyen ve şampiyonada yer alacak futbolcular

Jacques Faty (Sivasspor): Senegal
Issiar Dia (Fenerbahçe): Senegal
Diomansy Kamara (Eskişehirspor): Senegal
Emmanuel Eboue (Galatasaray): Fildişi Sahilleri
Jean Jacques Gosso (Orduspor): Fildişi Sahilleri
Didier Zokora (Trabzonspor): Fildişi Sahilleri
Aristide Bance (Samsunspor): B.Faso Michael Basser (Bursaspor): Fas
Nordin Amrabat (Kayserispor): Fas Wissem Ben Yahia (M.İdmanyurdu): Tunus
Hocine Ragued (Karabükspor): Tunus
Kamil Zayatte (İstanbul BB): Gine

A Grubu: Ekvator Ginesi, Libya, Senegal, Zambiya
B Grubu: Fildişi Sahili, Sudan, Burkina Faso, Angola
C Grubu: Gabon, Nijer, Fas, Tunus
D Grubu: Gana, Botswana, Mali, Gine

Kategorisi 1-Futbol, Afrika Uluslar Kupası, Dünyadan Futbol, Gabon & Ekvator Ginesi - 2012, Manşet0 Yorum

En iyisi Trabzonspor

Şampiyonlar Ligi’ne ilk kez katılan en iyi Türkiye takımı Trabzonspor. Devler liginde 1999/2000 sezonundan itibaren ilk iki maçında 4 puan alan takımların ise yüzde 72’si bir sonraki tura çıktı.

Volkan Ağır (HaberVesaire-30/09/2011)

Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon ülkemiz futbolunu temsil eden Trabzonspor önceki gece Lille karşısında elde ettiği bir puanla B grubunda liderliğini sürdürdü. Bordo-Mavili ekip, ilk defa katıldığı Şampiyonlar Ligi grup aşamasındaki ilk iki maçının sonunda topladığı 4 puan ile Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Bursaspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katıldıkları ilk sezonlarındaki ilk iki maç performansını geride bıraktı.

Devler liginde Türkiye takımları

Eleme usulünde oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda gruplara ayrılması, puan toplama esasına dayanan lig usulünün getirilmesi ve turnuvanın bugünkü ismini alması 1992’de olmuştu. Takımların yarıştığı dünya futbolunun bu en önemli ligine katılan ilk takımımız 1993/94 sezonunda Galatasaray’dı. Sarı-kırmızılı ekip katıldığı ilk turnuvada Barcelona, Monaco ve Spartak Moskova’nın bulunduğu grupta ilk iki maç sonunda 2 puan kazanıp üçüncü sırada yer almıştı.

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne ilk kez 1996/97 sezonunda katıldı ve ilk iki maçının ardından 1 puanda kalıp üçüncü sırada yer edinebilmişti. Turnuvaya ilk kez 1997/98 sezonunda katılabilen Beşiktaş ilk iki maçının ardından 3 puan alsa da bu puan bir sonraki tur için yetersiz kalmıştı. Devler ligine ilk kez geçtiğimiz yıl giden Bursaspor ise ilk iki maçının ardından 0 puanla grubunun son sırasındaydı.

Ligdeki ilk sezonunda ilk iki maçında 4 puan toplayan Trabzonspor Türkiye takımları arasında “en iyi ilk sezon” performansını gösteren takım olmakla kalmadı, turnuva istatistikleri göz önüne alındığında bir sonraki tura çıkma şansını da oldukça arttırdı.

Kritik eşik aşıldı

Tarih, ilk iki maç sonunda alınan sonuçların Şampiyonlar Ligi’nde bir sonraki tura çıkma başarısını getirdiğini söylüyor. Grup maçları sonunda ilk iki sırada yer alan takımların bir üst tura yükselmesi kuralı 1999/2000 sezonunda getirilmişti. Ve o sezondan itibaren ilk iki maçında 4 puan toplayan 66 takımın 47’si (bir başka ifadeyle yüzde 72’si) bir sonraki tura çıktı. (İlk iki maçında 4 veya daha fazla puan kazanan takımların ikinci tura çıkma oranı ise yüzde 83.)

Galatasaray 2000/01 sezonunda ilk turu 3 puanla bitirse de bir sonraki tura çıkmıştı. Aynı yıl ikinci turda da ilk iki maçını 4 puanla bitirmiş ve çeyrek finalde Real Madrid ile mücadele etme hakkı elde etmişti. 2007/08 sezonuda ilk turu gruplu ikinci turu elemeli oynanan Şampiyonlar Ligi’nde yer alan Fenerbahçe ise Inter, CSKA Moskova ve PSV Eindhoven’ın bulunduğu grupta ilk iki hafta sonunda 4 puan kazanmış ve Chelsea ile karşılacağı çeyrek finale kadar yürümüştü.

Tecrübe değil matematik

Yıllarca Avrupa kupalarından her elendiğinde “Henüz yeterli tecrübemiz yok” ve benzeri avuntularla geçindi temsilcilerimiz. Takımın yeni kurulması, teknik direktörün takımı tanıma süreci, hatta ve hatta eylülde oynanan ilk şampiyonlar ligi maçının ardından “Henüz hazır değiliz” (ki “başka ne zaman hazır olacaklardı” diye sorası geliyor insanın) cümlelerini de sıkça duymuştuk. Fakat en tecrübeli zamanlarında katıldıklarında bile ilk iki maçlarında 4 puana ulaşamadıkları için, Galatasaray’ın 2001/02 sezonundaki istisnası dışında, bir sonraki tura geçemedi.

Turnuvanın “tecrübesiz” ekibi Trabzonspor’un ikinci tura çıkması değil, elenmesi sürpriz olarak değerlendirilmeli. (VA/GT)

 görsel: UEFA.com

Kategorisi 0-Özel Dosyalar, 1-Futbol, İnceleme, Manşet, Trabzonspor, Türkiyeden Futbol0 Yorum

Faik Işık ve puppet show

Türkiye’de futbolunda yaşananları tartışan adamlar bunlar işte.. Tamamen komedi. Sahnelenmek üzere 5 dakikalık bir oyun yaz deseler böylesini yazamam, yazaman, yazamazsın.. Zira doğaçlama sanatların atasıdır.. Faik Işık da, Ahmet Çakar da, Rasim Ozan da hakkını veriyor doğaçlamanın. Göktuğ Sevinçli’ye üzüldüm, üzülüyorum. Adam ekmeğinin peşinde ama yani konuk alırken de -eğer ki kendisi seçiyorsa- oturup bir kaç kere daha düşünsün o da artık..

Kategorisi 6-EfektifpasTV, Manşet0 Yorum

Fenerbahçe şike yaptığını kabul etmiştir

Herkes şike konusu hakkında bir şeyler atıp tutuyor, yazıp duruyor. Bende yaptım bu dediklerimi az buçuğundan.. Sonuçta ne olup bittiğini bilemiyoruz ne yazık ki. Elalem News of the World’u canlı yayında sorguluyor, bizimkiler içeriden yalan yanlış belgeler sızdırıyor.. Düpedüz bir saçmalığın içerisinde devam ediyor bu şike soruşturması.

Doğruluğundan emin değilim ama Fenerbahçe etrafında başlatılan ve devam eden soruşturmanın adımlarını takip ettikçe Fenerbahçe’nin şike yaptığına inanıyor insan. Ben adımları takip ediyorum sadece ve vardığım nokta bu..

Fenerbahçe maçı öncesi Emenike’nin transfer söylentileri çıktı. Sakat olduğu için oynatılmayacağı falan söylendi. Sonrasında sezon biter bitmez Emenike Fenerbahçe’ye transfer oldu. Şike operasyonu başlar başlamaz ifadesine başvurulan ilk isimlerden biriydi Emenike. Bugün ise Spartak Moskova’nın yolunu tutmak üzere. Pürüzler giderilince Moskova’ya gidebilir hem de 10 milyon Euro’ya. Emenike’nin 7+2 Milyon Euro edip etmediği tartışması bir yana dursun, Fenerbahçe’nin oynatmadan satmak “zorunda” kaldığı Emenike transferi hakkında yapılan yorumlara bir bakalım.

Kimi diyor ki; Fenerbahçe düşme ihtimaline karşın elinden yabancıları çıkarmaya başladı. Düşerse maddi yükü çok olan yerli oyuncularının parasını veremeyecek. Bu transfer bu yüzden gerçekleşti. Bir de Fenerbahçe’nin hisseleri çok düştü, nakit sıkıntısı da var, nasıl olduysa Fenerium para basıyordu?, hazır parayı buldu sattı.

Transferin para için yapıldığı çok net. Zaten bir transfer para için yapılmıyorsa neden yapılır? Ama nakit elde etme nedeni “ya düşersek maddi durumumuz ne olur?” refleksiyle yapılmış bir B planı ise Fenerbahçe yönetimi düşme ihtimalini göz önünde bulunduruyorsa, böyle bir şeye olanak tanıyorsa şike yaptığını kabul etmiş bile çoktan. Bu çok açık ve nettir. Eğer ki biri birine bir itham da bulunuyorsa ve bunun karşısında dimdik durup, “Bunların hepsi yalan”  diyemiyorsa, ki Fenerbahçe hiçbir zaman çıkıp da şike yapmadık demedi, diyemedi, şike yaptığını kabul etmektir bu. Operasyon başlar başlamaz taraftar grupları “bizler şike yapmadık” demesine karşın FB yönetimi bekleyip duruma göre açıklama yaptığına göre yaptığı açıklamalarda da “biz şike yapmadık” diyemediğine göre şu anda Fenerbahçe düştükten sonra neler yaşanacağının planlarını yapmakta. İsim değişikliği dedikoduları da bunu göstermiyor mu?

İlk günlerden bu yana Kulüpler Birliği’nin desteğini almaya çalışan, hatta Bank Asya Kulüplerini bile etki altına alan, hatta taraftarı galeyana getiren yönetim bunların hepsini zaman kazanmak için yaptı belli ki. Şu açıklamasını da hiç unutamam Fenerbahçe’nin. “Yapılanlar kişileri etkiler. Fenerbahçe camiasını bağlamaz” (bunun gibi bir şeydi.) Yani Aziz Yıldırım şike yapmış olabilir ama Fenerbahçe’ye bir şey yapamazsınız demektir bu.. Ama o kişi kulüp başkanıysa ve kulübü etkileyen bir şey yapmışsa kişi de kulüp de gider..

Bana kalırsa şu yaşananlardan verdiğim kısa kesitlere bakınca Fenerbahçe şike yaptığını kabul etmiştir.

Kategorisi 1-Futbol, Fenerbahçe, Manşet, Türkiyeden Futbol0 Yorum

Taraftarlık böyle mi olmalı?

Aradan günler geçmesine rağmen hala aynı şiddetle ve taraflılıkla şike olayını değerlendirmeye devam ediyoruz. Bir davanın aylar sürdüğü bir ülkede nedense(!) aylar, yıllar geçse de bu iş böyle sürüp gidecek gibime geliyor, umarım yanılıyorumdur. Bu işi günlerdir takip eden biri olarak kafam hakikaten çok karışık ve aslında bir çok yönden eleştirilerim var. Dalga geçmek ve eğlenmek adına Fenerbahçe taraftarını prim vermeden isyana teşvik eden diğer takım taraftarlarına, aynı şekilde ‘’Fenerlinin, Fenerliden başka dostu yoktur. Biz büyüğüz, tanrıyız,öyleyiz böyleyiz” diyen Fenerbahçe taraftarlarına, biz adaletimize güveniyoruz diye başlayıp ama şöyle böyleyle devam eden  adaleti, hukuğu aynı cümlede hem yüceltip hem aşağılayan yöneticilere ve fanatizme…

Söze Fenerbahçe’yle adı geçen şike olayının, aslında Fenerbahçe’yi yıpratma çalışması olarak yorumlayanlarla başlayalım. Bana göre, aynı şey Galatasaray ya da Beşiktaş’ın başına da gelseydi farklı şeyler olmayacaktı. Adnan Polat’ından, birçoğumuzun yeni tanıdığı Ünal Aysal’ına,  Beşiktaş’ta Yıldırım Demrören’ine  dek herkes şu anda Yıldırım konumunda olabilirdi. Bu basının Fenerbahçe’yi karalama kampanyası ya da Fenerbahçe üzerinden oynanan bir oyun değildir bana göre. Basın haber değeri zirvelerde olan herşeyi böyle sömürür. Aziz Yıldırım’ın, her türlü fotoğrafını haber diye insanların önüne koyar. Şu anda Aziz Yıldırım’ın tuvalette fotoğrafını bulsalar, Yıldırım 12.55’te Beşiktaş adliyesinde tuvalete girdi . Şok gelişmeler anbean yansımaya devam edecek” diye habercilik yapmaya devam edecekler. Bizde de sorun var. Takip etmeyelim kardeşim. Banane Aziz Yıldırım tuvalete gidiyorsa, terasta çay içiyorsa. Bu ve bunun gibi haberlerin şike operasyonuna ne gibi bir katkısı olabilir, ya da o malüm fotoğrafı (eşkal tespit fotoğrafını kastediyorum) görmekle benim elime geçen şey ne?  Amaçları kamuoyuna ‘’Vay be Aziz Yıldırım bile ne hallere düştü, onu bile böyle yaptılar ‘’ diyerek  insanlara gözdağı vermekse suçlu da olsa masum da olsa bence insan haklarına aykırı. Biz de o fotoğrafları gazetede görünce alıp okuyoruz.Güçlü konumdaki birinin güçsüz bir şekilde fotoğraflandığını görmekle mest oluyoruz. Mentalite değişmedikçe bugün bu konumda olan yarın herhangi bir takımın yöneticisi ya da başka bir takım olacaktır. (Henüz birkaç hafta Bursaspor başkanı İbrahim Yazıcı’nın ve Bursa yönetiminin ”Usulsüzlük ve zimmete para geçirme” iddiasıyla yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınması , olay basına yansıdıktan sonra, daha suç kesinleşmeden Bursaspor İbrahim Yazıcı’nın yaşadıkları iyi bir örnek olabilir. Yazıcı serbest bırakılınca da her şey birden normale döndü. Ama o dönemde yapılan haberleri bir araştırın dilerseniz. Zor durumda bulunan önceden güçlü konumdaki medyatik bir insanı yerden yere vurmaya, dalga geçmeye bayılıyoruz medyasından, taraftarına kadar .

Fanatik taraftarları zaten hiç anlamıyorum. Yıllardır futbol oynamış, altyapılarda krampon eskitmiş, yatırım yapılmadığı için toprak çamur sahalarda kendini defalarca sakatlamış sakatlanan onlarca arkadaşına tanık olmuş ve toplum baskısından futbolu bırakmak zorunda kalmış, belli bir yaşıma kadar futboldan başka bir gelecek düşünemeyen bir insan olarak ben bile hayatım boyunca fanatik bir taraftar olmadım, olamadım. Futbol oynadım çünkü oynamayı seviyordum. Takımımı tuttum çünkü o takımda futbol oynuyordum. Şimdi de o takımı destekliyorum. Çünkü yıllarca o takımda futbol oynadım ve futbol izlemek hoşuma gidiyor. Şampiyonluğun desteklediğim takıma gitmesini ister, onu destekler , maçlarını izler heyecanlanırım. Arada ’’ulan ben de şuan  orada olabilirdim’’ der, yenilirsek üzülür,  yenersek sevinirim. Belki bu üzüntüm ya da sevincim duruma göre 2-3 gün sürer ama sonra geçer gider. BU KADAR.

Anlayamadığım şey şu: Neden bir takımı hayatta her şeyin önüne bu kadar koyabiliyoruz? Nasıl oluyor da “Uğruna ölürüm” diye besteler yapıp hakikaten de stadlarda ve civarlarında bıçaklarla, baltalarla birbirimizi öldürüyoru?.. Rakip takım taraftarını nefretimizden dolayı şehre sokmadan olaylar çıkartıp (en son Bursa taraftarının Beşiktaş maçı öncesi Bursa’da çıkardığı olaylardan bahsediyorum), Fenerin Fenerli’den başka, Bursanın Bursalı’dan başka , Galatasaray’ın Galatasaraylı’dan başka dostu yok diyecek kadar taraftar milliyetçiliğine soyunmaya iten şey ne bizi? İstanbul’a geldiğim ilk sene üstümde sadece o gün giymek istediğim için giydiğim Bursaspor logolu yeşil bir tişört ile Beşiktaş’ta dolaşırken , üç-beş Beşiktaş taraftarı ne hakla ve neyi düşünerek ve hatta kimden güç alarak “üstündekini çıkar yoksa senin ağzını burnunu kırarız” diyor? Neden Fenerbahçe şampiyonluğunu kutlarken Beşiktaş ‘ta eli sopalı 50-60 kişi Fenerbahçe bayrağı ya da formasıyla kutlama yapan insanları durdurup saldırıyor, o meydandaki çocuğuyla Fenerbahçe forması giymiş bir anneyi üstündeki çıkart diye tehdit ediyor? NE GEREK VAR?

Gerçekten anlayamıyorum. Ortada bu kadar büyük paralar dönüyor, ben maça gitmek için cebimden bir dünya para veriyorum; futbolculara , yöneticilere ,başkanlara belki de hak etmedikleri ve hayal edemeyecekleri kadar yüksek bir itibar, konum, maddi olanak sağlıyorum, onları fanatikliğe varacak şekilde destekliyorum, onlarsa bu kadar para itibar kazanmalarına rağmen bir de haksız kazanç elde etmeye çalışıyorlar. Yıllardır kanıtlansa da kanıtlanmasa da ‘’bu maçta kesin şike vardır heralde’’ korkusuyla ben bir futbolsever olarak maçı izlerken,  daha önceden sonucu belli bir maçı heyecanla seyretmeme sebebiyet veriyorlar. Bunları yapıp, yapmadıklarını bilmiyorum ama daha önceki yazımda da belirttiğim gibi kanıtlanana kadar kimseyi suçlayamam ve savunmaya geçmeden önce de susmayı ve neticenin ortaya çıkmasını beklerim. Bana göre şu anda Fenerbahçe’ye “siz şöylesiniz , böylesiniz” diyenlere en iyi cevap, cevap vermemektir. Bir cevap verilmesi gerekiyorsa da daha kanıtlanmadı, kanıtlanırsa da düşsün diyebilmektir. Ama eğer “Biz Fenerbahçe Cumhuriyetiyiz, bizi yıkmaya çalışıyorlar. Kim yapmıyor ki şike” şeklinde burada en masum ve küfürsüz şekillerini yazdığım, bana göre anlamsız ve takım milliyetçiliği yaparak kendini savunmaya çalışmak, en az o yargısız infaz yapanlar kadar gereksiz. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi eski bir fubolcu ya da sıradan bir izleyici ,taraftar, sporu destekleyen sıradan birisi ya da futboldan anlamayan sadece tesadüfen maç izleyen biri bile olsam, isterse en çok kıymet verdiğim şey olsun kimsenin beni kandırmaya hakkı yok.  Şike kanıtlanırsa üzüntüm de, sevincim de tamamen objektif olabilecek. Çünkü fanatik değilim,taraflı tarafsız herkesin yorumunu kendimce tutarlı bir şekilde değerlendirebiliyorum. Üzüntüm safça, heyecanla izlediğim maçların sonuçlarının önceden belli olması  yüzünden Türk futbolu adına, sevincim de gene Türk futbolu adına olacak. Herkesten de öyle yapmasını beklemek de bu milliyetçi  ve fanatik ruha sahip taraftar kitlesiyle ne kadar mantıklı bilemiyorum.

konuk yazar: emre ünal

Kategorisi 0-Özel Dosyalar, Konuk Yazar, Manşet0 Yorum


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Haziran 2023
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
2627282930