Eklendigi tarih 19 Eylül 2008. Etiketler: Aaron Lennon, arsenal, Aston Villa, Darren Bent, David Beckham, David Bentley, Dos Santos, For Whom The Bell Tolls, Fraizer Campbell, Galatasaray, juande Ramos, Luka Modric, Pavlyuche, Roman Pavlyuchenko, Tottenham, Tottenham Hotspurs, Vedran Corluka, White Hart Lane, Wigan, Wisla Krakow, Yeni Beckham
Bilemiyorum nereden ama bir yerlerden bir şekilde Tottenham’a kanım ısındı bir iki senedir. Aslında ezeli rakipleri Arsenal’i daha çok severim. Belki de hediye gelen Spurs formasından kaynaklanıyordur. Bilemedim bir an…
Geçen seneden beri daha bir bilinçle takipteyim bu takımı. Bu sene daha önce de belirttiğim gibi transfer sezonunun “anadolu takımı” gibiydiler. 14-18 arası oyuncuyu gönderip 10’a yakın futbolcu kattılar kadrolarına. Kattıkları da birbirinden yıldız oyuncular. Dos Santos, Modric, Pavlyuchenko vs. Ancak demiştim ki bu takımın daha iyi olabilmesi için birbirine alışması kadronun beraber oynaması gerekiyor. Ama kime? =)
Son Wisla Krakow maçına göz attım Spurs’un. Beklenen olmuş ve üst bitmişti maç kazanmışlar da buraya kadar hiç bir sorun yok. Ancak maçın özetlerini iki farklı kaynaktan okuyunca görüyorum ki Ramos hala ilk 11’ini arıyor ama bulamıyor. Bunu bir an önce çözmesi gerek.
Krakow maçına çıkan ilk 11’deki 5 oyuncu son Aston Villa maçında ilk 11’de başlamamış. Bunlardan 3’ü Villa maçında oyuna sonradan girmiş ama diğer ikisi kadroda bile değillerdi yanılmıyorsam. Luka Modric’in sakatlığını ve Vedran Corluka ile Pavlyuchenko’nun daha önce avrupa kupası maçı oynadığı için bu maçta forma giyememiş olmalarını anlayabilirim. Ancak bu üçü dışındaki 8 oyuncu neden aynı değil bunu anlayamadım. Bir takım yaratılmak isteniyorsa sürekli aynı ilk 11 üstünde ısrar edilmeli. Galatasaray’ın da yaşadığı bir problem bu.
Kadrodaki değişikliklerden en çok Bentley’nin esas yeri olan sağ açıkta oynatılması doğru bir hamle olarak yorumlanmış İngiliz basınınca. Yeni Beckham denilen bir oyuncunun yeri başka bir pozisyon olabilir mi? Bentley ilk 11’de başladığı maçta iyi pozisyonlar üretip, sonra Lennon’un ortasında topu tamamlayıp golünü de atmış 33. dakikada. İyi de 67 saniye sonra nasıl yemişler o golü. Hemen anlatayım. Eğer bir defans bloğu sürekli değişirse çok güzel pozisyon hatası yapılır ve ofsayt bozulur. Üstelik rakip cezas sahası etrafında paslaşırken yapılırsa bu hata 6.7 saniye sonra bile gol yersin, buna mahkumsun.
Neyse ki Darren Bent 73’te “süpriz” Fraizer Campbell’in ortasına kafayı vurmuş da Tottenham’ın da Ramos’un da omuzlarındaki yükü biraz hafifletmiş oldu. Yoksa White Hart Lane’de maç öncesi, maç arası çalınacak şarkı “For Whom The Bell Tolls” olabilirdi.
Pazar günü Wigan’la karşılacak Tottenham için Juande Ramos’un çözüm üretmesi zorunlu. Öncelikle defans dörtlüsünü bozmaması gerek. Orta sahadaki en az iki oyuncunun banko olması, diğer ikiliyi de rotasyon yaparak formda tutması gerek. Pavlyuchenko’nun tek eksiği lige uyum sağlayamamış olması. Onun destekçisi Darren Bent olacak gibi. Zira Ramos çift forveti sevdiği gibi, Bent 5 resmi maça da ilk 11′de başlayabilen yegane oyunculardan. Bu oyuncuların sayısı ne zaman artar, Tottenham da o zaman üst sıralara atlar.
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 19 Eylül 2008. Etiketler: Alex de Souza, Aragones, aurelio, Daniel Güiza, edu dracena, emre belözoglu, Fenerbahce, Galatasaray, İspanya Milli Takımı, La Liga, Lugano, Marcos Senna, ronaldinho, Sarı Kanarya, Semih Şentürk, Volkan Demirel, zico
Fenerbahçe’nin hakkında daha önce insidefutbol sayfası için yazdığım önizlenimimi tercüme edeceğim o kadar. (Ayrıca Bknz.)
Fenerbahçe
Dünya yıldızlarını transfer etme politikalarına devam ediyorlar. Ancak Ronaldinho 21 Milyon Avro ederken Güiza’ya 14 Milyon Avro vermek ne kadar mantıklı olabilir? Şampiyon İspanya’nın kadrosunda bulunan Güiza bu paraya değdiğini kanıtlaması için geçen sezonki 28 gollük La Liga performansına devam etmeli.
Geçtiğimiz yıl Galatasaray Kalli’yi teknik direktör yapınca yaşını eleştiren kesim şimdi 70 yaşındaki Aragones’i takımın başına getirdi. Fenerbahçe’ye en önemli başarılarını yaşatan Zico’yu göndermek garip bir seçim olarak gözükebilir anca Fenerbahçe’nin geleneği budur. Eğer sezon sonunda takımı lig şampiyonu yapamamışsan, ne yaparsan yap kapıyı gösterirler.
Aragones’in düşündüğü futbol yapısını İspanya Milli Takımı’nda uygulatması hiç de zor olmamıştı, çünkü çoğu futbolcu kulüp takımlarında aynı futbolu oynuyordu. Hızlı, ayağa ve rakip defansı delici ara paslarla oyunu oynamak zor olmadı bu yüzden. Ancak Fenerbahçe’nin son 5 senesi hep Alex De Souza’ya bağlı oldu. Takımdaki şüphesiz en iyi oyuncu olduğu için gelen her teknik direktör Alex’e göre taktiğini kurdu. Ama Aragones inatçı olarak bilinen bir kişi ve İspanya’da oynattığı oyunu Fenerbahçe’ye de oynatmaya çalışacak ki bu bence çok zor.
İspanya’nın en önemli bloğu orta sahası ve Marcos Senna’ydı. Aurelio kontratı yenilenmiş olsaydı Senna’nın görevini yapabilirdi. Ancak bonservis bedeli ödenmeden gitti ve hala da yerini doldurmaya çalışıyorlar. Senna’nın takıma katılma ihtimalı hala da varmış. Göreceğiz.
Eski Galatasaraylı Emre’yi transfer etmek bu yaz transfer döneminin en sansasyonel hareketi oldu. Çünkü Emre yurtdışında oynarken, dönerse sadece Galatsaray’da oynayacağını söylemişti ancak o da parayı seçti ki bu da Galatasaraylı hayranlarının tepkisini çekti.
İlk 11 olarak bakıldığında çok güçlü bir kadroları var ancak yedek kadrosu hiç de öyle gözükmüyor. Volkan’ın arkasında tecrübeli bir kaleci yok. Edu ve Lugano’nun da iyi alternatifleri yok. Bu oyunculardan biri sakatlansa veya kart cezalısı olsa Fenerbahçe büyük sorunlar yaşar.
Avrupa Şampiyonası’nın son dakika golcüsü Semih Şentürk takımın en önemli parçası olacak. Sarı Kanarya’nın şampiyonluğu onun performansına bağlı…
Kategorisi Genel