Eklendigi tarih 01 Ekim 2011. Etiketler: Fenerbahce, Galatasaray, Lille, Şampiyonlar ligi, Trabzonspor, UEFA
Şampiyonlar Ligi’ne ilk kez katılan en iyi Türkiye takımı Trabzonspor. Devler liginde 1999/2000 sezonundan itibaren ilk iki maçında 4 puan alan takımların ise yüzde 72’si bir sonraki tura çıktı.
Volkan Ağır (HaberVesaire-30/09/2011)
Şampiyonlar Ligi’nde bu sezon ülkemiz futbolunu temsil eden Trabzonspor önceki gece Lille karşısında elde ettiği bir puanla B grubunda liderliğini sürdürdü. Bordo-Mavili ekip, ilk defa katıldığı Şampiyonlar Ligi grup aşamasındaki ilk iki maçının sonunda topladığı 4 puan ile Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Bursaspor’un Şampiyonlar Ligi’ne katıldıkları ilk sezonlarındaki ilk iki maç performansını geride bıraktı.
Devler liginde Türkiye takımları
Eleme usulünde oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda gruplara ayrılması, puan toplama esasına dayanan lig usulünün getirilmesi ve turnuvanın bugünkü ismini alması 1992’de olmuştu. Takımların yarıştığı dünya futbolunun bu en önemli ligine katılan ilk takımımız 1993/94 sezonunda Galatasaray’dı. Sarı-kırmızılı ekip katıldığı ilk turnuvada Barcelona, Monaco ve Spartak Moskova’nın bulunduğu grupta ilk iki maç sonunda 2 puan kazanıp üçüncü sırada yer almıştı.
Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne ilk kez 1996/97 sezonunda katıldı ve ilk iki maçının ardından 1 puanda kalıp üçüncü sırada yer edinebilmişti. Turnuvaya ilk kez 1997/98 sezonunda katılabilen Beşiktaş ilk iki maçının ardından 3 puan alsa da bu puan bir sonraki tur için yetersiz kalmıştı. Devler ligine ilk kez geçtiğimiz yıl giden Bursaspor ise ilk iki maçının ardından 0 puanla grubunun son sırasındaydı.
Ligdeki ilk sezonunda ilk iki maçında 4 puan toplayan Trabzonspor Türkiye takımları arasında “en iyi ilk sezon” performansını gösteren takım olmakla kalmadı, turnuva istatistikleri göz önüne alındığında bir sonraki tura çıkma şansını da oldukça arttırdı.
Kritik eşik aşıldı
Tarih, ilk iki maç sonunda alınan sonuçların Şampiyonlar Ligi’nde bir sonraki tura çıkma başarısını getirdiğini söylüyor. Grup maçları sonunda ilk iki sırada yer alan takımların bir üst tura yükselmesi kuralı 1999/2000 sezonunda getirilmişti. Ve o sezondan itibaren ilk iki maçında 4 puan toplayan 66 takımın 47’si (bir başka ifadeyle yüzde 72’si) bir sonraki tura çıktı. (İlk iki maçında 4 veya daha fazla puan kazanan takımların ikinci tura çıkma oranı ise yüzde 83.)
Galatasaray 2000/01 sezonunda ilk turu 3 puanla bitirse de bir sonraki tura çıkmıştı. Aynı yıl ikinci turda da ilk iki maçını 4 puanla bitirmiş ve çeyrek finalde Real Madrid ile mücadele etme hakkı elde etmişti. 2007/08 sezonuda ilk turu gruplu ikinci turu elemeli oynanan Şampiyonlar Ligi’nde yer alan Fenerbahçe ise Inter, CSKA Moskova ve PSV Eindhoven’ın bulunduğu grupta ilk iki hafta sonunda 4 puan kazanmış ve Chelsea ile karşılacağı çeyrek finale kadar yürümüştü.
Tecrübe değil matematik
Yıllarca Avrupa kupalarından her elendiğinde “Henüz yeterli tecrübemiz yok” ve benzeri avuntularla geçindi temsilcilerimiz. Takımın yeni kurulması, teknik direktörün takımı tanıma süreci, hatta ve hatta eylülde oynanan ilk şampiyonlar ligi maçının ardından “Henüz hazır değiliz” (ki “başka ne zaman hazır olacaklardı” diye sorası geliyor insanın) cümlelerini de sıkça duymuştuk. Fakat en tecrübeli zamanlarında katıldıklarında bile ilk iki maçlarında 4 puana ulaşamadıkları için, Galatasaray’ın 2001/02 sezonundaki istisnası dışında, bir sonraki tura geçemedi.
Turnuvanın “tecrübesiz” ekibi Trabzonspor’un ikinci tura çıkması değil, elenmesi sürpriz olarak değerlendirilmeli. (VA/GT)
görsel: UEFA.com
Kategorisi 0-Özel Dosyalar, 1-Futbol, İnceleme, Manşet, Trabzonspor, Türkiyeden Futbol
Eklendigi tarih 28 Mayıs 2011. Etiketler: efektifpas, efektifpas.com, radyoefektifpas, Şampiyonlar ligi
Programımızın son bant kaydı yukarıda açılacak videodan dinlenebilir.
Şampiyonlar Ligi özel yaptık…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 14 Eylül 2010. Etiketler: Barcelona, Bursaspor, inter, Manchester United, messi, Şampiyonlar ligi, şampiyonlar ligi 2010-2011
Şampiyonlar Ligi bu akşam oynanacak 8 maçla başlıyor. Temsilcimiz Bursaspor’un da Bursa Atatürk Stadı’nda Valencia ile karşılaşacağı akşamda son şampiyon Inter de Hollanda şampiyonu Twente’ye konuk olacak.
Şampiyonlar Ligi A Grubu
Geçen yıl Jose Mourinho yönetiminde İtalya Ligi ve Şampiyonlar Ligi’ni kupayla kapatan Inter Twente’ye konuk olacak. Yeni teknik direktörü Rafael Benitez’le Hollanda deplasmanına gidecek İtalyan ekibinde Dejan Stankovic ve Thiago Motta sakatlıkları nedeniyle forma giyemeyecek. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde Fenerbahçe ile karşılaşan Twente Hollanda Şampiyonu unvanıyla Inter’i ağırlayacak. Kendilerini şampiyon yapan Steve MacLaren ile yollarını ayıran Twente’nin çalıştırıcılığını Michel Preud’homme yapıyor.
Gruptaki diğer maçta İngiliz ekibi Tottenham Hotspurs, Alman Werder Bremen’le karşılaşacak. Şampiyonlar Ligi’nde tam 39 yıl sonra mücadele edecek Tottenham’da Jermaine Defoe, Michael Dawson ve kaleci Heuerlho Gomes sakatlığı nedeniyle forma giyemeyecek. Geçen yıl Şampiyonlar Ligi’ne ön elemede veda eden Alman ekibinde ise Mertesacker, Naldo ve Pizarro bu akşam sahada olamayacak isimler.
21.45 Twente – Inter
21.45 W.Bremen – Tottenham Hotspurs
Şampiyonlar Ligi B Grubu
Bir önceki sezon Bundesliga Şampiyonluğunu son haftalarda Bayern Münich’e kaybeden Schalke 04 ligi ikinci bitirerek Şampiyonlar Ligi’nde ön eleme oynamadan mücadele etme hakkı kazanmıştı. Teknik Direktörlüğe Felix Magath’ın gelişiyle kadrosunu da yenilen Ruhr Bölgesi ekibi Raul, Huntelaar ve Jurado transferleriyle ses getirdi. Ancak Bundesliga’da henüz galibiyetleri yok. Alman ekibi geçen yıl Avrupa Kupaları’nda mücadele etmedi. Bu akşam konuk olacağı Fransız ekibinin de Schalke 04’ten bir farkı yok. Yoann Gourcuff, Jimmiy Briand ve Pape Diakhate’yle kadrosunu güçlendiren Lyon, Fransa Ligi’nde 5 maçta 5 puan kazanmış durumda. Claude Puel’in çalıştırdığı Lyon geçen yıl Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale çıkmış Bayern Münich’e elenmişti.
Grubun diğer iki ekibinden Portekiz ekibi Benfica ve İsrail takımı Hapoel Tel Aviv geçen yıl Avrupa Ligi’nde mücadele etmiş, Benfica çeyrek finalde Liverpool’a, Hapoel Tel Aviv ise 2. turda elenmişti. Oscar Cardozo, Pablo Aimar gibi oyunculara sahip olmasına karşın Portekiz 1. Ligi’nde henüz 3 puanı bulunan Benfica’da Alan Kardec, Roderick, Eduardo Salvio ve Fábio Coentrão forma giyemeyecek. Hapoel Tel Aviv’se kendi liginde 3 haftada 4 puan topladı. İsrail ekibinde Eran Zahavi sakatlığı nedeniyle maskeyle oynayacak. Mahran Lala ve Etey Shechter ise forma giyemeyecek.
21.45 Benfica – Hapoel Tel Aviv
21.45 Lyon Schalke 04
Şampiyonlar Ligi C Grubu
Temsilcimiz Bursaspor’un yer aldığı grupta bu akşamki rakibi İspanyol Valencia olacak. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde çeyrek finale kadar çıkan İspanyol ekibi, UEFA Kupası’nı kaldıran Atletico Madrid’e elenmişti. David Villa, David Silva, Nikola Zigic, Carlos Marchena gibi isimlerle ekonomik nedenlerle yolunu ayıran takım kadrosuna Soldado, Mehmet Topal, Ricardo Costa gibi isimleri kattı. Ligde 2’de 2 yapan takımda Ever Banega, Vicente Bursa karşısında sahada olamayacak. 36 yıldır Avrupa arenasında maç kazanamayan yeşil – beyazlı ekipte ise Turgay Bahadır forma giyemeyecek.
C Grubunun ikinci maçında Manchester United Glasgow Rangers’ı konuk ediyor. Geçen yıl da Beşiktaş’ın grubunda bulunan Manchester United, çeyrek finale kadar yükselmiş ancak Bayern Münich’e elenmişti. Glasgow ekibi de geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmiş olmasına karşın 6 maçta 2 puan toplayarak grubunu sonunucu bitirmişti. Akşamki mücadelede Manchester United’da Michael Carrick ve Rio Ferdinand’ın forma giymesi şüpheli. Rangers’ta ise Andy Webster, John Fleck, Steven Whittaker ve Kirk Broadfoot sakatlıkları nedeniyle sahada yer alamayacak. İskoç ekibinin teknik direktörlüğünü, Alex Ferguson’un 1986 yılında İskoçya’yı Dünya Kupası’na götürdüğü yıl yardımcılığını üstlenen Walter Smith yapıyor. Smith 2004’e kadar da Ferguson’la Manchester United’da çalışmıştı.
21.45 Bursaspor – Valencia
21.45 Manchester United – Glasgow Rangers
Şampiyonlar Ligi D Grubu
Dünyanın en iyi takımı olarak gösterilen Barceloan geçen yıl Jose Mourinho’lu Inter’e Şampiyonlar Ligi yarı finalinde elenmişti. Bu yıl aynı başarısızlığa düşmek istemeyen Katalan ekibi, bu akşam Nou Camp’ta konuk edeceği Yunan Panathinaikos’u yenerek 3 puanla başlangıç yapmak arzusunda. Geçen haftasonu La Liga mücadelesinde Hercules’e 2-0 yenilerek herkesi şaşırtan Barcelona’da bu akşam uzun süredir sakat olan Carles Puyol’un forma giyebileceği belirtildi. Önceki sezon Şampiyonlar Ligi’ne ön elemede veda eden Panathinaikos Avrupa Ligi’nde Galatasaray ile aynı gruba düşmüş ancak 3. tur’a elenmişti. Yunan ekibinde Barcelona maçı öncesi sakatlıklar can sıkıyor. Seitaridis, Petropoulos, Karagounis, Spyropoulos’un sakatlıkları nedeniyle Barcelona’da sahaya çıkması beklenmiyor. Panathinaikos’ta eski bir Barcelona’lı Luis Garcia da forma giyiyor.
Grupta Rus Rubin Kazan ve Danimarka’nın Kopenhag takımlarının karşılaşacağı maçın ev sahipliğini Kopenhag yapacak. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde mücadele edip 2. turda elenen takımın teknik direktörlüğünü Stale Solbakken yapıyor. Danimarka ekibinde Martin Bergvold’un oynaması beklenirken, Morten Nordstrand’ın forma giymesi şüpheli. Kadrosunda Gökdeniz’i barındıran Rubin Kazan is geçen yıl Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmiş, Inter ve Barcelona’nın da bulunduğu grubu üçüncü bitirip Avrupa Ligi’ne kalmıştı. Avrupa Ligi’nde 3. turda Wolfsburg’a elenen takımda bu akşam Cesar Navas cezası nedeniyle, Roman Sharonov ise sakatlığından ötürü forma giyemeyecek. İki takım da geçen yıl liglerini zirvede bitirerek Şampiyonlar Ligi’nde oynama hakkını elde etti.
21.45 Barcelona – Panathinaikos
21.45 Kopenhag – Runbin Kazan
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 07 Mayıs 2009. Etiketler: Adebayor, Barcelona, Chelsea, Eboue, Fuck off, Ghetto, guardiola, Hiddink, iddaa, Iniesta, Karanlığa Karşı Tepkiler, Manchester United, Nevizade, oak, Pique, Portecho, Post Dial, Şampiyonlar ligi
Dün akşam BilgiTog olarak Karanlığa Karşı Tepkiler Yardım Konserlerimizin dördüncüsünü de yaptık bitirdik. Çok eğlendik, çok coştuk Portecho’da! Oak grubunu da gelecekte daha fazla dinleyeceğimizin sinyallerini aldık. Post Dial grubunu ise dinleyemedim. Çünkü o sırada gecenin en heyecanlı yarım saatini geçirmekteydim Nevizade’deki bir barda, yanımda bir Chelsealiyle!.. Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 09 Nisan 2009. Etiketler: Barcelona, Bayern Münih, Franck Ribery, messi, Şampiyonlar ligi, Thierry Henry
Barcelona – Bayern Münich: 4-0
Nou Camp’ta iki Fransız. Sağdaki sahadaki oyuna Fransız.
Ribery: Abi ben hiç bir şey anlamadım bizim oynadığımız toptan sizi görünce. N’aptınız abi siz öyle bir anlatsana? İki maçta 9 gol yedik bu nası iş yaa…
Henry: Koçum, İspanya’da futbol böyle oynanıyor. Tak, tak, tak ayağa oynuyor…
Ribery: O Messi diye bi ufaklık var o ne biçim bişeymiş ya? Boyundan büyük işler yaptı yine. Tango yaptı resmen, ayağının ne zaman nerden çıkacağı belli olmuyor valla?
Henry: Eee ikinci golde de bu özelliğini kullandı kerata. Sizin sağ bekle stoperin arasından pat diye çıkardı kimse görmeden ayağını…
Ribery: Valla bende kendimi bişey sanıyodum… Bu ufaklıktan iyisi yokmuş ben bunu anladım bugünden sonra…
Henry: Sen de iyisin ya Ribery… Ulusal takımı iki maçta da kurtaran sendin yani senin de hakkını yememek lazım… Oyuncuyu iyi gösteren takımıdır. Hepimiz iyiyiz, takım oyunu oynuyoruz…
Ribery: Haklısın abi. Napsam ya seneye size mi gelsem valla kafam karıştı.
Henry: Gel kardeşim, gel. Sen, ben, Abidal, Keita falan frankofon takılırız yabancılık çekmezsin…
Dün akşam bu güzelim maçı izleyemedim ama bence bu fotoğraf maç hakkında her şeyi anlatıyor. Ribery, neye uğradığını şaşırmış. Haftasonu da 5 gol yedikten sonra 4 gol daha yemek adamı adeta şoka sokmuş… Henry ile Ribery arasında ne tür bir sohbet geçti bu kare çekilirken bilemiyorum ama buna yakın bir sohbet olmadığı ne malum… Ribery seneye Barça’ya gelir mi bilemeyiz ama keşke diyorum…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 31 Mart 2009. Etiketler: Bülent Uygun, çay, kebap, Reuters, Şampiyonlar ligi, Sivasspor, Sıvas
Reuters’in blogların konu olmak kanımca çok önemli bir şey olmalı. Dünyanın en önemli haber ajanslarından biri Reuters. Bugün Alexandra Hudson bir yazı yazmış Sıvasspor’un başarısı hakkında. Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 06 Kasım 2008. Etiketler: arsenal, Arsene Wenger, Fenerbahce, Fenerbahçe-Arsenal Maçı, Luis Aragones, Şampiyonlar ligi, Semih Şentürk, Uğur Boral, Van persie, Volkan Demirel
(Bu yazı maç ıle eş zamanlı yazıyz dökülmüştür… )
Maçın birinci dakikasında Arsenal maç içinde yapacağı futbol resitalinin sinyalini verdi sanırım Van Persie’nin topuk pasıyla… Sonucunda verimli bir atak oluşmadı ama hareket güzeldi. Dakikalar 5’i gösterirken Sabri Ugan Gökhan Gönül’ü övdü. Bu sırada Gökhansa sadece taç atıyordu. Fenerbahçe ardarda kullandığı taç atışlarıyla topu ceza sahasına kadar taşımayı başardı. Oluşan karambolde penaltı noktasının çevresinde gezinen topu kaleye gönderemedi sarı-lacivertli ekip. 10 dakika dayanamadınız kardeşim mi diyecektik ki Fabregas’ın arapasını Van Persie iyi değerlendiremedi. Volkan’ın da açıyı iyi kapattığını söylemek gerek. Son 2 dakikadır karşılıklı pas hataları var. Fenerbahçe için özgüven Arsenal’de ise tecrübe eksikliğinden kaynaklanıyor gibi bu hatalar. Fabregas takımını yine çok iyi yönetiyor. Harika paralel pasını ise Ramsey iyi değerlendiremedi ama kaleyi bulmasını bildi. Dakika 12 ve Fenerbahçe adamakıllı top yapmaya başlamıştı ki uzun atılan bir pasla yine topu kaybettiler. Yerden kısa paslarla oynamanın, topu kendi takımında tutmanın en güzel örneği idi bu dakikalar. Nitekim Arsenal’de topu kapınca yerden paslar yaparak topu kendisinde tuttu. Sağdan Van Persie’yi nefis kaçırdılar. Hızıyla ceza sahasına yönelip arka direğe yaptığı ortayı Volkan tokatlamayı başardı. Fakat top Fabregas’ın önüne düştü ancak top ayağına dolanınca Lugano topu uzaklaştırdı. Fenerbahçe ayağa paslarla yine ceza sahasına yaklaşmıştı ki Güiza topu bekleyince top rakibe geçti. Arsenal hızlı çıkınca Fenerbahçe’yi tuzağa düşürüyordu ki Volkan, Van Persie ve Fabregas’ın şutlarını iyi çıkardı. Selçuk topu eliyle kontrol edince hem serbest vuruşa sebep oluyor hem de sarı kart görerek takımını şimdiden gelecek maçta yalnız bırakıyor. Babamsa “Hakem Selçuk Dereli olsaydı çan çan konuşurdun ama … ” diyerek Türk’ün yabancı hakemlere karşı itiraz etmeye cesaret edemediklerine dem vuruyor. Bense yabancı dilleri olsa eminim 90 dakika boyunca itiraz ederler tezimi beğenilerinize sunarım. Dakika 18 ve Van Persie topun başında. Kaleye mi derken içeriye sert kesilen ortayı Carlos kendi kalesini topa tutacaktı kafasıyla topu uzaklaştırmak isterken. Fenerbahçe kontraatağa kalktı, ancak attığı depar sonrası genç Ramsey topu Uğur’dan çok rahat kaptı. Arsenal yine hızlı çıkmak isterken pas hataları sonucunda topu Fenerbahçe’ye verdiler yine… Fenerbahçe’den gerçekten acemice bir pas hatası direk rakibin ayağına. Güiza’yla çelimsiz ataklar geliştirmeye çabalasa da sonuca varamıyor. Roberto Carlos ise 23. dakika civarı Fenerbahçe’nin kazanması mucizelere kalmış diye düşündürten bir şut çıkarıyor yaklaşık 40 metreden. Topu Fabianski rahat tutuyor. Fenerbahçe ilk defa Arsenal yarı sahasında bu kadar fazla adamla bulunuyor. Serbest vuruşa şükrediyoruz bu durumda. Ancak Carlos’un içeri sert kestiği topu avuclarının arasına alan Fabianski hızlıca oyuna sokarak takımını atağa kaldırıyor. Ancak atak kornerle sonuçlanıyor. Semih takımın bal yapan tek arısı görünümünde üst düzey bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Güiza’ya da arapası verebilseydi 28. dakikada iyi olabilirdi ama topu soldaki Uğur’a aktarıyor o da adını uzun süredir duymadığımız Kazım’a iletiyor ama nafile… Bir iki çaresiz taç atışı sonrası Güiza’nın umutsuz vuruşu kaleyi bile bulmuyor. Maça sağbekte başlayan Toure, Guti’yi kıskandıran bir arapası atıyor ki Van Persie kalenin dibinde buluyor kendini. Hareketli topu öyle bir durduruyor ki Fenerbahçeli Lugano Uruguay’a tek gidişlik biletini alıyor. Harika gelişen atak ise Volkan’ın parmakları ucuna çarpıp direkten dönüyor. Van Persie üzgün! Fenerbahçeli taraftarlar Volkan’a duacı. Onun sayesinde dakika 36 iken sesleri hala çıkabiliyor. Fenerbahçe kaçan bu golden sonra yorulan Arsenal’in üzerinde sağdan ve soldan ataklar geliştirerek baskı yaratsa da daha kaleyi bulamadılar. Ancak Gökhan Gönül iyi bir şut çıkarıyor kaleye ulaşan ama o da yaklaşık 30 metreden. Sanırım kanaryalar cezasahasına kolay kolay giremeyeceklerini anlayıp uzaktan şut atarak rakibi önce korkutmayı planlıyorlar. Ardından gelişen Arsenal ataklarında son paslar yerini bulmuyor. Bunlardan birinin sebebi ise altıpasa iyi kesilen topu harika uzanarak taca doğru çelen Volkan. Sanırım bir dakika sonra Nasri’nin attığı şutu yine aynı çeviklikle kurtarırken bu iki güzel hareketi Arsenal taraftarları alkışlamaktan kendilerini alamıyorlar. Semih takımını ayakta tutmaya bal yapmaya devam ediyor ama tüm kovana yetecek mahsül veremiyor “Genç Golcü”. Çünkü peteği tek başına yapamaz hiç bir arı. Arsenal son beş dakikayı Fenerbahçe ceza alanı çevresinde geçiriyor ama gole gidecek bitirici pasları atamıyor. “Topçular”ın yapamadığını Roberto Carlos yaptığı ters vuruşla başarıyor ancak Volkan yine iyi bir zamanlamayla topa rakibinden önce sahip oluyor. Dakika 45 Aragones’in başı yine öne eğik ve yine alnını kaşıyor. Belli ki düşünceli.
İkinci yarı Fenerbahçe’nin ortasahadan çıkarken yaptığı top kaybıyla başladı. Bendtner kaptığı topu uzaktan şut olarak değerlendirdi, fakat top dışarda. Arapasların usta isimlerinden Fabregas’ın Van Persie’nin koşuyoluna attığı topu geç sezen Lugano kötü pozisyon aldığından çareyi hollandalıyı düşürmekte bulunca hakem Rosetti Porto maçında Lugano’nun takımını yalnız bırakacağını söyledi. Paslaşarak kullanılan serbest vuruşu Toure sert bir şekilde kaleye gönderse de Volkan bu topa da müdahale etmeyi başardı. Kullanılan kornerde topu ceza alanından hızlıca çıkarmasını başarınca Uğurla maçta buldukları ilk ciddi pozisyonu harcadılar. Ardından Kazım’la atak hazırlığı yapan Fenerbahçe, Jamaika’lı Afro-Türk laubauliliğine yenik düştü ve topu rakibine tekrar verdi. Kazanılan topu Bendtner ile 6pasa gönderen kırmızı-beyazlı rakip, hollandalı golcüsünün önündeki Carlos’u itince hakem faule hükmetti. Dakika 52’de Carlos 1998 yılında Fransa’ya attığı golü tekrar etmek ister gibi topa yaklaşırken eliyle hafif ve naif bir hareket yapıp kaptan Semih ve Gökhan’ı topun başından gönderiyor. Ancak attığı şut rakip kalecinin ellerinde son buluyor. Dakikalar 60’ı gösterirken Aragones klasik oyuncu değişikliğini yapıyor. Afro-Türk, yerini Gurbetçi-Türk’e bırakıyor. Arsene Wenger ise bu değişikliğe karşılık ilk maçta kapanış golünü atan ’90 doğumlu Ramsey’in yerine Diaby’yi alırken UEFA oyuna genç kaleci Vito Mannone’yi alıyor. (Canlı yayında ekrana böyle yansıdı…) Bendtner’in yerine ise üç senedir Arsenal forması altında görmeyi beklediğim Vela oyuna girdi. Yedek kulübesinin kalitesi ortada sanırım. Ali Bilgin ilk topunda neredeyim ben şaşkınlığıyla topu rakibine teslim ediyor. Vela ve Diaby ise sol taraftan rakibini dağıtmaya başlıyor. Oyuncu değişiklikleri sonra oyun daha rolantide geçiyor. Arsenal’in kanatlardan yaptığı ortaları Fenerbahçe tam manasıyla “savuşturuyor”. Genç oyunculardan kurulu rakipse ceza sahası dışından şutlarla kaleyi bulmaya çalışıyor. Bu arada sakatlanan R.Carlos Aragones’in Deivid’i oyuna alma ihtimalini ortadan kaldırıyor ve bir mahalle maçında oyuncu değişikliği yapılıyormuş gibi yerini Vederson’a bırakıyor. Arsenal yorgun olmasına karşın hala aynı tarz ataklarını geliştirmeye devam ediyor ama Fenerbahçe gerçekten “Çanakkale geçilmez”i oynuyor. Lugano ve Edu 1. Dünya Savaşı’ndaki bu savunma zaferinden haberdar değiller muhtemelen ama yarınki gazeteler Londra’daki savunma zaferine bu benzetemeyi yapacak. Dakikalar tükeniyor! (klişeleri seviyoruz!..) İki takımda fazlasıyla yoruldu. Artık atılacak ya da yenilecek golün tek sebebi yorgunluk olacak. Wenger sıkıntılı. Tottenham beraberliğinden beri küçük çaplı bir buhran yaşıyorlar. Beklenmedik puan kayıpları yaşadığı için basın biraz üstüne geliyor haliyle. Maça çıkmadan önce de Fenerbahçe maçını mutlaka kazanmak istediklerini ve hırslı olduklarını söylemişti. Sonuç işe şimdilik nötr. Fenerbahçe direnmeye devam ederken yorgunluğun sonucununda sakatlıklar geliyor. Uğur sekiyor muhtemelen bir zorlanma oldu kasığında. Gökhan ise oyuna Uğur gibi sakat sakat devam ediyor. 4. üncü hakem maçı 4 dakika daha uzatıyor. Fenerbahçe topu taca atarak zaman geçirmeye devam ediyor. Dakikalar 92 oldu… Fenerbahçe Ali Bilgin ile atağa kalkıyor Londra’da şimdi top Güiza’da ama topu kaptırdı Clichy’ye. Gökhan da topu Vela’dan kaptı ancak topu rakip kaleciye teslim etti. Arsenal ise Toure ile sağdan geliştirdiği son atakla da sonuca ulaşamayınca maç 0-0’lık sonuçla sona eriyor…
Maç yorumu: Fenerbahçe gerçekten iyi direndi. Rakibin tesadüfi veya laubauliliğinden yaptığı kayıplarından sonra topa sahip oldular. Bunları da verimli değerlendirmeye yönelik bir oyun düşüncesiyle sahaya çıkmadıkları çok belli. Zaten topla oynama yüzdeleri %37…
Buradan alınan puan kimseyi yanıltmasın. Fenerbahçe bugün futbol oynamadı ki alınan bir puan için iyi futbolla oynandı yorumu yapılabilsin. Oynatmadı da diyemiyorum ne yazık ki. Çünkü sadece altıpasa kesilen ortalara yerinde müdahalelerde bulunup topu kalelerinden savuşturdular. Oynatmadı diyebilmek için gerçekten rakibini ısırmalı, oyununu bozmalı, topu gerçekten ayağında tutup verimli bir şekilde paslaşarak rakibin topla ilişkiye girmesini engellemek gereklidir.
“Tesadüf” müdür bilemem ancak geçen sene Şampiyonlar Ligi’nde son sekize kalmış bir ekip olarak aynı şehri ziyaret eden Fenerbahçe bu sene aynı şehre grubunda sonuncu olmamak için geldi. Bu takım bu kadar zirvedeyken bugün alınan puana şükrediliyorsa, bu takımı bu hale getirenlerin oturup gerçekten düşünmesi gerekir ki biz de sene başında yapılan “ben inşaattan anladığım kadar futboldan da anlarım…” açıklamalarında bir doğruluk bulalım…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 08 Ekim 2008. Etiketler: Aston Villa, Avrupa Ligi, Benfica, Deportivo, Fuar Şehirleri kupası, Galatasaray, Michel Platini, Şampiyon Kulüpler Kupası, Şampiyonlar ligi, Şampiyonlar Ligi Kupası, sevilla, Tottenham, UEFA Kupası, UEFA Kupası gruplar, Valencia
(Cumhuriyet Spor Eki Sayı:115 / 07.10.2008)
Önce Fuar Şehirleri Kupası vardı. İsviçre, İtalya ve İngiltere federasyonlarının önde gelen isimleri, FIFA’nın da desteğiyle 1955’te kurulan bu kupada Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden sadece uluslararası ticaret fuarlarının yapıldığı kentlerin takımlarının katılması kararlaştırıldı. Takımların liglerindeki konumları önemsenmeden mücadele edilebilen kupada ‘tek şehir, tek takım’ kuralı da bulunmaktaydı. Kupaya heyecan katmak amacıyla 1968’de statü değişikliğine gidilerek kupa lig ikincilerinin mücadele edebileceği hale getirildi ve ismi de 1971’de ‘UEFA Kupası’ olarak değiştirildi.
Kulüplerarası ikinci büyük organizasyon olarak kabul edilen ‘Kupa Galipleri Kupası’, 1992’de ‘Şampiyon Kulüpler Kupası’ lig formatına geçince gözden düşerek 1998/99 sezonunda UEFA Kupası’na katıldı. UEFA başkanları her sezon bu kupaya ilgi çekmek için ne yaptıysa da bu kupa Devler Ligi’nin gölgesinden kurtulamadı. Ancak bu sezon UEFA Kupası’nda mücadele edecek takımlar birçok açıdan Şampiyonlar Ligi’nde yaşanan heyecanı aratmayacak. Çünkü ilk 4 torbada son iki sezon içinde Şampiyonlar Ligi’nde boy göstermiş takımlar bulunuyor.
Grup eşleşmelerinin bugün belli olacağı turnuvada birinci torbadaki takımlar fazlasıyla göze batıyor. İlk bakışta birinci torbaya aldanıp Şampiyonlar Ligi torbalarından biri olduğu sanılabilir. İnsanı bu yanılgıya düşüren şey ise bu torbadaki 6 takımın 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmiş olması. Hamburg da 2006-07 sezonunda bu lige katıldı. Tottenham ise Şampiyonlar Ligi’ne uzun yıllar katılamamasına karşın kurduğu güçlü kadroyla dikkat çekiyor. Bu torbada bulunan Milan, 2006-07 sezonunun Şampiyonlar Ligi şampiyonu. Sevilla da geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde son 16 takım arasına girdi. Ayrıca 2005-06 ve 2006-07 sezonlarının da UEFA Kupası’nın sahibi…
İkinci torbada bulunan 8 takımdan 3’ü geçen sezon Devler Ligi’ne katılabilmiş. Ancak Deportivo, S.Moskova, PSG ve Club Brugge de zaman zaman bu kupada yer alan önemli takımlar… 3. torbada ise Rosenborg ve Slavia Prag, bir önceki sezon Şampiyonlar Ligi’nde oynadı. Bu torbada bulunan temsilcimiz G.Saray’la birlikte yaptığı transferlerle öne çıkan Manchester City, Udinese, Sampdoria ve Feyenoord’un Şampiyonlar Ligi düzeyinde olmadığını kim iddia edebilir?
4. torbada yer alan takımlardan Hertha Berlin, Portsmouth, Aston Villa, Kopenhag ve 5. torbadaki St. Etienne, Wolfsburg ve S.Liege, Avrupa arenasında sıkça yer alıyor. Özellikle S.Liege’in Liverpool’a uzatma dakikalarında yediği gollerle Şampiyonlar Ligi gruplarına kalamadığını, Everton’ı ise mağlup olmadan eleyerek buraya geldiğini unutmamak gerekir.
Beşiktaş ve Kayserispor’un elendiği kupada ülkemizi bir tek G.Saray temsil edecek. Şampiyonlar Ligi’nden elenen Sarı – Kırmızılılar hayal kırıklığına uğrasa da UEFA Kupası’nda mücadele açısından hiçbir fark hissetmeyecek. Çünkü Milan, Stuttgart, G.Saray, Aston Villa ve S.Liege’den oluşacak muhtemel grubun Şampiyonlar Ligi’ndeki hiçbir gruptan aşağı kalır bir yanı olmayacak. Bu kupanın tek eksiği takımlara maddi bir katkısının bulunmaması. Ancak UEFA Başkanı Michel Platini, gelecek yıl yapılacak değişiklikle bu durumun aşılacağını müjdeledi. Avrupa Ligi adını alacak UEFA Kupası’nda ekonomik anlamda da adımlar atılacak.
Gruplar:
A GRUBU-Schalke (Alm),Paris SG (Fra),Man.City (İng),Santander (İsp),Twente (Hol)
B GRUBU-Benfica (Por),Olympiakos (Yun),GALATASARAY,Hertha B. (Alm),Metalist (Ukr)
C GRUBU-Sevilla (İsp),Stuttgart (Alm) ,Sampdoria (İta),Partizan (Srb),St.Liege (Bel)
D GRUBU-Tottenham (İng),Spartak M. (Rus),Udinese (İta),D.Zagrep (Hır),NEC Nij. (Hol)
E GRUBU-AC Milan (İta),Heerenveen (Hol),Braga (Por),Portsmouth (İng),Wolfsburg (Alm)
F GRUBU-Hamburg (Alm),Ajax (Hol),Slavia Prag (Çek),A.Villa (İng),Zilina (Svk)
G GRUBU-Valencia (İsp),Brugge (Bel),Rosenborg (Nor),Kopenhag (Dan),St.Etienne (Fra)
H GRUBU-CSKA (Rus),Deportivo (İsp),Feyenoord (Hol),Nancy (Fra),L.Poznan (Pol)
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 17 Eylül 2008. Etiketler: Aalborg, Ancona, Anorthosis, Athletic Bilbao, Aurel Sunda, Avrupa Şampiyonası, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, BATE Brisov, Benfica, Bologna, Cadu, CFR Cluj, Dinamo Bükreş, Dorinel Muntenau, ECOMAX, Francesco Guidolin, Giovanni Galeone, İtalyan Futbolu, Lens, Macaristan ligi, Maurizio Trombetta, Napoli, Palermo, Perugia, Portekiz futbolu, Roma, roma cluj maçı, Romanya ligi, Şampiyonlar ligi, seria a, Sevegliano, St. Etienne, Steaua Bükreş, Udinese, werder bremen, Zalgiris Vilnius
Avrupa Şampiyonası’ndan sonra futbolseverleri futbol açısından fazlasıyla tatmin eden Şampiyonlar ligi de sonunda başladı. Bu sene dört tane süpriz takım var bu ligde. Rumen CFR Cluj, Güney Kıbrıs’tan Anorthosis, Danimarka’dan Aalborg ve Beyaz Rus ekibi BATE Brisov. Averaj takımı olur gözüyle bakılan bu dört takımdan ikisi ilk maçlarında hiç de öyle olmayacaklarını kanıtlarcasına performans gösterdi. Yıllardır hem kendi liginde hem de Avrupa arenasında gol yollarında hiç problem yaşamayan Bremen Anorthosis’e bir gol atamadı. CFR Cluj ise İtalyan devi Roma’ya acımadı! Üstelik deplasmanda ve 1-0 geriden gelerek başardılar bu işi. İyi de kim abi bunlar?
Herkeste merak uyandıran bu takıma hemen bir göz attım. Kulüp Cluj şehrinin Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna dahil olduğu 1907 yılında kurulmuş. Orijinal adı da Demiryolu Çalışanları manasına gelen Kolozsvári Vasutas Sport Club (K.V.S.C.) müş. Kurulduğu yıldan 1970’lere kadar elle tutulur bir başarısı yok. Araya giren dünya savaşları, sınır çizimi vs. gibi siyasi, politik sebeplerle bi Romanya ligi, bir Macaristan ligi, bir Transilvanya kupası gezmiş dolaşmış.
1976 senesine kadar, bizim de yaptığımız gibi en parlak dönemini ballandıra ballandıra anlatmış wikipedia’da. Şuna üç attık, buna beş attık falan. Fakat 1976-2002 dönemi arasında asansör takım kim olmak ister diyince ilk parmak kaldıranlardan biri olup alt liglerin gediklisi olmuşlar. Bu arada finansal problemlerle de boğuşan kulüp 90’lara doğru “özkaynak”tan gelen yetenekleriyle belini doğrultmaya başlamış.
2002 yılında da gözünü sevdiğim endüstriyel futbolun “batağına” düşüp ECOMAX’ın hem kulübe sponsor hem de ortak olmasıyla Roma galibiyeti’nin temelleri atılmaya başlanmış. Bu arada paranın her şeyi yapabileceğini düşünen kulüp yöneticileri muhakkak bir haltlar karıştırmışlar ki, kulübün ana sponsorunun adı hakem ayartma skandalına karışmış. Sonra teknik direktörü bunu reddetmiş ama onu da devre arası göndermişler. Yerine gelen Aurel Sunda’da 15 maçta tek beraberlik alarak takımı birinciliğe sonra birinci lige taşımış. Tam 28 yıl sonra birinci lige çıkan Cluj’un yerel olarak en büyük başarılarından biri bu.
2005 sezonunda Intertoto’ya katılma başarısı göstermişler. Maça rezerv kadrosuyla çıkan Athletic Bilbao’yu 1-0 ve ne maçtı be dedikleri St. Etienne’i yenemeden elemişler. Ancak Zalgiris Vilnius’u rahat geçebilmişler. Final maçında da Fransız Lens’a 89. dk.da yedikleri frikik golüyle elenmişler. Bu dönemde de takımın başında bulunan Rumen futbolunun önemli isimlerinden Dorinel Muntenau, aynı anda futbolcu olarak görev yapmış.
Şampiyonluğa uzandıkları sezonda takıma bu yoldaki en önemli desteği Benfica’dan gelmiş. Portekiz futboluna önemli yetenekler yetiştirmiş takım elindeki genç yetenekleri pişmesi için bu takıma göndermeye başlamış. 2006-2007 yılında yapılan kardeş kulüp anlamasından sonra takıma bir çok portekizli gitmiş gelmiş. Şu anda 5 tane portekizli var ve bu oyunculardan Cadu takımın kaptanı. 28 kişilik takımda zaten 7 rumen futbolcu var. Bu açıdan bakılırsa milli takımlara ne katar bu takım denilebilir. Ancak şu açıdan bakarsak katacağı şeyler var. Avrupa’da es kaza bir yerlere vardı bu takım, ülke puanına katkısı kadrosunda 5 portekizli, 3 brezilyalı 6 arjantinli vs bulundurduğu için bu ülkelerin takımlarına paylaştırılmayacak. Ülke puanına yapılacak katkı ile Romanya’dan daha fazla takımın katılmasını sağlamış olacak Avrupa Kupalarına…
Neyse konumuza dönelim. Takımı şampiyon yapan hocayı kovmuşlar ve yerine İtalyan Maurizio Trombetta’yı getirmişler. Zaten film de burada kopuyor. Trombetta 45 yaşında genç bir teknik adam. Kariyer olarak da daha yolunun başında. 1981-1993 yılları arası alt liglerin seyyah futbolcularından biriymiş. Emekli olur olmaz futbola ilk başladığı Udinese’de altyapı hocalığına başlamış. Kısa süre sonra dönemin teknik direktörü Giovanni Galeone’nin asistanlığına geçmiş. 1999 yılına kadar Galeone nereye, “asistan” Trombetta oraya gitmiş. Perugia ve Napoli bünyelerinde bulunduktan sonra biraz da Bologna’ya gitmek isteyip, haftasonu Roma’nın yenildiği Palermo’nun şu andaki hocası Francesco Guidolin’in Bologna takımında asistanlığına geçmiş. 5 sene burada çalışan tilki kürkçü dükkanına geri dönmüş. Galeone’nin Ancona’da yardımcılığını yapmış.
Kendi ayakları üzerinde durmaya 2007 senesinde karar veren Trombetta amatör kulüplerden Sevegliano’nun 7. haftada başına geçmiş ve son sıradayken aldığı takımla ligi 4. bitirmiş. Ardından da yolu Cluj’la kesişmiş. Nerede nasıl olmuş onu çözemedim. Ama etkileyici bir CV’si olduğunu söyleyebileceğimiz bu hocanın bu düzeyde bir takıma tavsiye edilmesi zor olmamıştır. Sezonu da Dinamo ve Steaua gibi iki köklü ekibin 17 yıllık hegamonyasına son vererek büyük bir adım atmış.
Yukarıda anlattıklarımdan çıkarılacak sonuç şu. Cluj çok mükemmel bir takım değil. Ancak başlarında 12 sene futbolcu, 14 sene de antrenör olarak italyan futbolunun içinde olan bir teknik adam bulunuyor. İtalyan takımlarının sistemini, oyun tarzını ondan iyi bilebilecek birileri elbette vardır ama onun da iyi bildiğini söylemek zorundayız. Bunları düşününce ve üstüne bir asistanlığını yaptığı Guidolin’den Roma’yı nasıl alt ederim başlıklı dersleri aldıysa alınan bu galibiyete şaşırmamalı bence. Tabi ki futbol şansı ve Roma’nın muhtemel çantada keklik takım düşüncesi galibiyete etki etmiştir. Top daha ne kadar yuvarlak olabilir bunu gördük Şampiyonlar Ligi’nin ilk haftasında.
Bakalım Cluj daha neler yapabilecek, Roma galibiyeti tesadüf mü değil mi göreceğiz. Ancak ben Trombetta’nın adını bir köşeye yazdım seneye Seria A takımlarından birinde yeri bence hazır…
Kategorisi Genel