Etrafımda her zaman futbolla bu kadar ilgilenişime “yüksekten bakan” kişiler oluyor. Sinir oluyorum onlara. Sohbetlerimiz esnasında futboldan örnekler vererek açıklamalar getirmeme böyle yaklaşanların da sayısı çoktur. Anlamayanların sayısı da… Fakat anlamayanlara kızamam. Anlamaları için futbolun birazcık kıyısından geçmiş olmaları gerekir. Geçmemişlerse anlamıyor olmalarına laf edemem. Anlamaları için yardımcı da olurum. Fakat bu konuda beni en önemli şey insanların futbolun nelere kadir olduğunu bir kez olsun bile anlamaya çabalamadan sadece vandalizmle ilişkilendirip beni ve benzeri kişilere ayrımcılık yapmaları.
Futbol bir çok farklı olguyla birlikte yoğrulur, gelişir, değişir. Medyanın en çok sevdiği haber türü kavga-savaş-ölüm olduğu sürece tabi ki futbolun en çok görünen tarafı şiddet kültürü ile yakınlığı olacaktır. Bu da insanların futbolu “vandal bir oyun” olarak nitelemelerine yol açacaktır. Fakat bu oyunun tarihsel, siyasal, sanatsal, düşünsel yanları da bulunmaktadır. 150 yıla yakın bir süredir var olan milyonlarca insanın münsabete girdiği, hayatının değiştiği, ülke yönetimlerine yön veren bir oyuna “yüksekten bakmak” kendini yüksekte görmektir.
Bebeto ortadaki futbolcu
Hayatı anlamlandırma biçimi
Hayat, kişinin başrolünde oynadığı senaryosunun doğaçlama yazıldığı bir hikayedir. Her hikayenin senaryosu da aslında birbirine benzer. Fakat her hikaye birbirinden çok farklı ana olaylar etrafında anlatılır, yaşanır. Benimki de futbol oldu. Çünkü hayatı anlama yöntemime, yaşama şeklime futbol yön verdi. Okulda, sokakta sosyalleşme aracıydı, ev ziyaretlerinde uslu durma nedenim. Çocukluğundan Kubilay Türkyılmaz’ın Manchester United’a attığı golleri, Brezilya’lı Bebeto’nun “beşik sevincini” , Bulgar Stoichkov’u , Rus Beschastnykh’i, Çek Pavel Kuka’yı hatırlayan birinden başka bir şey beklenebilir mi? Veya ders arası yapılan bir maçı kaybedince derse 5 dakika geç giren birinden…
Bazen hayatta bazı şeyleri açıklayamazsınız bilindik kelimelerle ya da olaylarla. Yaşadığım olayları, o anki hislerimi anlamaya-anlatmaya çalışırken futbolun yardımı çok büyük oldu. Bir galibiyetin ancak takım oyunuyla gelebileceğini anladığım zaman paylaşımcılığı benimseyip bencilliği attım üstümden. Eğer her şey aleyhime gözükse bile 90 dakika bitmeden hiçbir şeyin bitmeyeceğini öğrendiğim için sonuna kadar ayakta kaldım. Bir hata yaparsam golü kalemde göreceğimi bilerek çok kere düşündüm bir adım atmadan evvel. Kötü .. Cezayir asıllı Fransız kaleci Albert Camus *(http://en.wikipedia.org/wiki/Albert_Camus#Football) boşuna etmemiş, “Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum” sözünü. Futboldan öğrenilecek çok şey var. Öğrendiğimde sizlerle paylaşacağım buralardan. Tek istediğim siz de futboldan bir şeyler öğrenmeye çalışın. En azından futbol sevenleri yargılamadan anlattığını ve futbolu anlamaya çalışın.