Etiketler | "Kayserispor"

Kendi kuyunu kazmak


Dün Mustafa Sarp’ın haberinin içinde takım arkadaşı Sercan Yıldırım’ın da Fenerbahçe’ye gideceği yazıyordu. Sercan için ayrı bir yazı yazmak istediğimden dünkü yazımda bahsetmedim. Şimdi tam sırası…

ilhan-parlakFenerbahçe 2003 yılından bu yana maddi gücünün de yardımıyla Türkiye’nin bütün önemli genç yeteneklerini kadrosuna katıyor. Üretemediği için bu yolu seçiyor olmaları onları bileceği iş. Fakat aldığı genç yetenekleri harcamaları benim canımı çok sıkıyor. 17-19-20-21-23 yaş altı turnuvalarda harikalar yaratan ulusal takımımızın en önemli parçaları son yıllarda hep Fenerbahçe’ye transfer oldu ve olduğu gibi de yok oldu. Son kurbanımız da İlhan Parlak… Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Tribünde bir kadın


taraftar-kadin1Daha önce bu derecede futbol maçına gitmek isteyen bir kız görmemiştim kuzenlerim dışında. İki kuzenimin de kombine biletleri var. Arkadaşım Beni, benim ‘futbolcu’ kişiliğimi biliyor. Bir ay kadar önce tutturmuştu maça gidelim diye. Ama illa ki Beşiktaş maçına! Kendisinin Beşiktaşlı olduğunu da böylece öğrenmiş oldum. İstemiş ama götürmemişler onu maça, kavga falan çıkar bir şey olur kızcağıza başımıza iş almayalım düşüncesiyle… “Tamam lan” dedim gidiyoruz, ama “Derbiye falan götürmem”. Ben bile Sami Yen’de bir derbi izledim. Anlaştık. Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Fenerbahçe güven vermiyor!


en-ilginc-protesto1Fotoğrafın Sıvasspor maçında çekildiği belli. Hatta taraftarın Sıvas maçından bile ümitsiz olduğu çok açık. Lig birincisini yense bile devamının geleceğinden emin değil. Hatta devam etmeyeceğini düşünüyor. Ne olacak ki Sıvas’a 4 günde 7 gol atsam… Az buz bir şey değil Sıvas’ı yenmek iki maçta da ikişer farkla. Hiç zorlanmadan… Taraftarı tebrik ediyorum bu cesur protestoyu yapabildiği için. Bu gerçeği hiç çekinmeden söyleyebildiği için. Ama F.Bahçe bu yıl oldukça dengesiz. O n’apsın?! Bir kaç dakika sonra Kayseri maçı başlayacak. Kayseri’de Aghagowa ve Cangele forvette. Fenerbahçe’de de Semih sonunda Güiza’yı kulübeye oturttu. F.Bahçe formda ama kendi evinde. Deplasmanda son iki maçında gol atamadı… Kayserispor ise evindeki maçlar 6 gol yemiş. Daha ilginci ise bu maçlarda sadece 8 –yazıyla SEKİZ– gol atabilmiş… Bu maç alt olur!

Kategorisi GenelYorum (0)

10 yıl sonra görüşürüz…


Sonunda hep beraber Skibbe’yi gönderdik. Ardından da sağolsun güzel türkçemizin kıvraklığı sayesinde en azından michael_skibbe2_754962arkadaş arasında geyiğin dibine vurduk. En canlı örneği olarak Kocaelispor maçından sonra eve “Ben böyle işi Skibbe!” diyerek girdim. Eh tabi o zaman daha kovulmamıştı. Ancak tam da o saatlerde radikal kararlar alınıyordu hakkında. Eve girdiğimdeki sitemim Skibbe gitsin amaçlı değildi. Yenilgiyeydi, Adnan Polat’ın yine bir teknik direktörü  kovacağınaydı. Kovuldu ve değer verip dinlediğim yorumcular, “aman gitti de ne iyi oldu” gibi cümlelerle “biz demiştik zaten”e getirdiler. Kendilerini geleceği gören bir yorumcu olarak gösterip, doğru tahminde-yorumda bulunduğunun altını çizip prim yapmak mıydı niyetleri bilemedim-anlam veremedim. Fakat hakkında bir kaç kelime tuşlamaya vakit bulamadığım Bordeaux ve Kocaeli maçları hakkında, hatta Kayseri ve Antalya maçlarında da kuracağım bir kaç “dilek-şart kipinde” cümleyle, oh gitti de kurtulduk düşüncesindekileri Skibbe’nin gidişi hakkında biraz beyin fırtınası davet ediyorum. Yapacaklarım sadece Şeytan’ın avukatlığıdır. Dedim ya -se,-sa cümleleri olacak bunlar…

Skibbe’nin gönderilişinin sebebi olarak ocak’tan itibaren alınan kötü sonuçlar gösterildi. Ocak’ta oynadığımız maçlara bakalım. Oynadığımız futbolun iyiliğine kötülüğüne bakamayacağım ama çok rezildik diyebileceğim maçımız bir tek Antalyaspor maçı idi. Hayatımda daha sıkıldığım bir maç olmamıştı. Diğer maçlarda ise eksiklere karşın hep üst düzey mücadele ve tümünde de kılpayı kaçan galibiyetler mevcut.

Bakınız ki, sezonun ikinci yarısına Sivasspor’la deplasmanda oynadığımız ilk maçta Ümit Karan’ın nasıl bir kırmızı kartla oyundan atıldığını gördük. Hala mantıklı bir açıklaması yok. Defansta Servet, Meira,Emre Güngör sakatlığı veya kart cezası sebebiyle oynayamadı. Hakan Balta stoperde mecburcuydu. Evet gollerde hata yapmış olabilir ve denilebilir ki o zaman Semih Kaya, Murat Akça gibi genç stoperlere şans verseydi… Diyelim ki o iki genç oyuncu sahaya sürülseydi ve o oyuncular hata yapsalardı – Stoper pozisyonunda oynuyorlar diye hiç hata yapmayacaklar diye bir şey yok. -ve bu hataları da golle sonuçlansaydı “bu önemli maçta neden 18 yaşındaki çocukları lincoln_kartoynatıyorsun ” diye eleştirilecekti. Eleştirilmeyecek miydi? Bu maçta sakat veya cezalı olduğu için oynayamayan Servet, Meira, Emre Güngör takımda olsaydı..

Kupada oynanan Sivas maçlarında da eksiktik. Ancak deplasmandaki ikinci maçta öne geçmedik mi? Geçtik. Yediğimiz golü kim çıkarabilirdi ki? De Sanctis de yiyebilirdi o golü. Tertemiz bir gol yedik. Maçı da eksiklere karşın berabere bitirip penaltılara götürmüştük. Turu penaltılarla geçebilirdik. Petkovic günündeydi. Bizimkiler gününde değildi… Sonuçta elendik iyi oynayarak. Eksiklere karşın. Ama Sıvas’ı eleyebilirdik. Ya eleseydik!?

Bir fiyasko bir kırmızı kartın çıktığı maç da Kayseri maçıydı. Dünyada örneği yok. 2 metre uzaktaki Lincoln ayağını uzatıyor sadece ve top çarpıp taca çıkıyor. Ya çarpmasaydı Selçuk Dereli yine kart gösterebilecek miydi? O maçta çok iyi başlamışken ve Lincoln de oldukça iyi bir oyun sergilerken maçtan ucubik bir kartla oyun dışı kalmasaydı o maçta puan kaybedilir miydi??

Antalyaspor maçında kötü oynadğımızı itiraf ediyorum. Etmeliyiz de ancak o maçta da Baros’un direkten dönen topu, verilmeyen bir penaltı ve yine kırmızı kart gördüğü için takımda olmayan Lincoln’süz oynamıştık. O maçta o pozisyonlar gol olsa, Lincoln takımda olsa o maçta o kötü rezil felaket oyuna karşın en azından maçı kaybetmezdik.. Ve kaybetmeseydik o Antalya maçını?

Sonrasında ise sadece kadro ve maç öncesi yorum yapabildiğim Bordeaux maçı oynandı. Sahaya 3-5-2 de dense 3-4-3 çıktık. Oldukça tehlikeli, riskli, maceracı bir taktikti. İlk yarıda sağ tarafta çok açıklar vermiştik nitekim de oradan gelişen atak sonrası Wendel’in attığı şut az kalsın gol oluyordu. Fakat maç boyunca çok iyi defans yaptığımızı, abartılan Gourcuff’u sahadan silmiş olduğumuz gerçeğini kim inkar edebilir? Maçın başında Kewell o golü atsa, ikinci yarıda kontraataklarla yakaladığımız pozisyonları gole çevirebilisek…

barosKocaeli maçında Skibbe’ye dibine kadar eleştirebiliriz. Çünkü 3-5-1-1 bu maçta tutmadı. Tutar gibi yaptı. Öne bile geçtik. Hatta Topal golü bulunca ben çok sevindim. Fakat De Sanctis’in bireysel bir hatası geldi ki o da evlere şenlikti. Tutabileceği topu saçma sapan bir yere yumrukladı o da gitti Taner’in ayağına oturdu. Nefis de bir gol oldu. İkinci gol üçlü defansta daha önce beraber oynamamış üç stoperin pozisyon alma hatasından kaynaklandı. Birbirlerine çok yakın durunca ceza yayının hemen önünden arkalarına atılan bir pasla oyundan düştüler. Hacıoğlu da kaval kemiğiyle bir gol attı. Yediğimiz diğer goller hep müdahale eksikliğinden kaynaklandı. Durum 3-2 iken kaçırdığımız bir penaltı var ki.. işte ya o gol olsaydı ardından dört gelmez miydi? Rakiplerin puan kaybetmişken “kötü oynarken de kazanmasını bildik” diyerek Skibbe’yi hafiften köşeye çekip, “Bordeaux maçında olmasın bunlar adam ol, takımı adam gibi oynat” denecekti. Baros’un kaçırdığı penaltı gol olsa Skibbe Sami Yen’deki Bordeaux maçında takımın başında olmayacak mıydı?

Skibbe değil miydi, Benfica, Berlin, Olympiakos zaferlerini kazandıran takımına?? O maçlarda müthiş oynamıyor muydu Galatasaray? O maçlar bugüne ne kadar uzak ki? Kaç adam bu gerçeği göz önüne alabiliyor Skibbe’nin ardından. Bir İbrahim Altınsay, bir de Uğur Vardan‘ı okudum bugün Radikal’de… Bir onlar bu açıdan yazmış. Bu açıdan bakmış olaya. Bir bu yazılar var benim gördüğüm. Sizin gördüğünüz, duyduğunuz başka var mı?

Skibbe gitti, sonuçların bir anda değişmesi beklenecek. Bülent futbolculuğunda da güçlü karakterli biriydi. skibbe_ankaragucumaciPrensipliydi. Bu özelliği özel hayatında da böyle. Teknik adamlığında da prensiplerinden vazgeçmemişti Bülent. Öyle olmaya da devam edecek… Yine öyle olacak, başkanla takışacak vs. Benim Bülent hakkındaki tek endişem ya sonuçlar ters giderse… Polat onu gönderirse… Bülent’e yazık olmayacak mı?..

Danke Schön Herr Skibbe. Takımdan ayrılırken gösterdiğin açık sözlülük, efendilikten dolayı. Senin gibilere ihtiyaç var…  10 yıl sonra bir daha görüşmek üzere… Ölmez sağ kalır-sa-k

Kategorisi GenelYorum (0)

MHK mı, UEFA mı?


FIFA kokartlı hakem Selçuk Dereli, UEFA Kupası’ndaki Manchester City-FC Kobenhavn 3. tur rövanş maçında düdük selcuk-dereliçalacak. 2-2 tamamlanan ilk maçın rövanşında görev alacak Dereli’nin yardımcılıklarını, Cem Satman ve Emre Eyisoy yapacak. Bülent Yıldırım ise karşılaşmanın 4. hakemi olacak.

Manchester’daki karşılaşmanın gözlemciliğine ise UEFA tarafından önemli bir atama yapıldı. Bu sezon Avrupa’da 6. karşılaşmasını yönetecek Dereli’nin performansını yakından takip eden UEFA, (A) Milli ve kulüpler düzeyinde Türkiye’nin maçlarında birçok kez düdük çalan eski hakem ve halen UEFA Hakem Kurulu Üyesi olan İskoç Hugh Dallas’ı görevlendirdi.

Dereli’nin yöneteceği Manchester City-FC Kopenhag karşılaşması, perşembe günü TSİ 21.45’te başlayacak ve TRT 3‘ten naklen yayınlanacak.

Ligimizin en çok tartışılan hakemi oldu Galatasaray-Kayserispor maçı sonrası. Gerekçesi malumunuz Lincoln‘e gösterdiği ikinci sarı karttı. Bu yüzden Lincoln takımını yalnız bırakmıştı ve belki de tamamlayamadığı Kayseri, oynayamadığı Antalya maçlarında kaybedilen puanlar yüzünden Skibbe gitti. Belki o kırmızı kart olmasa Kayseri maçında iyi futbol oynayan Lincoln maçı farka götürecekti, Antalya maçında skoru takımının lehine taşıyacaktı vs… Skibbe’nin kötü sonuçlar almasında suçlu Selçuk Dereli’dir demiyorum canım. Sadece şeytanın avukatlığı bu yaptığım…

FRANCE SOCCER UEFA CUPSelçuk Dereli’yi izleme fırsatı tanıyacağo için TRT’ye teşekkürler. Çünkü kendisini bu maçta farklı izleyeceğiz. En azından ben verdiği her karara dikkat edeceğim. Kayseri maçında Lincoln’e kart gösterdiği pozisyonun bir çok örneğini Bordeaux-Galatasaray maçında gördük. Ne sarı kart verildi ne de bir uyarı, futbolcu hakemden oyuncunun açılmasını istemedikçe kimse hakem bu tür pozisyonlara müdahale etmedi. Bakalım Selçuk Dereli Lincoln’e verdiği sarı karı bu maçta gösterebilecek mi? Kendisine kart göster işareti yapana sarı kart verebilecek mi? Göreceğiz. Eğer Süper ligde gösterip, UEFA maçında gösteremiyorsa, hakemlerin MHK talimatlarına göre hareket ettiğini ve MHK’nin ne kadar çağ dışı yöneltildiğini anlayacağız.

İsviçreli hakem Claudio Circhetta bir önceki maçta Wendel’e aldatmaya yönelik hareketten dolayı sarı kart göstermişti. Kendisini alkışlarla protesto eden Bordeaux’lu futbolcuya, herkesin protesto etme hakkı vardır diyerek,  ikinci bir sarı kart göstermemişti…

Kategorisi GenelYorum (0)

Blanc mı akıllı, Skibbe mi?


Cevaplanması o kadar basit bir soru değil. Ama bazen bu soruyu 95 kelimede cevaplandırıp bir tahmin yapmamız isteniyor. Ki bir çok parametrenin sonucu belirlediği futbol oyunu hakkında 95 kelimeyle maçı yorumlamak çok zor. Neyse ki gönlümüzce yazabileceğimiz -mahkemeler kapatmadıkça- böyle serbest kürsülerimiz mevcut.

gorcuffDaha önce de belirttiğim gibi Bordeaux’nun şampiyonlar liginden gelmiş olması turun çoktan kaybedildiğinin bir göstergesi değil kesinlikle. Bir kere futbolun en basit gerçeğine göre maç oynanmadan kaybedilmez. (klişelerin hastasıyız) Bu yüzden bu akşam şanslar eşit diyebilirim. Fakat iki takımın formu da iyi değil. Bordeaux en son Marsilya’ya kaybetti ki bu da şampiyonluk yolunda aldığı en büyük darbeydi. Üstelik mağlubiyet de bir harakiri de söz konusu. (Golü Bordeaux’lu Chamakh kendi kalesine atmıştı) Ardından da Grenoble gibi vasat düzeydeki bir takıma puan kaybettiler kendi evlerinde. Marsilya maçından önce de Lille deplasmanında öne geçtikleri maçta 1-2 geriye düşüp, akşamki maçta da en büyük kozları olacak Gourcuff’un golü ile beraberliği yakaladılar. Ligin ilk yarısında Lille ile oynadıkları maçta yine öne geçen taraf olmalarına karşın maçta 2-1 yenik ayrılmışlardı. Ligin ilk yarısında Nice ile oynadıkları maçta da son 15 dakikada yedikleri iki golle maçtan yine bir puanla dönmüşlerdi. Haftasonu Grenoble ile oynadıkları maçta da 1-0 öne geçen taraf yine Bordeaux olmuştu. Ancak yine yine 15 dakika kala yedikleri golle bir puana razı olmak zorunda kaldılar. Bordeaux’nun bu yıl dikkat çeken ve yarım yamalak izlediğin maçı ise deplasmanda oynadıkları ve 3-0 geriye düşüp 4-3 kazandıkları Monaco maçı. Yamulmuyorsam da bu maç tam UEFA’da son 32 cassiodesouzasoareslincolnkuraları çekildikten sonra oynanmıştı ve Bordeaux korkuttu başlıkları ile kendine yer bulmuştu gazetelerde. Fakat bu maç aslında Galatasaray için bir umut ışığı. Çünkü burada önemli olan Bordeaux’nun maçı 3-0’dan gelip 4-3 kazanması değil önemli olan. önemli olan bu takımın Monaco gibi son yıllarda oldukça vasat olan bir takımdan 3 gol birden yiyebiliyor olmaları.  Zaten kazanmaları gereken bir maçı geriden gelip kazanmış olmaları çok normal. Şampiyonluğun adaylarından biriler. Attıkları son iki gol de 88 ve 89’uncu dakikada ceza sahası içine gönderilen duran toplar sonrası gelen goller. Yani her takımın bulabilmesi mümkün türde olan goller. Burada irdelenmesi gereken şey bu takımın nasıl 3 gol yiyebildiği. Skibbe eğer bu maçı izlemişse Bordeaux’ya gol atmanın ne kadar kolay olduğunu çözmüştür. İleriye çıktıklarında defanslarında büyük boşluklar verdiklerini söylememiz mümkün ve savunma olarak da çok hamleli oynamıyorlar. Bu yüzden Lincoln, Kewell, Baros gibi oyuncular çok daha rahat oynayacaklardır.

Rakibi çok yerdik. Ama Galatasaray da gerçekten iyi bir durumda değil şu anda. Sarı – Kırmızılı takım ligde kötü bir performans sergiliyor ama rakip takımın teknik direktörü Laurent Blanc maç öncesi basın toplantısında “Benfica ve Berlin deplasmanlarında nasıl oynadıklarını biliyoruz” diyerek aslında Galatasaray’ın UEFA Kupası maçlarını dikkate aldığını bu yüzden de korkulacak bir takım olduğunu söylüyor. Evet Antalya’ya kaybettik, Kayseri maçında çok şanssız bir şekilde 3 puanı alamadık ancak bu takım UEFA’da farklı oynuyor. Benfica maçında rakibe bakınca Aimar, Nuno Gomes, Reyes göz korkutucu gol silahlarıydı fakat Galatasaray orada futbolun nası oynanacağını gösterdi. Attığımız gollerden belli! Tabi ki şans da bizim yanımızdaydı Benfica da oldukça gol kaçırmıştı. Berlin maçında ise yine atak nasıl yapılır bunun en iyi derslerini verdik. Fakat o maçta defans nasıl yapılmazın da örneklerini sergiledik. O 10 dakika benim için hiç geçmemişti.

Bu maç Skibbe’nin son şansı değil belki ama değerlendirmesi gereken en önemli şanslardan birisi. Bu akşamki maçtan olumsuz sonuçla dönülmesi halinde yönetimin -bence gereksiz olan- radikal kararlar alacağı çok açık. En azından Skibbe sene sonu gönderilme ihtimalinin farkında olacaktır. FBL-EUR-C1-FRA-ENG-CHELSEA-BORDEAUX

Galatasaray’ı bu maçta bir adım öne çıkaran en önemli şey ise yine rakip takım teknik direktörünün açıklamaları: Geçen yılki maçta Galatasaray’ın üstüne gidince gol yemiştik, sonra da çok pozisyon vermiştik. Şimdi geçen yıldan daha güçlüler. Hücum yönü kuvvetli bir takım. Defansın arkasında Servet ve Meira iyi bir ikili. Arda’yı da çok beğeniyorum. Ayrıca Kewell oynayacak mı oynamayacak mı merak ediyorum. Bizim için Fransa Ligi şampiyonluğu öncelikli hedefimiz. Daha sonra Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı amaçlıyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne katılmak, kulübe büyük bir ekonomik getiri demek. UEFA’da şampiyon bile olsanız kulübünüz iyi para kazanamaz. Öncelikle Fransa’da lig şampiyon olmak istiyoruz. UEFA’da da ilerleyebildiğimiz kadar ilerleyeceğiz…

GALATASARAY TEKNIK DIREKTORU MICHAEL SKIBBEBu açıklamaları takımının üzerindeki UEFA Kupası baskısını azaltmak için söyleyebilir fakat farkında mısınız bilmem ama o baskıyı alırken lig mücadelesinde bir baskı yaratmış oluyor Blanc bu durumda. Yani aslında bir yerden feragat edebiliriz derken şampiyonluk yarışında yarattığı baskıyla da şampiyonluğu tehlikeye atıyor. Hangi akıllı adam bunu yapar ki? Rakibini yanılgıya düşürmek isteyen akılıı bir adam bunu yapabilir.

Blanc’ın ne kadar akıllı olduğunu bu akşam göreceğiz. Aynen Skibbe’nin de öyle. Ancak eğer Bordeaux gerçekten UEFA’dan bir beklentisi olmayan konumda ise, maddi gelirdense Kadıköy’de kupa kaldırmanın yaratacağı gururu yaşamak isteyen ve bu yüzden UEFA’da final oynamayı daha çok hedefleyen Galatasaray daha çok baskın olan taraf bu akşam. Kaybededebiliriz ancak Benfica ve Berlin maçlarındaki gibi oynarsak en azından tur için avantajlı bir skorla döneceğimizi düşünüyorum…

Kategorisi GenelYorum (0)

Tek kimlik Aziz Yıldırım


(SantralHaber) Türkiye’de stadyumda numaralı tribün dışında bilet aldığınız yerden maç izlemek neredeyse imkânsızdır. Çünkü satın aldığınız koltuk bir taraftar grubu veya sizden önce geldiği için yerinize oturma hakkını kendinde bulan kişilerce kapılmıştır ya da bilet sahibini oturduğu yerden kaldırmaya çalışan taraftar grupları vardır. Bu gruplar, özellikle büyük kulüp yöneticilerinin para, bedava bilet ya da deplasman masrafları karşılığında takımlarını desteklemesi için stada topladığı taraftardan oluşur.

Bu gruplardan, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne yakınlığıyla bilinen Genç Fenerbahçeliler (GFB) içinde bulunduğumuz sezonun başında kulüp yönetimi ile sorunlar yaşadı. Çatışmanın nedeni bu grubun kulüpten ücretsiz kombine ve bilet talep etmeleri, talep karşılanmayınca kendi paralarıyla aldıkları kombinelerin ise kulüp tarafından iptal edilmesi ve Ggfbenç Fenerbahçelilerin üzerinde kendi isimlerini ve logolarını taşıyan ürünleri kullanmalarına engel olunmak istenmesiydi.

İki taraf, konu hakkında sadece kendi web sitelerinde konuştu. Taraftar grubu www.gencfb.org adresinde, kulüp ise www.fenerbahce.org adresinde açıklama yapmakla yetindi. Doğrusu medya da, bu konuyu yeterince kaşımadı.

Aziz Yıldırım’ın daha önce Genç Fenerbahçelilerle yakın bir temas içinde olduğu bir sır değil. Aziz başkan da bu durumu “O zaman şartlar öyle gerektiriyordu” diyerek doğruluyor.
Nitekim Genç Fenerbahçeliler, 2001’deki ilk istifasının ardından Aziz Yıldırım’ın, kendi lehine ve istifa etmesini istediği Mustafa Denizli’nin aleyhine tezahürat yaptırdığını, hoşlanmadığı grupları engellemesi için kendilerine direktif verdiğini, takımın kötü gidişatından sonra stadyumda oluşacak tepkiyi azaltmak kendilerine için 3 bin bilet verdiği iddiasında.

Kombine krizi

Yaşananları ilk ağızdan öğrenmek için temasa geçtiğimiz Genç Fenerbahçelilerin önde gelen isimlerinden Ferhat Eren, taraflar arasındaki gerginlik 30 Temmuz 2008’de Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda oynanan MTK Budapeşte maçında su yüzüne çıksa da gerçekte 2008-2009 futbol sezonuna ait kombine kart satışlarının başladığı nisan ayına kadar dayandığını söylüyor:

“Sezon öncesi Aziz Yıldırım ile bir görüşme yaptık. Bütün maçlara geldiğimizi ve her maç öncesi aynı yerden bilet bulmakta zorluk yaşadığımızı belirttik. Her zaman oturduğumuz Migros tarafındaki kale arkası tribününde, grubumuz için karşılıksız kombine kart verilmesi talebinde bulunduk. Ancak gerekçesiz bir şekilde kabul edilmedi. Bunun üzerine grup olarak Maraton Üst Tribünü E Blok’tan kombine almaya karar verdik.”

GFB’nin girişimini öğrenen Yıldırım, Ferhat Eren iddiasına göre hem kombine hem de günlük bilet satışlarını, GFB etrafındakilere rahatsızlık verdiği gerekçesiyle durdurmuş. Eren, o bölümündeki biletlerin sponsorlara dağıtıldığı dile getiriyor.

“Stadyumda olmayanlara bile ceza kesildi”

Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi üçüncü ön eleme turunda oynadığı FK Partizan karşılaşmasından itibaren yönetimi protesto ettiklerini söyleyen Eren, MTK Budapeşte maçında yaşananların ise Aziz Yıldırım’ın yarattığı bir senaryo olduğunu söylüyor: “Bizim oturduğumuz tribüne yakın olan boş yerlerin biletlerini kendisine yakın kişilere dağıtarak, ‘Burayı Migros tribününe çeviremezsiniz’ söylemleriyle bizi kışkırtmalarını istedi. Karşılık vermemeliydik ama ne kadar ayırmaya çalışsak da bir takım sürtüşmeler oldu”.

Eren’in en çarpıcı iddiası MTK Budapeşte karşılaşmasında yaşanan olaylar sonrasında ceza alan GFB’li taraftarların bir kısmının o anda stadyumda dahi olmadığı: “Ceza alantekkimlik_banner_ 10 kişiden sadece biri o anda Migros tribünündeydi. İkisi maça gelmemişti bile. Tribün lideri Sega Reis ise koridordaydı. Bu isimler olay anında nerede olduklarını kanıtlasalar da Aziz Yıldırım’ın senaryosu amacına ulaştı. Arkadaşlarımız bir yıl boyunca stadyumlara girmeme ve 1.117 YTL para cezası aldı. Akılları kurcalayan soru ise stadyumda bulunan güvenlik kameralarının bu olayları görüntülemesine karşın kayıtların kontrol edilmesine izin verilmeyişi.

Tek kimlik Fenerbahçe

Fenerbahçe’deki krizin en görünür hale geldiği yer pankartlar. Bu pankartların sanırız yıllarca unutulmayacak olanı, kulübün 27 Ağustos’taki FK Partizan karşılaşmasında maraton tribününe astırdığı dev “Tek kimlik Fenerbahçe” yazısıydı.

Aziz Yıldırım bu çok tartışılan yazıyı Fenerbahçe dergisinin Ekim 2008 sayısında şu sözlerle açıklıyordu: “Bizim mücadelemiz taraftarlık kisvesi adı altında kendilerine rant sağlayanlara yöneliktir ki, bu mücadelemiz karşımızdaki güç kim olursa olsun sürecektir… Ortaya çıkan fırsatları kendi menfaatleri için kullanarak bu şekilde başkanına tezahüratta bulunanlar neye hizmet ettiklerini elbette bilmektedir. Rakiplerimiz ile süren lig mücadelesinde kendi çıkarları için kulübüne ait değerler aleyhine tezahürat yapanlar asla bizden değildir.”

“Fenerbahçe’de padişahlık olmaz”

Yönetim, olaylar nedeniyle pankart asılmasını yasaklamıştı. Kulüp, bu yasağa gerekçe olarak, “pankartların altında taraftar gruplarının isimlerinin yazmaması gerektiği”ni gösteriyordu. Tepkiler sonrasında yönetim, alt köşesine göze batmayacak şekilde grup adlarının yazılması koşuluyla pankart asılmasına izin verdi. Ancak bu iznin ömrü de çok kısa oldu.

Derken Turkcell Süper Ligi’nin altıncı haftasında, 5 Ekim’deki Kayserispor karşılaşmasında bu yasak kalktı. Ancak ortaya çıkan tablo son derece ilginçti. Çünkü kulüp, maç öncesinde taraftar derneklerine faks çekip davet etmiş ve destek konusundaki pankartları serbest bırakmıştı. Ne hikmet ise serbest bırakılan pankartların hepsinde “Hep destek tam de1002699wc5wq51stek” yazısı yer alıyordu. Ferhat Eren bunun “Aziz Yıldırım yöntemleriyle” gerçekleştirilen bir organizasyon olduğunu dile getiriyor.

Aynı maçta, GFB’nin “Gerçek Genç Fenerbahçeliler” imzasıyla açtığı pankart ise diğer hepsine bir cevap gibiydi: “Bilmeyenler öğrensin, Fenerbahçe’de padişahlık olmaz. Fenerbahçe, Cumhuriyettir.”

Bu nasıl Cumhuriyet?

Ferhat Eren, yönetimin yaptırımlarına diğer taraftar gruplarıyla birleşerek tepki göstermeyi de düşündüklerini ama bir sonuç alamayacaklarını hissettiklerini belirtiyor: “Bütün gruplar 200 ile 300 kişiden oluşuyor ve farklı tribünlerde oturuyor. Birleşip tepki amaçlı aynı maça gelmemeyi kararlaştırsak bile 50 bin kişilik stadyumda göze çarpmayacağız” diyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım tribündeki grupların önüne, maça eşi dostu ile gelenleri rahatsız ettikleri için geçmek isteyebilir. Gruplar dışındaki taraftarları korumak amacıyla yapacak olması da haklı bir gerekçedir. Fakat bunu tribünlerde kamerayla gezen görevliler tutup, taşkınlık yapanları mimleyerek yapmak oldukça rahatsız edici bir yöntem. Ayrıca “cumhuriyet” diye nitelenen bir camiada, kulübün isteği yönünde hareket etmeyen grupları ortadan kaldırmaya çalışması demokrasiyle hiç bağdaşmıyor.

Bu noktada sorgulanması gereken şeylerden biri de elbette, zamanında çıkar karşılığı onun dediklerini yaparak Aziz Yıldırım’a bu şekilde davranma hakkını veren Genç Fenerbahçeliler.

Kimlik atkıda!

Aziz Yıldırım başkanlık döneminde Fenerbahçe’ye tesisleşme, mali yapı ve sportif başarı alanlarında basamak atlatsa da demokrasi sınavında sınıfta kaldı. Muhalif grupları, gerek tribünden gerek kulüp yönetiminden kendi yöntemleriyle uzaklaştırdı. Nitekim GFB’yi dışlamasında, bu grubun Yıldırım’ın divan kuruluna vererek uzaklaştırdığı eski yönetici Sadettin Saran’la temasının etkili olduğu biliniyor.

baskan446Çağ atlamayı, çağ dışı yöntemlerle başarmasındaki ironi bir yana, aynı birlikteliği bu sefer tribünlerde “Tek gerçek, Fenerbahçe” söylemiyle sağlamaya çalışıyor. Bunu, taraftara rağmen yapmaya çalışıyor. Oysa hem kulübün varlığının hem de mali başarısının nedeni o taraftar. GFB grubunun, üzerinde kendi logoları bulunan atkılar takmasını bir “üst kimlik yaratma çabası” olarak yorumluyor.

İnanılırlık bir yana bu söylem Aziz Yıldırım’ı komik duruma düşürüyor. GFB Fenerium’da satılan ürünleri kullansa acaba gerçek Fenerli mi olacaktı?

Kategorisi GenelYorum (0)

Turkish Super Lig Stadium Report


The Turkish football league became the one of the most valuable leagues in European football after a series of great successes from 2000 onwards. A UEFA Cup win for Galatasaray, and 3rd place at the 2002 World Cup allowed Turkish football to make its greatest ever history.(insidefutbol)

Even in those years the stadiums in Turkey were not plesant places to watch the games, and this is largely still so today. The conditions are bad and the capacities are not bigger than 30,000, except at Sükrü Saracoglu (Fenerbahce’s ground). When the biggest clubs don’t have such large grounds, it is not so hard to guess that the situation of Anatolian teams is even worse. Before criticising the lack of quality stadia, we should first look at the improvement Turkish football has made with regards to its professional leagues.

Someone with an interest in Turkish football will already know that the professional leagues officially began in 1959. But before this date football was already played by local teams, some of which had begun playing in the 19th century in Izmir, which was founded by the English, who introduced the game.

In İstanbul, teams that were founded were looking for a place to play football. The pitch that they chose was called “Papazın Çayırı” (Field of Father) (pictured right). The very first game on that pitch was in 1909, between Fenerbahce and Galatasaray.

After another ground called Taksim stadium was built Papazın Çayır lost its popularity and many teams began to play there. This ground was also used by the national team, who played its first game there in 1923 against Romania. Until that stadium was demolished there were many historical games played between the big teams of İstanbul, but today it is a park at the centre of the city.

When the teams of Istanbul were approaching their 40th anniversories they began to build their own stadia, with some help from the government.The İnönü Stadium where Beşiktaş play today became the most popular place to play and watch football during those early years. At the same time in the 1940s the Ministry of Sports gave a space to Galatasaray to build up a new stadium in İstanbul, but because of financial problems Galatasaray’s administration gave back their rights to Ministry of Sports in order to finish it. That’s why the construction of the Ali Sami Yen stadium finished in 1964. By the time Papazın Çayırı had collapsed in 1982, the stadium had been much improved and built up.

Until now I have just written about the stadium histories of the big three teams of İstanbul.Of course there were local teams in other cities but there are no documents about them. That is a reason that there is nothing historical about them.

After attending the 1954 World Cup, the government decided to organize a professional football league. In 1959 the Turkish first league officially started. But the competition still wasn’t really national enough, so in 1965 the government pushed the local teams to merge and compose one, new, big football club which would represent the whole city, and called with the name of the city like Bursaspor, Trabzonspor etc. With the foundation process of big city teams, big stadiums became a necessity. And after the 1960s, stadiums began to be built in Bursa, Antalya, Eskişehir, Konya and in the other cities.

The conditions were acceptable for those days when you think about the population, financial situation, and popularity of football. However, the lack of improvements and renewal over time made them unacceptable for today. Most of the stadiums have discoloured seats, dressing rooms from the dark ages, and I do not want to go into the conditions of the toilets too much!

The different supporter culture in Turkey means that you will often not sit in the seat which you have a ticket for, but somewhere else. Most of the times your place could be snatched by one of the supporters groups. But we get used to it which is not right to me.

These are the problems inside the stadium. But all the issues start from the outside. If you want to watch the games in the stadium you should wait in front of the gate more than one hour before the match. And if it is a game between big teams of Istanbul one hour won’t be enough to wait. That is one of the biggest problems. Going to the stadium by car seems a good idea beforehand, but after the game you will sit in a traffic jam for at least an hour.

However increased problems,and modern football pushed the boards of the clubs to create projects to renew their stadiums. The biggest reason to do it is to make money. Secondly, when people started watch games from other leagues and saw the comfort offered to fans from other countries, they began to demand better.

Ideas of stadium renewal began with the giants of Galatasaray in 1998, however, they did not come to fruition. After these unsuccessful plans which cost the club $10M, Galatasaray’s board decided to seek the building of a stadium in another part of Istanbul. The fans are mostly against this move, since the current ground holds a lot of memories and history for them. But modern football dictates Galatasaray must have a modern ground, and now the new stadium is well underway (main article picture). It will be the first in Turkey with a retractable roof and the fifth in Europe.

Although Galatasaray started to plan their new ground, rivals Fenerbahce did so two years ago. Current president Aziz Yıldırım who is by profession a contractor, has done it with the help of a series of sponsors, which is a very logical way. Now they have the best stadium in Turkey with a capacity of 50,509 (pictured right), and the  2009 UEFA Cup final will be played there.

You can see the both Europe and Asia from where Beşiktaş play their games. With that charachteristic they have a special stadium, and it is also inside a historic part of the city because of the Dolmabahçe Palace. That is the reason that they cannot demolish and rebuild their stadium. But they are renewing it by eliminating the running track, decreasing the level of the pitch and building the stand four meters closer to the playing surface. After those constructions have been completed the capacity will have increased to 32,086 (stadium pictured left). The Black Eagles board tried to persuade the authorities to allow them to carry out further work, but due to historic considerations they have been blocked.

The last side from outside Istanbul to win the Super Lig title, Trabzonspor, renewed their stadium by replacing the back stand of the goal with portable stands until the buildingm work on a new stadium can commence. Now it has 22,749 seats to watch the game.

Kayserispor who could be called the rising force of the last three years (cup winners last season) are also getting in on the act (pictured right). However, the firm responsible for the work ran into financial problems which meant they left the project half way through. Kayserispor were thus unable to complete the stadium before the start of the new season.

In my opinion working towards having the stadia and culture of support the say as for example England will take some time. Nevertheless, the authorities in Turkey are making slow but steady progress towards this.

Although during this whole process, we must remember that there are still supporters of Anatolian teams who are still suffering bad conditions in their stadiums. We can say that definitely building a new stadium is according to the economic situation at every club. But when teams promise after every season to rebuild the stadium and then do not do anything about it has annoyed many supporters, especially those of Bursaspor.

Bursaspor’s fans started a solidarity campaign to announce their annoyance about the conditions in their stadium. On their website (www.stadibizyikiyoruz.com) which means “We are going to collapse the stadium” they are saying in summary that the supporters are not subjects and they (the board) have no right to exploit their passion for their team.

And they add: If we are never able to win against rivals, never able to score five times in a match, and are never able to celebrate the championships in that stadium, we want the new stadium immediately. If you don’t renew it we are going to demolish it ourselves and build a new one!

Kategorisi GenelYorum (0)

Season Preview 2008/09: Turkcell Super Lig


The Turkish Super Lig begins on the 23rd August. Before the entertainment starts Inside Futbol casts an eye over how the teams prepared for the new season. (insidefutbol)

Ankaragücü

The team from the capital will continue to be a mid-table team. They have lost their strongest midfielder, Giani Stelian Kirita, a Romanian international, but in bringing in 11 players seems to go some way towards making up for his loss. Buying two tall strikers like Mehmet Yilmaz and Leo Iglesias will help the team to score more goals as both will combine well with their best player, the Brazilian Jaba.

Ex-Ankaragücü defender Hakan Kutlu will celebrate his 28th year at Ankaragücü, and has been the manager of the team since he retired from football in 2007. In his first season with Ankaragücü he led the club to 8th place. With a stronger team this term they will fight for a European place, but the question is can they achieve it? Their U-17 player Abdülkadir Kayali is the youngest player in the squad (born in 1991), and he is ready to shine if he gets the chance to play in the first team. English club Manchester City have already made an enquiry about an availability.

Ankaraspor

When they first gained promotion to the Super Lig, their idealistic but not realistic president stated they would be champions within five years. Last season however they were almost relegated. On the bench they have hired Aykut Kocaman again, he started last season with Ankaraspor but was fired after just eight weeks of the campaign. He is the one of the most young and talented managers in the Super Lig and I have no doubt that he will make Ankaraspor a much better side than they were last season.

Although they have lost important players this has been offset somewhat by the capturing of five important first team players from their rivals. From Besiktas Baki Mercimek and from Mehmet Çakir could help the team up the table. Managing to hold onto strikers De Nigris and Neca makes Ankaraspor a frightening team going forward, and with Swedish international defender Fredrik Risp and Slovakian international goalkeeper Stefan Senecky they are going to be hard to score against. They also have a young Liberian talent Theo Weeks, who could be the surpise of the league.

Antalyaspor

The Turkish Super League seems to be the most trigger-happy league when it comes to firing managers. Last year the Çaykur Rizespor board fired their manager in the very first week of the season after losing 4-0 to Galatasaray. Newly promoted Antalyaspor fired their promotion winning manager a week before the season begun and signed their former boss, Czech Joseph Jarabinsky.

In pre-season they brought in 12 players including ex-Galatasaray player Orhan Ak, Volkan Arslan and national team goalkeeper Ömer Çatkiç from Gaziantepspor. If they are to avoid relegation, (but i personally don’t give them a chance), they will surely owe their survival to the performance of those three arrivals, plus the help of the two Polish defenders Bieniuk and Dziewicki.

Besiktas

One of the favourites to win the title. Even though they have a good team, mistakes in the running of the club could bring them trouble. Pre-season began with a declaration from their most well known ultras -which English fans are familiar with after both Liverpool and Tottenham played in Turkey- “Çarsi”. They declared that they have withdrawn their support for the current regime.On the transfer front the team began by losing talented Ibrahim Kas, who signed for Getafe, Baki Mercimek was released by the club, and after losing two central defenders and Gökhan Zan became out of contract, they had just two defenders left. Brought in to address this were Tuna Üzümcü for free and Udinese defenders Tomas Zapotocny and Tomas Sivok for € 6.950 million.

While Besiktas were at their pre-season camp in Austria, two captains of the team got into a fight. After this fight they were transfer listed and told they would be excluded from the team, but they have already been forgiven and are now part of the team again. This behaviour of the board made every fan upset because it wasn’t the first time that the management of the club had made a decision and then simply reversed it.

To build up a strong defensive structure they also bought left back Anthony Seric from Panathinaikos. But his transfer is still on hold, because they have a Gordon Schieldenfeld problem. They signed him in January for € 1.5 million and after he played just a few games decided to be sell him. However, the Black Eagles are still waiting for him to find a new club but there are still no offers to buy him.

The biggest executive fiasco happened over Fahri Tatan’s transfer. The defensive midfielder sold was to Konyaspor and learned that he has been transferred from an SMS message!

Despite problems they still have perhaps the strongest attacking players in the league. Matias Delgado (chosen as new captain after the fight) will be an important player this season, while Holosko, Bobo and Mert Nobre will be relied upon to score the goals. In the midst of all this chaos they are still bringing players to the club. One of them is Aydin Karabulut, a player who should be watched. If Batuhan uses his chances better we will memorize his name in all the Besiktas games. He was also wanted by Manchester City.

Besiktas could win the title but it doesn’t look so easy for them. I do though believe they could do something in the UEFA Cup.

Bursaspor

They were one of the busiest teams’ in the transfer market this summer, selling 14 players and bringing in 12 new faces. After underachieving last season the board brought in Samet Aybaba as manager. He has won the Turkish Cup with two different teams and his pedigree can’t be questioned.

Losing central defenders Egemen Korkmaz and Ismail Güldüren will push them into the trouble though, because, they couldn’t sign good replacements. However, the signing of ex-Kayserispor goalkeeper Ivankov is one the best pieces of business of the summer. Bursa also brought in experienced Yusuf Simsek. Importantly, Belarusian Maxim Romaschenko can be the difference between being competitive in the Super Lig and not.

Denizlispor

A team which once competed in the UEFA Cup and knocked out French champions Lyon but lost to eventual winners Porto in the 2002-2003 season, will try to stay away from the bottom of the table for this season. They finished last season in 7th place, a real surprise given their limited facilities.

According to the transfermarkt.de they are the lowest market value team in the Super Lig. They lost their important first team players like Yusuf Simsek,Gökhan Güleç and the goalkeeper Souleymanou Hamidou. They will try to stay in the league with their youth and unknown players which looks so hard.

Eskisehirspor

The real Anatolian legend has returned to his home. They were the first team which had pushed to be champions in the early years of the Turkish First League. Between 1968-1974 they finished 2nd three times, and twice in 3rd and 4th position. They are the one of the Anatolian teams who won the Turkish Cup in its early seasons too. Also in the 1970-71 season they made history, knocking out Spanish side Sevilla 3-2 on aggregate. But after all this history they were relegated in 1982 to the second league. Even if they had managed to get promoted to first division for a few seasons they couldn’t have stayed up.

In 2007 with help of the minister of finance they signed ex-national team legend Sergen Yalçin and began to build up a very strong squad. Despite the fact that they made a good start to the season they almost lost their chance to win promotion. They finally managed to book their ticket to the Super Lig in the play-off games. They won their first play-off game after a penalty thriller and in the final they won 2-0.

Like every promoted team in Turkey their board have started to change things. They signed a new coach and 16 players. Amongst those 16 players, Tayfun Türkmen, 21 year-old from the Galatasaray youth academy, Oguz Sabankay and ex-Lille and Besiktas player Souleymane Youla are the flamboyant signings with important Super Lig experience.

Every football fan would like too see Eskisehir in the Super Lig for the next few seasons because of their great stadium and atmosphere, but staying up will be tough enough for them.

Sivasspor

Although they failed their European Dream (lost out in qualifying recently) last season’s Anatolian wrestler is still a danger in the Super Lig. They became successful with a limited bench but this year they bought eight players to strenghten the team. Two of them are important first team players including Cameroonian Herve Tum and left winger Faruk Bayar. Selling Bulgarian Ivan Cvetkov though could be the wrong decision. Also if they could hold onto Ugur Yildirim they will be stronger than last year. Even if they don’t manage to scale the heights reached last season they look a sure bet for the top 5.

Trabzonspor

The big brother of all Anatolian teams had a sensational summer buying more than 20 players. After fininshing in an unsatisfactory place in the league former national team manager Ersun Yanal changed the whole team. While buying so many players, he didn’t forget the future and signed 12 players younger than 23. But signing Gökhan Ünal from Kayserispor could be the best signing of the season. He was wanted by Istanbul’s big teams and there was also interest from Russian clubs. We will see what he is going to do.

They signed Rigobert Song, Egemen Korkmaz and Giray Kaçar for central defence, which was easily their worst position last season. Song could be the key player for them this season. They also signed Belgian Cristian Brüls for the future, but loaned him out to MVV Maastricht immediately.

Flying Guinea winger Ibrahima Yattara was made the new club captain, and this extra responsibility could take his performances onto the next level. Yattara can be a really careless player but Ersun Yanal thinks that the captaincy will improve his behaviour. Although they are the one the biggest teams, in my opinion they are going to be the surprise team of the Super Lig.

Gaziantepspor

Just a few years ago Gaziantepspor was the team most sides were frightened of visiting, but they were almost relegated last season. After changing their president of 12 years they lost their place in the top half of the table.

This summer they lost some important first team players but defenders Bekir Irtegün and Armand Deumi will try to help the team’s position to be secure. Their strongest area is undoubtedly midfield. They have some young and experienced players, and if manager Nurullah Saglam can find a good balance for that area they will push themselves to their limits and find their way back to the top half again.

Having just two strikers will make the task of scoring harder. If they don’t sign another striker their job will be hard.

Hacettepe SK

If there is anybody who follows the Super Lig very closely, they could be surprised with the name of this team and ask “who are they!?” If you look at the whole page you didn’t see the name of the Gençlerbirligi OFTAS. Let me summarise: Hacettepe is a district name in Ankara. In early years of the Turkish first league they were competing but they couldn’t stand against the footballing giants and closed in 1988. Gençlerbirligi OFTAS was the feeder club of Gençlerbirligi, both owned by the same president. The president Ilhan Cavcav bought OFTAS seven years ago and left them as a Super Lig team without changing their name. As you understand OFTAS has changed their name to Hacettepe SK. Everybody in Turkey, especially in Ankara from that district got excited after this exchange.

They have tried to hold onto the players that did so well for them last season but lost their best defender Giray Kaçar. They are an unpretentious hardworking team and I think this will bring them the success they need to stay in the league.

Istanbul Büyüksehir Belediyespor

They enjoyed a great campaign last season starting with a 2-0 victory against Fenerbahçe. With the help loan players from bigger teams they finished the season in 12th position. Succesful young and talented former u-17 manager Abdullah Avci will try to move his team up into the top-half this season. 24 year-old Ibrahim Akin and striker Adriano will be the important players for Istanbul BB. They signed Okan Buruk from Galatasaray and I think he will help the team with his experience gained from the national team and Inter Milan. Replacing the retired Mert Korkmaz with Metin Depe is a good transfer. They didn’t choose to make big changes to their team because they believe in stability and supporting their manager like Hacettepe SK.

Kocaelispor

This team went into the transfer market with grand ambitions this summer, trying to sign Dutch legends Patrick Kluivert and Edgar Davids. In the end they settled with ex-Fenerbahçe and national team player Serhat Akin. From time to time he performed very well at Anderlecht but problems with the manager brought him back to Turkey again. Their other good signings are Bülent Bölükbasi from Gaziantepspor, Serdar Kulbilge from Fenerbahçe, Tolga Seyhan from Trabzonspor and Serbian Nenad Jestrovic form Red Star. Ex-national team goalkeeper Engin Ipekoglu is going to manage the team. He showed the Turkish sports media that he could do good things when he was the manager of Bursaspor. He could bring back the former Turkish Cup winners back to a competitive level over the coming years….if he doesn’t get fired.

Fenerbahçe

They continue to sign world class players as a main part of their transfer policy. But how is it logical to pay €14 million for Daniel Güiza while Ronaldinho costs €21 million? As a part of the European Champions Guiza should continue his excellent form from last season (28 La Liga goals) to prove his is truly worth the huge fee. When Galatasaray hired Karl Heinz Feldkamp Fenerbahce fans were critical of his age, but now their club has hired the 70 year-old Aragones. Firing Zico, who is the most successful manager in Fenerbahçe’s history in Europe, seems to be a strange move, but that is a tradition of Fenerbahçe. If you can’t win the title, what ever you do, you will be shown the door.

It wasn’t so hard to implement Aragones’s football mentality for the Spanish national team because most of them were playing as Aragones wants at their clubs. Fast, to feet and surging into the area. But Fenerbahçe’s last five years is related to Alex De Souza. To make him a first team player every manager changed the style of to play with one striker. But Aragones is trying to manage the team how he managed Spain, which looks so hard for Fenerbahçe I think. The strongest part of Spain was the midfield position and Marcos Senna was the key player here. Mehmet Aurelio could have been the Marcos Senna for Aragones, but Fenerbahçe didn’t renew his contract and lost him for free, and are now still trying to fill his position.

According to speculation Marcos Senna could be a Fenerbahçe player soon. We will see. Signing ex-Galatasaray youth player Emre Belözoglu became the one of the most sensational transfers of the summer, simply because when he was playing for clubs outside Turkey he always said that he would only play for Galatasaray if he returned. Emre though chose the money of Fenerbahce and Galatasaray fans were furious.

Even if it looks like they have a strong first eleven their bench is not good enough. There is no experienced goalkeeper behind Volkan Demirel, and also no experienced defenders behind Edu and Lugano. If one them gets injured or suspened Fenerbahçe will be in real trouble.

The European Championships come-back goal-king Semih Sentürk will be the most important player in the team, and will have to perform if the Canaries are to win the title.

Konyaspor

Former U-21 manager Rasit Çetiner has built up a new team, buying 15 and selling 10 players after an unsuccessful season. The players they signed are experienced Super Lig players, including Erhan Albayrak, Ismail Güldüren, Cihan Haspolatli, Fatih Egedik, Sener Askaroglu, and Fahri Tatan. They have a quality squad but if the new signings don’t gel quickly and the squad doesn’t find harmony they could be in a big trouble this season again.

Kayserispor

Maybe they are the team most ready for the new season. Amongst the transfers they made were two highly rated players who were playing for Wigan Athletic before the end of the last season. Signing Julius Aghahowa and Salomon Olembe from the English Premier League is a really big thing for an Anatolian team. These transfers will help the fans to forget Ivankov’s and Gökhan Ünal’s departure. They brought in a replacement number one in the form of Souleymane Hamidou and also loaned Milan Purovic from Sporting Lisbon. Another coming in was U-21 talent Eren Güngör from Altay. He is a player who should work well with youth midfield player Abdullah Eren. After Gökhan Ünal’s departure all responsibilities are on Mehmet Topuz’s shoulders, but he must not try to do everything on the pitch.

Kayserispor will be more successful than last season and I’m sure they are going to make a name for themselves in the group stages of the UEFA Cup.

Gençlerbirligi

Another team that suffered last season through firing their manager so easily. That was the reason they finished in 15th even though they had a strong team. If they can keep faith with manager Mesut Bakkal, who likes to play pressing football, they could push for one of the European places.

Losing powerful attackers Mehmet Çakir and Nigerian international Isaac Promise could not be a easy thing for any team, but the president is one of the best spotters of talent there is. He is the one who brought Geremi Njitap to the football scene. After Isaac’s departure, they signed 21 year-old Australian Bruce Djite as a replacement. For Çakir’s place they snapped up Hertha Berlin’s Bilal Çubukçu. Their defence looks their strongest position. Chilean goalkeeper Nicolas Peric is going to wear a kit reminiscent of Spider-man in matches according to the sport agencies. Watching this team is going to be very interesting.

Galatasaray

We left the last year’s deserved winner to the end. As in previous seasons, a young and hungry team is still ready for success. The squad has been strengthened with Italian goalkeeper Morgan De Sanctis, Champions League winner Harry “Potter” Kewell and Bundesliga winning captain of Stuttgart Fernando Meira. If you compare the careers of these three players with the transfers of their rivals, Galatasaray will once again be top of the tree.Galatasaray probably made the best transfers in Turkey, because there is no player, who has played two Champions League Finals in Turkey except Roberto Carlos. In my opinion though I think the best transfer Galatasaray made was holding onto Arda Turan. He showed that he is a world class talent at Euro 2008, and he will be the team’s most dangerous player this season.

Fernando Meira will cover the loss of Rigobert Song and play alongside Servet Çetin. Meria’s ability to dictate the game from defence will add more power to the team. Harry Kewell’s one goal and one assist in the Turkish Super Cup has put Lincoln’s nose out of joint. He is still searching for the form of his Schalke days, and will have to work harder to claim a place in the first eleven.

Having Shabani Nonda and Ümit Karan as a strikers is such a good thing, but is not enough because if they are both injured or suspened at the same time. This could be a weakness for Galatasaray because there is no other strong striker in the squad. Also the team needs another right back because there is only one Sabri Sarioglu.

Hiring Michael Skibbe is a very smart move to try get consistency from Lincoln and the other young players. Everybody knows that he works very well with youth players,but at a big team like Galatasaray you should be successful besides bringing through youth players. If Skibbe continues to manage the team without making any big changes from last season his path to success will be easier.

Kategorisi GenelYorum (1)

Kayseri en sonunda…


Kayserispor, üç sezondur yakaladığı yükselişi Türkiye Kupası’yla taçlandırdı. (MedyaKronik/HaberVesaire/08.05/2008)

Süper Lig’in içinde bulunduğumuz sezon dahil, son üç sezonunun beşincisi Kayserispor. Takım ve yönetimiyle, ligin bu en istikrarlı ekibi artık Türkiye Kupası’nın sahibi.

Ligdeki sıralamasını haftalar önce garantiye alan Kayserispor, ligin 26. haftasından 29. haftasına aldığı üst üste mağlubiyetle kupayı tek hedef olarak gördü. Finalde, Galatasaray’ı elemiş bir Gençlerbirliği buldu karşısında. Ancak rakibinin durumu kendisiyden farklıydı. Geçtiğimiz hafta, Vestel Manisaspor’un ligden düşen üçüncü takım olmasının kesinleşmesine kadar rahat bir nefes alamadı. Bu yıl beş kez teknik direktör değiştirmenin bedelini, son haftaya kadar düşme korkusu yaşayarak ödedi. Ve –penaltılarla da olsa- finali kaybederek.

Gençlerbirliği’nde sezonun en etkili oyuncularından Mehmet Çakır maça yedek başladı. Kayserispor ise gölcüsü Gökhan Ünal’ı, sakatlığı geçmesine rağmen kadroya almamıştı. En önemli atak silahlarından yoksun çıkan iki takım da maça temkinli başladı.

Pozisyonu kıt maç seyrettik dün akşam, nitekim ilk yarı gol seyredemedik. İkinci yarı biraz kıpırdanır gibi oldu taraflar. Akıllarda kalan tek pozisyonun, Mehmet Topuz’un ceza yayına yakın yerden, Lampard veya Gerardvari çıkardığı sert ve diz boyunda giden şutunun, “Villareal” soy isimli Şilili kaleci Peric tarafından çıkarılmasının, 84. dakikada yaşanması maçın niteliği hakkında bir fikir veriyor.

Peric bile isyan etti bu durgunluğa. İlk pozisyonun hemen arkasından, ceza sahasına sarkan Kayserisporlu Cangele’ye müdahale etmek için pek çaba sarf etmeyen Addo’yu, omuzlarından sallayıp, “silkelen” mesajı verdi. Bu da kar etmemiş olmalı ki, normal sürenin ardından oynanan 30 dakikalık uzatma da gol getirmedi. Organize ataklardan çok kişisel çabalarla oluşturulan pozisyonlar, yorgunluk veya becerisizlik nedeniyle tabelayı değiştirmedi.

Türkiye Kupası’nda 2001’den bugüne finallerdeki penaltısızlığa son veren düdüğü çaldı Yunus Yıldırım. Penaltı atan ilk oyuncunun, her ne kadar bu konudaki başarısıyla tanınsa da, Kayserispor Kalecisi Ivankov olması ilginç bir sürecin habercisi gibiydi. Nitekim iki takım da 14 atış kullandı ve maç sadece bir gol farkla, 11-10 bitti. İvankov iki atışı kurtardığı gibi iki de gol attı. Bilmiyorum, bir başka karşılaşmada böyle bir şey yaşanmış mıdır?

Gençlerbirliği’nin bu sezon uyguladığı “teknik direktör rejimi”, ister istemez kupanın, Kayserispor’un hakkı olduğunu düşünmeme yol açıyor. Kazanan Gençlerbirliği olsaydı, bu kadar çok teknik direktör değiştirerek başarı elde eden bir takımın doğru bir iş yaptığını sanabilecektik.

Finalden geriye futbol adına çok şey kaldığı söylenemez. Gençlerbirliği Teknik Direktörü Mesut Bakkal’ın her penaltıda, devekuşu misali kafasını önüne gömmesi kaldı akıllımızda. Her iki takımın kalecisinin penaltılardaki sakin ve sempatik tavırları, sportmenliğe dair inancımızı tazeledi.

Ama ben bu maçta en çok, Ankaragücü, Bursa ve Gençlerbirliği taraftarlarının maçı bir arada izlerken, penaltı atışlarında aynı heyecanı paylaşmasının, çok iyimser bir bakışla da olsa tribün olaylarını engelleyebilme ihtimalini sevdim.

Merak ettiğim şey ise, ligin uzaktan en iyi şut atan ve duran top kullanan oyuncusu Mehmet Topuz’un neden ilk beş penaltıdan birini kullanmadığı? Eğer bu kendisinin tercihiyse, diyecek bir şey yok. Ama karar Tolunay Kafkas’ın ise, ona “Mehmet Topuz’un alternatifi Koray mı” diye sormamız lazım.

Geçen sene kupayı finalde kaybeden Erciyesspor’dan sonra, bu sene “asıl” Erciyesspor kupayı Kayseri’ye götürdü. Türkiye Kupası’nı kazanan bu 13. takıma, yeni sezona yetişmesi muhtemel, yeni ve modern statlarında oynayacakları UEFA Kupası maçlarında başarılar dileyelim.

Kategorisi 0-Özel Dosyalar, 1-Futbol, Kayserispor, Türkiyeden Futbol, YorumlarYorum (0)

Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Aralık 2023
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728293031