Arşiv | Eylül 9th, 2008

Lenin’in Takımı Rubin Kazan

Rus takımları 17 yaş altı milli takımımızın yıldızlarından Caner Erkin’in CSKA Moskova’ya transfer olmasıyla keşfetti Türk futbol pazarını. Ardından son şampiyon Zenit St. Petersburg Fatih Tekke’yi transfer edip, bu oyuncudan verim alınınca diğer takımlar da Türk futbolunu yakından incelemeye aldı. Rubin Kazan’ın Gökdeniz transferiyle bu durum doruğa ulaştı.

Türk Pazarı’nın Keşfi

2007 yılında Galatasaray’dan Stjepan Tomas’ı ve Hasan Kabze’yi kadrosuna katan Rubin Kazan takımı bir anda ülkemizde de adı anılır bir takım olmaya başladı. Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u transfer etme çabalarıyla bir dönem gündeme oturan takım, Hasan Kabze’nin golleriyle kazandıkça, kelime oyunlarını çok seven medyamız tarafından da “Rubin ‘Kazan’dı” cümleleriyle bir çok kez manşetlere taşındı.

Son manşetini de Trabzonspor’a bonservis bedeli için 8.7 Milyon Euro ödeyerek kadrosuna kattığı Milli oyuncumuz Gökdeniz’in transferiyle attı Rubin Kazan. Peki neyin nesidir bu takım, biraz daha yakından bakalım.

Lenin’in Mıntıkası

Gorbunov Farbrikası tarafından 1930’larda kurulan takım, hızlı bir çıkışla Kazan şehrinin güçlü takımlarından biri haline gelir. Lenin’in üniversite öğrenimi bitirdiği şehrin takımı, o dönemlerdeki siyasi durumlardan dolayı adını bir çok kez değiştirmek zorunda kalır. Önce “Lenin’in Mıntıka Takımı” ve “Krylia Sovetov”, olur. Sonra uzun bir süre “Iskra” olarak anılırlar ve sonunda bugünkü adı “Rubin” olarak anılır.

Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’ın takımı Rubin senelerce, ikinci lig ve birinci lig arasında mekik dokumuş bir takım. Yani bizim liglerimizdeki Kocaelispor, Sakaryaspor, Eskişehirspor gibi bir takım görüntüsünde. Tarihlerindeki en önemli ve ilgi çekici maç 1947 yılında, Spartak Moskova ile yapılan dostluk maçı. 2-6 mağlup durumdayken 6-6 biten maç sonrası inatçı karakteriyle anılmaya başlar. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse inatçılığı 1. lige çıkmak ve oradan düşmemekle sınırlı kalmıştır.

Lig Geçmişi

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılana kadar, Sovyet Şampiyonlar Ligi(Soviet Top League) olarak nitelendirebileceğimiz ligde hiç mücadele edemeyen ekip, uzun bir süre alt liglerde mücadele etti. 1993-1994 sezonunda Gençlerbirliği’ni de çalıştıran teknik adam Kurban Berdyev’in 2001 yılında takımın başına geçmesiyle yükselişe geçerler. Aynı anda takımın başkan yardımcılığını da yapan teknik adam, takımı 2003 sezonunda “Russia Premier” Ligi’ne çıkarır. Premier Lig’deki ilk sezonunda büyük bir sürpriz yapıp ligi 3. bitirip, UEFA Kupası’na katılmaya hak kazanırlar.

Bu başarılarını 2003 sezonunda kendi sahalarında oynadıkları 15 maçta, aldıkları tek mağlubiyet ve iki beraberliğe bağlamak mümkün. İlk defa katıldıkları UEFA Kupası serüvenleri kısa sürer ve ilk turda elenirler. 2004 sezonunda 10., 2005’te bu sefer kendi sahalasında oynadığı 15 maçtaki yenilmezliği ile 4. , 2006’da 5. ve geçtiğimiz sezonda da 11. olarak bitirirler ligi.

Sezon Hedefleri

Resmi olarak 1958 yılında bugünkü adını alan takım bu sezon 50. yaşını kutluyor. 2005 senesinden beri kulübün başkanlığını ve Tataristan’ın başkan yardımcılığını yapan Alexander Gusev, bu sezonki hedeflerini Avrupa Kupaları’na katılmak olarak belirlemiş.

Bunu başarabilmek için de daha önceki sezonlarda harcamadıkları kadar transfere para harcamışlar. Transfermarkt.de sitesine göre toplamda 19.45 Milyon Euro’ya yapılan transferlerde göze çarpan ilk isim Gökdeniz Karadeniz.

Bonservis bedeli ile kulübün en pahalı futbolcusu konumundaki oyuncuyu, Arjantinli genç stoper Cristian Daniel Ansaldi izliyor. Rusya Ligi’nin ve Milli Takım’ın en tecrübelilerinden Sergey Semak bu sıralamada üçüncü. Bir süre Fenerbahçe formasını da giyen Ukraynalı Sergev Rebrov da bu sezon Rubin Kazan’a gelen tecrübeli oyunculardan. Bu listeye tecrübeli golcü Savo Milosevic’i de eklemeden geçmeyelim.Stjepan Tomas ve Hasan Kabze de bu takımın avrupa kupaları tecrübesine sahip oyuncuları arasında göstermek gerekir.

İki Tane Stadyum

Ülkemizdeki takımlar futbol oynamak için bir tane bile stad bulamazken, Rubin Kazan’ın iki tane stadı bulunuyor. Biri Rubin-2 ve Rubin Rezerv takımlarının maçlarını oynadığı 10.000 kişilik kapasiteli “Rubin” stadı, diğeri Rubin Kazan takımının oynadığı 30.000 kişi kapasiteli, daha önceki adı “Lenin Stadı” olan “Central Stadium”.

Bu Sezon Ne Yapabilirler?

Tarihlerinde hiç şampiyonluk görememiş takım bu sezon bunu başarabilecek gibi gözüküyor. Bu konuda bir yorum getirmek için ne kadar erken olsa da şu ana kadarki performanslarına bakarsak en azından Avrupa Kupaları’na katılma amaçlarına ulaşacak gibi gözüküyorlar.

Bu sezon ligde oynanan 20 maçta12 galibiyetleri ve iki mağlubiyetleri var. Bu maçlarda 30 gol atıp 15 gol yediler. Uzun zamandır da birinci sıradalar. Geçen sezonun şampiyonu ve bu senenin UEFA Kupası finalisti Zenit St. Petersburg’u hem deplasamanda 3-1, hem de içeride 4-1 yenerek şampiyonluk konusunda inatçı olduklarını gösterdiler. Milli maçlar sebebiyle lige verilen araya birinci girmeleri üst sıralardaki yerlerini garantiledi denilebilir.

Rus Takımları’nın Türk Futbolu’na Katkısı

Türkiye’de ulaşamadığı şampiyonluk ve UEFA kupasına Zenit takımı ile Rusya’da ulaşan Fatih Tekke’den sonra Gökdeniz Karadeniz’in de aynı başarıyı Rubin Kazan’la gösterebilir. Türk futbolu ve futbolcuları için önemli bir gelişme olmaya aday bir durum.

Mesela Trabzonspor’da şampiyon olamayan oyuncuların şampiyonluk görebilmek için de iyi bir “kaçış” kapısı olabilir. Ayrıca Türk Futbolcusunun kalitesini gören Rus takımlarının ülkemizden yapacağı muhtemel transferlerle, ülkeye giren dövizdeki artışın ekonomiye önemli bir katkısı olabilir. Tabi bize ödedikleri parayı yayın haklarıyla geri almaları da mümkün.

Eğer Rus takımları, Türk oyuncuları tercih etmeye devam ederse, ülkemizde yurtdışına çıkan futbolcuların fazlalığı ile forma şansı bulamayan genç oyuncuların önü açılacak ve bu sayede oyuncuların gelişimesi mümkün olacak. Gelişebilmenin diğer bir yolu olan devinim, bu sayede gerçekleşebilir ve Türk futbolunun ve futbolcusunun gelişimi mümkün olur.

Kategorisi Genel0 Yorum

Inter Milan’ın Karanlık Yüzü

Uyuşturucular, hayat kadınları ve intihara teşebbüs: Kazanılan son şampiyonluğa rağmen, aslında San Siro’da hayat hiç de göründüğü gibi değil… (Four Four Two-İngiltere Temmuz 2008)

Tartışmalar hiç bir zaman Inter Milan’ın yakasını bırakmadı. Şike skandalı olmaksızın kazanılan son şampiyonluğa karşın, kulübün altyapı takımında oynamış genç bir oyuncunun açıklamaları Inter Milan kulübünün üzerine gölge düşürdü.

İsveç Genç Milli Takımı’nın eski kaptanı Martin Bengtsson’ın yazdığı, “San Siro’nun Gölgesi” kitabı, oyuncunun Inter Milan’ın genç takımında geçirdiği dokuz aylık dönemi anlatıyor. Kitap içerdikleriyle İtalya’da ve İsveç’te ufak çaplı bir sansasyona sebep olmuş. Çünkü Milan ekibinde geçirdiği dokuz ay boyunca kendini askeri kamptaymış gibi hisseden genç yetenek, sonunda yaşadığı bunalıma dayanamayıp intihara teşebbüs etmiş. Söylenene göre hafif uyuşturucu kullanımı yaygınmış ancak gençlere çok az veya hiç özel yaşama alanı bırakmıyorlarmış.

İsveç’in Orebro takımında başladığı futbol hayatına, büyük maçlarda ustalık içeren golleriyle ününe ün katmaya başlayan yaratıcı orta saha oyuncusu Bengtsson, 17 yaşındayken Inter Milan’ın yetenek avcıları tarafından keşfedilmiş.

Takıma ilk geldiğinde her şey iyi giderken, Avusturya’da yapılan kampta her şey tersine döner ve iki oyuncu esrar içerken yakalanır. Bengtsson’un iddialarına göre, kulüp bu olaydan sonra bütün oyuncuları cezalandırır ve kampta kısıtlama politikası başlatır.

“Her zaman nereye gittiğimizi, ne yaptığımızı haber vermek zorundaydık. Hapishane gibiydi. Futbolcular farklı şekilde tepkiler verdi. Kimi uyuşturucu maddelere yöneldi, kimi de hayat kadınlarıyla problemler yaşadı. Bense duygularımı kendime sakladım ve bir müddet sonra birikmeye başladı.” diyen Bengtsson, kendini yazmaya vererek bu bunalımdan kurtulmaya çalışır. Ancak antremandan odasına döndüğü bir gün odasına geri geldiğinde, temizlik görevlisinin yazdıklarını çöpe attığını farkeder. “O gün bu dünyaya ait olmadığımı farkettim. Kimsenin zayıf olduğumu düşünmesini istemediğim için eve de dönemezdim. Ve… kendi hayatımı almaya karar verdim.” diyerek bileklerini keser, uyandığında ise kendini hastanede bulur.

Inter kulübü, Bengtsson’u ülkesine dinlenmeye gönderir.Yaşadığı bunalımı atlatmak için psikolojik destek alan oyuncu, bir yandan da kendisine terapi gibi gelen yazmaya geri döner ve bu yaşadıklarını kitaba döker. Şimdi 23 yaşında olan Bengtsson artık gazeteci olarak hayatına devam ediyor. Inter’deki eski takım arkadaşlarıyla görüşse de, futbolu bıraktığından beri kendini yeniden tanıyan oyuncu, futboldan uzak kalmayı tercih ediyor.

Her zaman alt yapı sistemlerini övdüğümüz yabancı takımların, aslında o kadar da iyi olmadıklarınının ve daha çocuk yaşta profesyonel hayata atılan futbolcu adaylarının yok ediliş öyküsü gibi. Belki de bu yüzden uzun süredir Inter Milan’ın altyapısından oyuncu yetişmiyor olabilir mi?

Kategorisi Genel0 Yorum


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Eylül 2008
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930