Eklendigi tarih 23 Ocak 2010. Etiketler: Barcelona, George Best, Manchester United, messi
Messi geçen hafta 101. golünü attı. 6. sezonunda böyle bir sayıya ulaşmasına şaşıranların sayısı çok. Nedeni ilginç. Bu adam santrafor değilmiş! Bu yüzden 187 maçta 101 golü geçmesi anormal bir durum olarak görülüyor. Bu savı üzerine basa basa dile getirmek çağdaş futbolda çok doğru değil. Değişen futbolda, artık golcü oyuncu tanımı da değişiyor. Santrafor olmak çok gol atmak anlamına gelmediği gibi, forvet ya da kanat oyuncusu olmak da az gol atmak anlamına gelmiyor artık.
Barcelona’nın oynadığı taktikte santrafor yok! İleri üçlü yani forvet elemanları var. Ve doğal olarak bu üç isim, bu takımın gol yükünü çekecek isimler. Aralarından biri de illa ki öne çıkacaktır. Bu da Messi oldu. Dünyanın en iyi takımının, belki de futbol tarihinin en iyi takımının forvet oyuncusunun 101 gole ulaşmasına santrafor olmadığı için şaşırmak kimi kalıplardan hala kurtulunamadığının göstergesi olsa gerek. Bu konuda soru işareti oluştu kafamda:
- Messi santrafor değilse nedir?
- Santrafor Güiza’ysa neden Messi kadar gol atamaz?
- Gol atmak için Santrafor mu olmak lazımdır yoksa Messi mi olmak lazımdır?
Messi dönüşen futbolda santraforsuz oynanan sistemin gol ayağıdır. 101 gol atmasına şaşırmak zekilik ile delilik arasındaki ince çizgide olmaktır. Dönüşen futbolda santraforlar değil, forvetler gol kralı olmaktadır artık. Forlan, C.Ronaldo, Anelka… Gol krallığını zorlamaktadır… Tevez, Totti, Ronaldinho…
Asıl şaşırılması gereken konunun, hakiki bir sağ kanat oyuncusu olan, gerçekten bir santrafor olmayan George Best’in Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol atması değil midir? Messi’nin bu kadar çok gol atmasına şaşıran kişilerin George Best’in bu yaptığı karşısında şaşkınlıktan o ince çizginin dışına çıkmaları gerekmez mi?
Kendi döneminde sağ kanat oyuncularının giydiği 7 numaralı formayı efsaneleştiren George Best Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol attı. Kariyeri boyunca oynadığı 579 maçta ise 205 gole ulaştı. Üstelik santrafor değil… Gel de şaşırma!
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 09 Aralık 2008. Etiketler: 2008 yılında Avrupanın En iyi Futbolcusu, Alex Ferguson, Ballon d'Or 2008, Beckham, Bryan Robson, Cristiano Ronaldo, Cristiano Ronaldo Biyografisi, Cristiano Ronaldo'nun kariyeri, Eric Cantona, George Best, Giggs, Kaka, Kırmızı Şeytanlar, Manchester United, messi, Premier Lig, Sporting Lisbon, Torres
(Cumhuriyet Spor Eki Sayı:124 / 9.12.2008)
George Best‘in hızı ve golcülük becerisi, Bryan Robson‘ın oyun zekası, Cantona‘nın havalı gol sevinçleri, Beckham‘ın ölümcül frikikleri… Yukarıdaki oyuncular kendi içinde farklılık gösterse de, hepsinin ortak bir özelliği var. Hepsi de, Manchester United’ta giydikleri 7 numaralı formayı efsaneleştirdi. Ama Kırmızı Şeytanlar’a, şimdiye kadar yukarıda saydığım özelliklerin bir arada bulunduğu başka bir oyuncu gelmedi.
“Bir çok genç oyuncu United’ta kupa kazandı. Bunu ben neden başaramayayım ki? Daha çok gencim ve elimden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğim” sözleriyle Manchester’a ilk geldiği yıllarda bu kadar fazlasını yapabileceğini tahmin ediyor muydu bilinmez ama Ferguson ona 28 numarayı değil de, ”Manchester’da 7 numarayı efsaneler giyer” diyip 7 numarayı verirken geleceği görmüş gibiydi. Öyle ki geçtiğimiz sezon Manchester United formasıyla oynadığı 49 maçta attığı 42 golle sadece United efsanesi değil, dünya futbolunun efsanesi haline geldi. Messi,Torres,Kaka gibi yıldızları geride bırakıp, “France Football” dergisinin her yıl aday futbolcuların oylarıyla belirlediği Avrupa’nın En İyi Futbolcusu, yani “Ballon d’Or” (Altın Top) ödülünü kazandı.
Portekiz’deki özerk Madeira bölgesinin 100bin kişilik başkenti Funchal’de 5 Şubat 1985’te dünyaya geldi. Tam adı “Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro” olan futbolcu ikinci adını, babasının o dönem en çok sevdiği aktör olan eski ABD Devlet Başkanı Ronald Reegan’dan almış. Futbola doğduğu bölgenin amatör futbol kulübü CF Andorinha’da 8 yaşında başlayan Ronaldo, 2 yıl sonra ada kulübü Nacional Madeira’ya transfer oldu. Burada yetenekleri farkedilen genç oyunucu, Portekiz’in başkenti Lizbon’un yolunu tuttu.
12 yaşında altyapısına girdiği Sporting Lizbon’un A takımına 16 yaşında çıkıp 2 sene boyunca yeşil-beyazlı ekibin formasını giydi. Sporting’in Manchester United ile karşılaştığı 2003-04 sezon açılışı maçında Kırmızı Şeytanlar’ın defansını dağıtarak Alex Ferguson’ın dikkatini çekti. Ferguson daha önce hiç izlemediği bu oyuncunun takıma katılması için harekete geçti ve çok geçmeden onu United’lı yaptı.
Takıma ilk katıldığında çöp gibi bir delikanlı olan futbolcuya, o zamanki oyunuyla birçokları tarafından “Bu şımarık,bencil,çelimsiz çocuktan hiçbir şey olmaz” yorumları yapıldı. Ferguson’ın yavaş yavaş forma şansı verdiği genç kanat oyuncusu yapılan eleştirilere karşın ilk sezonunda çıktığı 40 maçta 6 gol attı. Aynı yıl ülkesinin ev sahipliğini yaptığı Avrupa Şampiyonası’nın da altın karmasına girdi.
Ertesi yıllarda ilk 11’de oynadığı maç sayısını arttıran genç futbolcu eleştirilmeye devam etse de gol sayısı ve kazandığı ödül sayısındaki artış, Ferguson’un önderliğinde emin adımlarla ilerlediğini gösteriyordu. İlk sezonlarında oldukça savruk bir görüntü sergileyen futbolcu, takım oyununa uyum göstermekte zorluk çekiyor ve topu her zaman ayağına istiyordu. Kaptanı Giggs, bunu altyapısının eksikliğine bağlarken zamanla bunu aşacağını düşünüyordu. Bitiricilik konusunda da sıkıntı yaşayan yetenek, Ferguson’ın bitmek bilmeyen şut antremanları sayesinde kendini geliştirip, 2006-07 sezonunda şampiyon olan takımın 23 golle en çok gol atan oyuncularından oldu.
Daha 25’ine bile gelmemiş olsa da ilk geldiği yıllara göre aşırı yol kateden bu top cambazı artık düşmüyor, yorulmuyor, durmuyor, rakip defansı dağıtıyor, oyun disiplininden kopmuyor. Bencil değil bilakis oyun kurucu. Fizik gücü,tekniği, oyun zekâsı ve yaratacılığı üst düzeyde. Çalım repertuarı gördüğümüzün en genişi, hızı ve hızlanmasıyla henüz dünyada eşi benzeri olmayan falsolar alabilen şutlarıyla rakip kaleyi gole boğuyordu. Kafa vuruşlarındaki başarısı ise birçok forvette olmayan düzeyde. Bu özellikleriyle Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi’nin son gol kralı oldu. George Best’e “Yeni George Best olarak lanse edilen birkaç oyuncu olmuştu ama ilk defa Ronaldo’ya yapılan bu benzetme benim için iltifat oluyor” dedirten bu yıldız, artık sadece futbol tarihinin en başarılı teknik direktörlerinden Sir Alex Ferguson’ın değil, Avrupa’nın bir numaralı futbolcusu.
Kategorisi Genel