Eklendigi tarih 18 Mayıs 2011. Etiketler: Beşiktaş, efektifpas, efektifpas.com, Fulham, İbrahim Altınsay, radyovesaire
Birazdan yukarıda açılacak videoya tıklayarak bant kaydımızı dinleyebilirsiniz.
2 ay boyunca 16 program yaptık. Final dönemi başlayınca bize de sezon finali yapmak düştü. Sezon finalimizde Beşiktaş’ın eski yöneticilerinden, Türkiye’de televizyon yayıncılığının önemli ismi, artık yazmayı bıraktığı Radikal Gazetesi’ndeki köşesinin adına bakarsak bir “Futbol dilencisi”, rock’n’roll ruhlu Fulham sevdalısı İbrahim Altısay’ı ağırladık. Türk spor medyası, Beşiktaş, Fulham ve takık olduğumuz sporda şiddet yasasını ve daha bir çok başka konudan bahsettik. Şarkılar da İbrahim Altınsay seçkisi…
Bant kaydını indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 08 Kasım 2009. Etiketler: eduardo galeano, futbol halkların afyonudur, Hitler, İbrahim Altınsay, kenan evren, Mussolini, salazar

Futbol: Ezilmiş halkların oyunudur!
- öncelikle ayrımcı.
- tamam halkların oyunudur ama halklar neden ezildiğini kabul ediyor bu tanıma ses çıkarmayarak? ya da bu tanımı kullanan halkları direk olarak ezmiş olmuyor mu?
- Şu anda en medeni-uygar ülkeleri saysak İngiltere başı çekmez mi? Peki günümüz futbolunun çıkış noktası neresi? cevap: İngilitere… Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 25 Şubat 2009. Etiketler: Adnan Polat, Antalyaspor, Benfica, Berlin, Bordeaux, Bülent Korkmaz, De Sanctis, Emre Güngör, Galatasaray, Hakan Balta, İbrahim Altınsay, Kayserispor, kırmızı kart, Lincoln, Meira, Murat Akça, Olympiakos, radikal, Semih Kaya, Servet, Sivasspor, skibbe, Uğur Vardan
Sonunda hep beraber Skibbe’yi gönderdik. Ardından da sağolsun güzel türkçemizin kıvraklığı sayesinde en azından
arkadaş arasında geyiğin dibine vurduk. En canlı örneği olarak Kocaelispor maçından sonra eve “Ben böyle işi Skibbe!” diyerek girdim. Eh tabi o zaman daha kovulmamıştı. Ancak tam da o saatlerde radikal kararlar alınıyordu hakkında. Eve girdiğimdeki sitemim Skibbe gitsin amaçlı değildi. Yenilgiyeydi, Adnan Polat’ın yine bir teknik direktörü kovacağınaydı. Kovuldu ve değer verip dinlediğim yorumcular, “aman gitti de ne iyi oldu” gibi cümlelerle “biz demiştik zaten”e getirdiler. Kendilerini geleceği gören bir yorumcu olarak gösterip, doğru tahminde-yorumda bulunduğunun altını çizip prim yapmak mıydı niyetleri bilemedim-anlam veremedim. Fakat hakkında bir kaç kelime tuşlamaya vakit bulamadığım Bordeaux ve Kocaeli maçları hakkında, hatta Kayseri ve Antalya maçlarında da kuracağım bir kaç “dilek-şart kipinde” cümleyle, oh gitti de kurtulduk düşüncesindekileri Skibbe’nin gidişi hakkında biraz beyin fırtınası davet ediyorum. Yapacaklarım sadece Şeytan’ın avukatlığıdır. Dedim ya -se,-sa cümleleri olacak bunlar…
Skibbe’nin gönderilişinin sebebi olarak ocak’tan itibaren alınan kötü sonuçlar gösterildi. Ocak’ta oynadığımız maçlara bakalım. Oynadığımız futbolun iyiliğine kötülüğüne bakamayacağım ama çok rezildik diyebileceğim maçımız bir tek Antalyaspor maçı idi. Hayatımda daha sıkıldığım bir maç olmamıştı. Diğer maçlarda ise eksiklere karşın hep üst düzey mücadele ve tümünde de kılpayı kaçan galibiyetler mevcut.
Bakınız ki, sezonun ikinci yarısına Sivasspor’la deplasmanda oynadığımız ilk maçta Ümit Karan’ın nasıl bir kırmızı kartla oyundan atıldığını gördük. Hala mantıklı bir açıklaması yok. Defansta Servet, Meira,Emre Güngör sakatlığı veya kart cezası sebebiyle oynayamadı. Hakan Balta stoperde mecburcuydu. Evet gollerde hata yapmış olabilir ve denilebilir ki o zaman Semih Kaya, Murat Akça gibi genç stoperlere şans verseydi… Diyelim ki o iki genç oyuncu sahaya sürülseydi ve o oyuncular hata yapsalardı – Stoper pozisyonunda oynuyorlar diye hiç hata yapmayacaklar diye bir şey yok. -ve bu hataları da golle sonuçlansaydı “bu önemli maçta neden 18 yaşındaki çocukları
oynatıyorsun ” diye eleştirilecekti. Eleştirilmeyecek miydi? Bu maçta sakat veya cezalı olduğu için oynayamayan Servet, Meira, Emre Güngör takımda olsaydı..
Kupada oynanan Sivas maçlarında da eksiktik. Ancak deplasmandaki ikinci maçta öne geçmedik mi? Geçtik. Yediğimiz golü kim çıkarabilirdi ki? De Sanctis de yiyebilirdi o golü. Tertemiz bir gol yedik. Maçı da eksiklere karşın berabere bitirip penaltılara götürmüştük. Turu penaltılarla geçebilirdik. Petkovic günündeydi. Bizimkiler gününde değildi… Sonuçta elendik iyi oynayarak. Eksiklere karşın. Ama Sıvas’ı eleyebilirdik. Ya eleseydik!?
Bir fiyasko bir kırmızı kartın çıktığı maç da Kayseri maçıydı. Dünyada örneği yok. 2 metre uzaktaki Lincoln ayağını uzatıyor sadece ve top çarpıp taca çıkıyor. Ya çarpmasaydı Selçuk Dereli yine kart gösterebilecek miydi? O maçta çok iyi başlamışken ve Lincoln de oldukça iyi bir oyun sergilerken maçtan ucubik bir kartla oyun dışı kalmasaydı o maçta puan kaybedilir miydi??
Antalyaspor maçında kötü oynadğımızı itiraf ediyorum. Etmeliyiz de ancak o maçta da Baros’un direkten dönen topu, verilmeyen bir penaltı ve yine kırmızı kart gördüğü için takımda olmayan Lincoln’süz oynamıştık. O maçta o pozisyonlar gol olsa, Lincoln takımda olsa o maçta o kötü rezil felaket oyuna karşın en azından maçı kaybetmezdik.. Ve kaybetmeseydik o Antalya maçını?
Sonrasında ise sadece kadro ve maç öncesi yorum yapabildiğim Bordeaux maçı oynandı. Sahaya 3-5-2 de dense 3-4-3 çıktık. Oldukça tehlikeli, riskli, maceracı bir taktikti. İlk yarıda sağ tarafta çok açıklar vermiştik nitekim de oradan gelişen atak sonrası Wendel’in attığı şut az kalsın gol oluyordu. Fakat maç boyunca çok iyi defans yaptığımızı, abartılan Gourcuff’u sahadan silmiş olduğumuz gerçeğini kim inkar edebilir? Maçın başında Kewell o golü atsa, ikinci yarıda kontraataklarla yakaladığımız pozisyonları gole çevirebilisek…
Kocaeli maçında Skibbe’ye dibine kadar eleştirebiliriz. Çünkü 3-5-1-1 bu maçta tutmadı. Tutar gibi yaptı. Öne bile geçtik. Hatta Topal golü bulunca ben çok sevindim. Fakat De Sanctis’in bireysel bir hatası geldi ki o da evlere şenlikti. Tutabileceği topu saçma sapan bir yere yumrukladı o da gitti Taner’in ayağına oturdu. Nefis de bir gol oldu. İkinci gol üçlü defansta daha önce beraber oynamamış üç stoperin pozisyon alma hatasından kaynaklandı. Birbirlerine çok yakın durunca ceza yayının hemen önünden arkalarına atılan bir pasla oyundan düştüler. Hacıoğlu da kaval kemiğiyle bir gol attı. Yediğimiz diğer goller hep müdahale eksikliğinden kaynaklandı. Durum 3-2 iken kaçırdığımız bir penaltı var ki.. işte ya o gol olsaydı ardından dört gelmez miydi? Rakiplerin puan kaybetmişken “kötü oynarken de kazanmasını bildik” diyerek Skibbe’yi hafiften köşeye çekip, “Bordeaux maçında olmasın bunlar adam ol, takımı adam gibi oynat” denecekti. Baros’un kaçırdığı penaltı gol olsa Skibbe Sami Yen’deki Bordeaux maçında takımın başında olmayacak mıydı?
Skibbe değil miydi, Benfica, Berlin, Olympiakos zaferlerini kazandıran takımına?? O maçlarda müthiş oynamıyor muydu Galatasaray? O maçlar bugüne ne kadar uzak ki? Kaç adam bu gerçeği göz önüne alabiliyor Skibbe’nin ardından. Bir İbrahim Altınsay, bir de Uğur Vardan‘ı okudum bugün Radikal’de… Bir onlar bu açıdan yazmış. Bu açıdan bakmış olaya. Bir bu yazılar var benim gördüğüm. Sizin gördüğünüz, duyduğunuz başka var mı?
Skibbe gitti, sonuçların bir anda değişmesi beklenecek. Bülent futbolculuğunda da güçlü karakterli biriydi.
Prensipliydi. Bu özelliği özel hayatında da böyle. Teknik adamlığında da prensiplerinden vazgeçmemişti Bülent. Öyle olmaya da devam edecek… Yine öyle olacak, başkanla takışacak vs. Benim Bülent hakkındaki tek endişem ya sonuçlar ters giderse… Polat onu gönderirse… Bülent’e yazık olmayacak mı?..
Danke Schön Herr Skibbe. Takımdan ayrılırken gösterdiğin açık sözlülük, efendilikten dolayı. Senin gibilere ihtiyaç var… 10 yıl sonra bir daha görüşmek üzere… Ölmez sağ kalır-sa-k
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 17 Şubat 2009. Etiketler: 90. Dakika, Acun, Alp Özgen, aurelio, Bağış Erten, Banu Yelkovan, Barcelona, Clarence Seedorf, CNNTurk, ERman Toroğlu, Fatih Terim, Feridun Düzağaç, Hakan Şükür, İbrahim Altınsay, Iker Casillas, İlker Yasin, Kanu, Kluivert, M.F.Ö., Nwankwo Kanu, Patrick Kluivert, Seedorf, Simon & Garfunkel, Vedat Özdemiroğlu
Televizyonların futbol programları işgali altında olduğu bir dönemde futbol programı olmayan bir futbol programı vardı CNNTurk’te .. Ortaokuldan beri izlediğim 90. Dakika programı bu yüzden ikinci plana düştü. Uzun bir süredir her pazartesi oturup izliyordum CNNTurk’ü. Zaman zaman ıskalıyordum topu ama bunun tekrarı vardı. Gece tekrarlarını yakalıyordum. Zaman zaman top ayağıma oturduğumda attığım golün tekrarını da izliyordum. Çift dikişi severim bilen bilir. Fakat ne hikmetse 3 hafta önce bir anda bitiverdi. Programı kaparken de Bağış Erten çok şık bir hareket yaparak “Bu programa şapka çıkarıyorum” diyerek çıkardı yıllardır programlarda çıkarmadığı şapkasını… Banu’suz France Football’u takip ederken yelkovanımız şaşkıın gezinecek sayfalarda. Prpgram neden kapandı sorusunun cevabını ararken “Kanalın tasarrufu” dedi Alp Özgen 4,5 yıllık Futbol Ekstra’nın son programında. Biz de yedik… Bekledim bakalım yerine nasıl bir program getirecekler diye. Başlayan program İlker Yasin’le “3. Devre” idi. Bu muydu yani? Bunun için miydi? Çok de seviniyordum İlker Yasin’i televizyonlarda az görüyorum diye. Ama bir de baktım ki ekranda o. İlk konukları ise Erman Toroğlu ve Fatih Terim’di. Çok özlemiştik ikisini de… Özellikle pazar gecesi ERman hocayla yattıktan sonra pazartesi gecesi onu çok özlemiştik.
Bu mudur yani.. Futbolun güzelleşmesi, gelişmesi için bu oyunu yorumlayanların da yenilenmesi gerekirsen biz döndük kürkçü dükkanına. Bugünkü konukları da Acun ve Hakan Şükür’dü. Yahu bıktım zaten Acun her gün evimde. Varlığımla yokluğumlu sorgulayıp duruyor. Halbuki “varlığım da yokluğum da yetmiyooor…” Ve zaten her attığımız golde de Hakan Şükür’üz.. Bu yüzlerini her gün görebileceğimiz, futbol hakkındaki düşüncelerini her zaman bilebildiğimiz adamları tekrar programda yine neden görmek isteyelim ki? Programın başlarında İlker Yasin Fenerbahçe’yi tartışırken Acun’a gidip Aurelio ve Tuncay’ın eksikliğini sordu. Yahu bunun cevabını artık kim merak ediyor? Aylardır aynı soru, aynı cevaplar zaten piyasada çoktan seçmeli olarak soruluyor. Hem atı alan “adalara” geçmiş, lig bitiyor, Marco haftasonu 90 dakika sahada kalıp Barcelona’yı son anda elinden kaçırıyor sen hala tüh gitmeseydi soruları soruyorsun… Neden ki? Bana ne katıyor ki, gidenin ardından ağlamak. Kime ne katıyor ki hala Aurelio’yu sorguluyoruz.
Halbu ki Futbol’un ekstraları var hep. Yazı, çizgi, sanat yönü var. Ben bu ekstralara ulaşıyordum bu güzelim programda. Vedat Özdemiroğlu’nun ne kadar da futbol delisi bir adam olduğunu öğreniyordum. Dilin kemiğinin olmadığını futbol sayesinde bir daha görüp Bağış’la her takımı desteklerken, Alp’le tango izleyip, Banu’yla fransa’dan şarap siparişi veriyorduk… Arada bir İbrahim Altınsay geliyordu, Beşiktaş’a, İngiliz futboluna bakış açılarımıza yeni şeyler katıyorduk. Feridun Düzağaç’ın kurduğu ilk 11’i ezberden sayamasam da Simon & Garfunkel ile M.F.Ö.’yü birbirleriyla olan muhteşem uyumu sebebiyle yanyana oynatmasını hiç unutmam. Program bitmeden her hafta yaptığı yarışmalara da bir çok kez katıldım ve payıma düşeni de aldım. Adidas spor kitimin çalınmayan kısmı hala mevcut ve aktif bir biçimde kullanımda. Soru da ezberimde: Şampiyonlar ligi kupasını kaldıran en genç oyuncu kimdir? Şıklar: Iker Casillas,Nwankwo Kanu,Patrick Kluivert, Clarence Seedorf. Cevabı ise mailimde yollarken aynen şöyle yollamışım. 
Kanu, Kluivert, Seedorf hepsi 1976 doğumlu 94-95 sezonunda hepsi 19 yaşındayken kupayı kaldırmış Ajax. ama Seedorf nisan , Kluivert temmuz , Kanu da ağustos doğumlu olduğu için en gençleri Kanu imiş o zaman. Casillas da 19 yaşındayken kaldırmış kupayı ama 20 nisan doğumlu olduğu için bu şansı kaybediyor. Yani doğru cevap Nwankwo Kanu idi… Sırf kattığı bu bilgi için bile Futbol Ekstra’nın benim gönlümde çok farklı bir yeri var. Olmaya da devam edecek.. Futbolun gülen yüzü idi onlar. Bir programda kavga gürültü gerilim olduğunu hatırlamıyorum. Hep güldüler hep de güldürdüler. Gülmeden bitirdikleri bir program yoktu… Şimdi kim verecek yılın futbol oscarlarını hiç kayırma yapmadan gönlünden nası geçiyorsa ve tabi ki hakkını vererek? Bu ekibin bir arada farklı bir şeyler yapacağının inancındayım ve bekliyorum…
Kategorisi Genel