Etiketler | "Lugano"

Ben transferin ismini değil, cismini severim


ozer_hurmaci_fb-250x250Bir Galatsaraylı olarak, takımımda görmek istediğim ne kadar yerli futbolcu varsa Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a gittiler. Mehmet Topuz değil belki ama Özer Hurmacı’yı inanılmaz istiyordum. Hatta Mehmet Topal gidecekse, Özer gelsindi takıma. Zira Özer, Topal’ın hem defansif hem de ofansif yeteneklerinden bir kademe daha iyi bir oyuncu bence. Neyse gitti Fener’e ya da paraya bilemeyiz o kadarını. Benim için artık önemli olan Ulusal Takım’ın aldığı başarıları olduğundan bu transferin bir şekilde ve illa ki Ay-Yıldızlı formaya olumlu etki edeceğini düşünüyorum. Aynı dileklerim Bekir İrtegün için de geçerli.

Beşiktaş da İsmail Köybaşı’nı kadrosuna kattı. Hiç izlemediğim ama Uğur Meleke tarafından çok methedilen Karşıyaka’lı sağ bek Rıdvan’ın da eli kulağında anlaşılana göre. Fakat bu transferde çok büyük bir zaaf var bence. Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Ali Sami Yen’de ikinci yarı


carlos-top-saklamaİkinci devre bu sefer Fenerbahçe’nin atak çabalarıyla başladı. Fakat sağ kanadın ‘Gönül’süz kalmış olması Fener’i daha da ileri taşıyamadı. Sonrasında topu kapan Arda soldan iyi bindirdi ama içeriye yine vasat ortalarından birini kesti. Lincoln’ün de 40’ıncı dakikadan itibaren ısındığını belirtelim. 60’ıncı dakika ve civarlarında oyuna girebilir. Tabi ki burada skor da önemli. 50’inci dakikada sağ kanattan etkili olabilecekmiş gibi gözüken bir atak geliştirmeye çalıştık ama Sabri sağolsun kötü bir orta kesti. Top R.Carlos’a çarpıp çıkmış olabilir ama bunun bir önemi yok. Kullandığımız korner de arka direğin yanından kimseye değmeden auta çıktı. Orta saha mücadelesi halinde devam eden oyunda Fenerbahçe sağdan tahlikeli bir atak geliştirdi. Önder’in altıpasa kestiği topa de Sanctis müdahale etti ama top Deniz’in önüne düştü. Semih’e doğru attı topu Deniz. Ben içimden aman topu Deivid’e açmasın diye ümit ederken benim istediğim oldu ve Semih şut atmayı tercih etti. Top da kornere çıktı. Deivid Semih’e çok kızdı ama kullandıkları korner en az o pozisyon kadar tehlikeliydi. Bu olaylar gelişirken ısınmaya devam eden Lincoln kenar yönetim tarafından oyuna alınmak üzere kulübeye çağrıldı. Taraftar ayaklanırken Ümit Karan’ın morali bozuldu ve pas hatasını yaptı. Aynı anda da bizim evden ulan aptal Ümit sesleri yükseldi. Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Ali Sami Yen’de ilk yarı


ikitakim-motiveMaçın hemen başında H.Baltanın getirdiği top çok iyiydi. Sol kanattan özlediğimiz bir atak organizasyonuydu. Kewell’ın ayağına o top otursaydı çok güzel bir gol olabilirdi. Kadıköy’deki gibi hızlı bir başlangıç yapıp Sami Yen’de olmanın avantajıyla bu sefer daha farklı bir skor çıkarabilirdik. Emre Aşık 4’üncü dakikada yine sert bir müdahalede bulundu. Rakibi yıldırmak adına bunları yapmak iyi olabilir ama kartlara dikkat etmeli. Bu faulden sonra R. Carlos’un kullandığı serbest vuruş hafif bir korku saldı içimizde ancak gol olmadı. Rahatladık. Bu dakikalarda Emre’nin şortunu değiştirmek için sahada olmaması komik olduğu kadar tehlikeli olabilirdi. Orta sahada yaşanan kıran kırana mücadele tat veriyor ancak bunu 90 dakika boyunca görmemiz zor. Fenerbahçe henüz tek paslarla rakip yarı alana geçemedi. İyi pres yapıyoruz. Sonucunda da Baros’un attığı nefis bir pasla Kewell çizgiye çok iyi indi ancak çizgiye çok inince topu 6 pasa çeviremedi. Heyecandandır… Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Ölsem de bir, kalsam da bir…


1245__154splash-gsfbHiç bir önemi yokmuş gibi bekliyorum akşamki derbiyi. Kazananın şampiyonluk ümitlerini yeşerteceği, Şampiyonlar Ligi’ne gitme ihtimalini arttıracağını söylüyor ya, kısmen doğru olsa da gülüyorum… Çünkü bu maç henüz hiç bir şeyi belli kesinleştirmeyecek. Öyle ki Fenerbahçe de Galatasaray da çok iyi oynayıp yendiği bir maçın ardından farklı yenilebiliyor. İkisi de birbirinden dengesiz iki takım. Ne kadar iki takımın kadrolarını bir çırpıda sayabiliyorsak da bu takımların oturmuş takım yapılarından değil, eldeki malzemelerden daha iyi oyuncuların olmamasındandır. Oturmuş takım olsalardı, kadro istikrarı skorlara da yansımış olurdu. Ne diyo lan bu lavuk…

Kategorisi GenelYorum (0)

Fenerbahçe-Galatasaray:Derbi yorumu (maç sonrası)


o_1160eede37d92946ff944016116eebfc1Maç öncesi yorumumu mecburiyetten kısaca yazmıştım. Kısa zamanda yazdıklarımın kısmen maçda yaşananlarla örtüşmesi hem sevindirdi hem de üzdü. Deivid’in kilit oyuncu olması, Emre Aşık’ın ise defanstaki kilit adam rolünü başka bir sahnede yerine getirmiş olması, doğru tercih Josico’nun iyi performans sergilemesi, Volkan’ın devam eden Arsenal performansı, Sarı-Lacivertli takımın Alex ve Emresiz sahaya çıkacak olmasının sahada koşan 11 Fenerbahçeli olacağını söylemem, Galatasaray’ın ileri dörtlüsünün Benfica maçındaki presini maçın ilk yarısında devam ettirip rakibi zorlaması, “ben demiştim” bölümünde değerlendirilecek gerçekleşenler.

Maç nasıl geçer geyiklerine daha başlayamadan ofsayt mı değil mi tartışmaları arasında kısmen şans,kısmen de akıl dolu bir gol buldu Galatasaray. Ümit’in kafasıyla verdiği pas pek bilinçli durmuyor ama Arda’nın attığı pas ofsayt olma ihtimalini hesap etmeden verilmiş olsa da akıl doluydu. Lincoln’de bitiricilik dersi verdi. Hazır bulmuşken kasım maçlarının rövanşını alır mıyız diye düşünmeye başladık ama maçın bir diğer kilit adamı olacağını tahmin ettiğim Ayhan’ın kale ağzından çıkardığı top kendine gel tadında, enseye şaplak modundaydı. Ancak bu durumu algılamakta zorluk çeken Galatasaray defansı, maçın yıldızlarından Selçuk Şahin’in sağ ayak dış denemesinde topu ağlarında gördü. Kimsenin Selçuk’u takip etmemesi sezon başından beri kornerlerde adam paylaşımı sorunu yaşayan Galatasaray’ın bu durumu çözmeye yönelik bir adım atmadığının göstergesi oldu. Maçtan çıkacak sonucu takımların ilk 10 dakikadaki performansı belirleyecek diye düşünmeye devam ederken maçta çabucak biri sayılmayan 3 golün olması derbilerin en ilginçlerinden birine şahit olacağımızın habercisiydi. (klişemsi cümlelerin hastasıyız!..) İlk 10 dakikada yaşananların maçın genel özetini nasıl yansıttığını biraz derinlemeTurkey Soccersine değinelim.
Galatasaray’ın ilk dakikalarda bulduğu gol, maçı istediklerine ve ilk golü atarsak istatistiklere göre kazanırız düşüncesinde olduklarını gösteriyordu. Benfica maçından sonra alınan övgülerle de kazanılan özgüven ve rahatlık Arda’nın ceza yayı üstünde o hareketleri yapabilmesinin sebebiydi. Fenerbahçe’nin golünden önce kazandığı kornerlerde yarattığı tehlikeler kolay yem olmayacaklarının sinyallerini vermişti. Bu ataklardan birinde de Ayhan topu kale ağzından çıkararak maçtaki tek artısını gerçekleştirdi. Selçuk’un golünde ise adam paylaşımındaki hata aylardır çözülemeyen eksiğimiz. Belki bireysel bir hata ama rakibin Fenerbahçe olduğunu düşünerek hareket etmek gerekli. Kimi maçta rakibinı boş bırakman golle sonuçlanmayabilir ama topa vuran kim olursa olsun rakibin Fenerbahçe olduğunu unutulmamalı.
Bence maçın en kritik dakikası yine ilk 10 dakikada yaşanan ve Galatasaray’ın maçtaki genel ruh halinin bir yansıması olduğunu düşündüğüm Lincoln’ün frikiği idi. Derbilerde atılmış en güzel golü görmüş olmanın heyecanıyla herkesi ayağa kaldıran gol, çift vuruş olduğu gerekçesiyle sayılmadı. Burada suçu hakeme atmak da mümkün eğer kolaycıysanız. Fakat buradaki en büyük hata Lincoln’ün dikkatsizliğidir. Hakem topa vurabileceğin bir yerden faule hükmetmişse ve eğer sen kaleye vurmayı kafana koymuşsan verilen kararın çift vuruş mu, tek vuruş mu olduğuna dikkat etmek zorundasın. Çünkü gördüldüğü üzere maçın gidişatını, takımının kaderini etkileyen bir pozisyonun yaşanmasına sebep olabiliyorsun. Lincoln’ün bu dikkatsiz, konsantrasyon eksikliği hakim, laubali ruh halinin tüm takıma yansıdığının düşüncesindeyim. Yoksa Baros ve Nonda’nın topa kritik dakikalarda elle müdahale etmesinin, yenilen üçüncü golde Galatasaray’ın ceza alanında 6 Fenerbahçeli varken bir Galatasaraylı’nın olmasının başka bir açıklması yok! Bu adamları birileri çıkıp uyarmalı. Baros daha önce de topu önüne eliyle alarak sarı kart görmüştü. Şimdi de bu yüzden sarı kart sınırında!
Galatasaray’ın ilk yarıda Fenerbahçe’ye göre daha atak bir oyun sergilediğini söyleyebiliriz ama Fenerbahçe’nin Arsenal maçındaki defansif oyununu devam ettirmesi Galatasaray’ı zorladı. Galatasaray kanatlardan gelmeye çalışırken o bölgeye çok iyi toplanıp alanı daraltan Fenerbahçe’nin bu planını bozmanın en kolay yolu oyunun yönünü terse çevirmekti. Ancak bunu yapması beklenen Ayhan bu maçlık al gülüm ver gülüm (klişeleri seviyoruz!..) oyunu tercih edip, Lincoln de ceza alanına gömülünce topu diğer kanada taşıma şansını bulamadı Galatasaray. Böyle olunca da atak yolları tıkandı ve ikinci golü bulmak için teşebbüste bile bulunamadılar. Galatasaray da Fenerbahçe’nin alan daraltma planını uygulamak istese de, topu hızlıca ters kanada taşımayı başaran Sarı-Lacivertli ekip böylece daha kolay rahatsız etti rakip kaleyi. Kendi yarı alanının sol tarafından alıp sağ kanada aktarılan paslarla Fenerbahçe biraz da şansıyla ikinci golü bulunca çok rahatladı. İkinci gol için suçlanacak birini aramaya gerek yok. O top Emre’yi aşsa Güiza’nın önüne düşecekti. De Sanctis’in o topu çıkarma ihtimali veya “okçu”nun o golü kaçırma ihtimali elbette vardı. Ama olasılıklar üzerine konuşmak bir tek istatistikte işe yarar. Fenerbahçe maçlarının talihsiz adamı Emre Aşık bu golden sonra da belini doğrultamadı. Yenilen ikinci golden sonra Galatasaray’ın bir penaltısının verilmediğini belirtmeli. Selçuk’un altıpasta kafa topunda kambura yattığını söylemek gerek. Ümit Karan o pozisyondaki itirazında haklı. Ama yenilginin sebebi tabi ki bu değil. (Hakem hataları ile alakalı ayrıntılı yazı için durma tıkla!)
o_e63067a66d91bcbc6c5a6388d0e00c6e İkinci yarının başında gelen gol maçın bitiş düdüğünü çaldı. De Sanctis’in baraj yaptırmamasını eleştirenlere “Barthez baraj yaptırdı da ne oldu?” demek istiyorum. Böyle şutlarda topun nereye gideceğini topun vurulduğu 35. metreden görerek pozisyon almak isteyen kaleci sayısı çok. Yamulmuyorsam Van Hoijdonk’a da baraj yaptırmayan bir kaleci vardı. (Mondragon?) De Sanctis ile Roberto Carlos, o şutun ilk topta gol olup olmayacağına bahse girse kazanan İtalyan olacaktı. Çok da kolay olmayan bir topu çıkarmayı başardı. Asıl hatalı olduğu yer topu çeldiği bölge. O topu aldı direğin kenarından altıpasa doğru Lugano’nun önüne tokatladı. Hadi şutu atan Carlos olduğu için topu çeleceği yönü hesaplayamadığını varsayalım ama ceza alanına giren 6 Fenerbahçeli’yi takip etmemek nasıl bir rahatlıktır! nasıl bir koyvermişlik, umursamazlık, laubaliliktir!!! O dakikada bıraktı işte maçı Galatasaray.

İkinci yarıya bir gol daha yiyerek başlamak tüm planları suya düşürdü haliyle. İlk yarıdaki oyun umut vermişti. Ama derbilerin ruhunu çok iyi bilen Ümit Karan’ın oyundan çıkmasıyla Galatasaray’ın rakip derfansla dövüşen gücü yok oldu. Yine Ümit gibi savaşçı oyun yapısına sahip Baros’un çıkması aynı etkiyi yaratmadı çünkü sağ kanada hapsedildi. Bana kalırsa akıllı bir oyunla Baros, hızıyla o kanatta daha verimli kullanılabilirdi. Tottenham’daki Robbie Keane tadında bir oyun sergilettirilebilirdi. İkinci yarıya Baros-Kewell değişikliği ile başlamak yeterli olurdu. Ama Nonda, Lincoln, Kewell gibi sakatlanmama korkusuyla Ümit kadar boğuşmayan oyuncuların sayısı arttığı için ceza alanını zorlayamadı sarı-kırmızılı takım. Oyuna ikinci yarı giren Kewell da topla bu yüzden 60. dakikada buluşabildi. Onun da ne yazık ki tek hareketi kullandığı serbest vuruştu.

Skor farkı 2 olunca Galatasaraylı oyuncuların sinirleri hemen bozuldu. Arda’nın bazı pozisyonlarda gereksiz itirazları, Ayhan’ın Volkan’ın sakatlığından sonra Carlos’un önünde prese devam etmesi centilmenliğe sığmayan bir hareketti. Benfica’daki güzel oyunuyla kilit  bir rol oynamasını beklediğim Ayhan, tam tersi bir şekilde çirkef oyunuyla takımının sinirlerini gererek kilti bir rol üstlendi.

Skora bakarak Fenerbahçe’nin ezici bir oyun oynadığını ve bu galibiyetle artık bileğinin bükülmeyeceğini düşünmek yanıltıcı olur. Çünkü Fenerbahçe gollerini planlanmış veya atağın gidişatına göre harika organizasyonlarla bulmadı. Galatasaray’ın hatalarını çok iyi değerlendirdiler. Ve daha istekli, özgüvenli bir oyunla haklı bir galibiyet aldılar. Oyun olarak Arsenal maçındaki defansif dirençlerinin üstüne koyarak oynadılar. Josico ve Deivid’in ilk 11’de oyuna başlaması Londra’daki oyuna atak gücünün eklenmesini sağladı. Aragones’in bu değişikliği (Londra’da bir puanı kazanan bir takım vardı), Skibbe’nin “kazanan 11’i değiştirmeme tezini” çok iyi çürüttü. Akıllı, verimli, ne yaptığını bilerek oynayan Fenerbahçe’yi tebrik etmek gerek. Önlerinde zor bir dönemeç var. Eskiden Alexsiz varlık gösteremeyen Fenerbahçe onsuz da ezeli rakibini yenmeyi başarmış olması Aragones’i zorlu bir tercihe, Galatsaray yönetimini de Skibbe konusunda zor bir karar sürükleyecek…

Kategorisi GenelYorum (0)

Sadece bir tercüme…


Fenerbahçe’nin hakkında daha önce insidefutbol sayfası için yazdığım önizlenimimi tercüme edeceğim o kadar. (Ayrıca Bknz.)

Fenerbahçe

Dünya yıldızlarını transfer etme politikalarına devam ediyorlar. Ancak Ronaldinho 21 Milyon Avro ederken Güiza’ya 14 Milyon Avro vermek ne kadar mantıklı olabilir? Şampiyon İspanya’nın kadrosunda bulunan Güiza bu paraya değdiğini kanıtlaması için geçen sezonki 28 gollük La Liga performansına devam etmeli.

Geçtiğimiz yıl Galatasaray Kalli’yi teknik direktör yapınca yaşını eleştiren kesim şimdi 70 yaşındaki Aragones’i takımın başına getirdi. Fenerbahçe’ye en önemli başarılarını yaşatan Zico’yu göndermek garip bir seçim olarak gözükebilir anca Fenerbahçe’nin geleneği budur. Eğer sezon sonunda takımı lig şampiyonu yapamamışsan, ne yaparsan yap kapıyı gösterirler.

Aragones’in düşündüğü futbol yapısını İspanya Milli Takımı’nda uygulatması hiç de zor olmamıştı, çünkü çoğu futbolcu kulüp takımlarında aynı futbolu oynuyordu. Hızlı, ayağa ve rakip defansı delici ara paslarla oyunu oynamak zor olmadı bu yüzden. Ancak Fenerbahçe’nin son 5 senesi hep Alex De Souza’ya bağlı oldu. Takımdaki şüphesiz en iyi oyuncu olduğu için gelen her teknik direktör Alex’e göre taktiğini kurdu. Ama Aragones inatçı olarak bilinen bir kişi ve İspanya’da oynattığı oyunu Fenerbahçe’ye de oynatmaya çalışacak ki bu bence çok zor.

İspanya’nın en önemli bloğu orta sahası ve Marcos Senna’ydı. Aurelio kontratı yenilenmiş olsaydı Senna’nın görevini yapabilirdi. Ancak bonservis bedeli ödenmeden gitti ve hala da yerini doldurmaya çalışıyorlar. Senna’nın takıma katılma ihtimalı hala da varmış. Göreceğiz.

Eski Galatasaraylı Emre’yi transfer etmek bu yaz transfer döneminin en sansasyonel hareketi oldu. Çünkü Emre yurtdışında oynarken, dönerse sadece Galatsaray’da oynayacağını söylemişti ancak o da parayı seçti ki bu da Galatasaraylı hayranlarının tepkisini çekti.

İlk 11 olarak bakıldığında çok güçlü bir kadroları var ancak yedek kadrosu hiç de öyle gözükmüyor. Volkan’ın arkasında tecrübeli bir kaleci yok. Edu ve Lugano’nun da iyi alternatifleri yok. Bu oyunculardan biri sakatlansa veya kart cezalısı olsa Fenerbahçe büyük sorunlar yaşar.

Avrupa Şampiyonası’nın son dakika golcüsü Semih Şentürk takımın en önemli parçası olacak. Sarı Kanarya’nın şampiyonluğu onun performansına bağlı…

Kategorisi GenelYorum (0)


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Ekim 2024
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031