Arşiv | Ocak, 2009

Ön plana çıkan arka plan…

sivas-gs-taraftar Fotoğrafta ön plana çıkan tabi ki turuncu formasıyla Ümit Karan, sonra hakem ve hakemin elindeki kırmızı kart. Fakat her zaman ön plana çıkan şeyler çok fazla şey ifade etmiyor. Bu fotoğrafta “arka planda” kalanlar aslında futbolun her alanında ön plandalar. Rakibinin kırmızı kart görmesinden ötürü büyük haz duyan Sıvasspor taraftarlarının yüzlerine yansıyan neşeye, el kol hareketlerine yansıyan sevince bakın! Arada yuhlayanlar da var gibi gözüme çarpıyor. Ama burada en süper tepkiyi veren üçü, hakemin kafasının solunda kalan bereli amcadan, hakemin kafasıyla sağ kolu arasında kalan kot takımlı çocuktan ve bu ikilinin arsında kalan kahverengili amcadan geliyor…

Kategorisi Genel0 Yorum

Gazetecilik Örneği

Maçtan sonra kural hatası var diye G.Saray yönetimi itiraz etti. Olumlu sonuçlanmayabilir. Emin değilim maçı izlemediğim için yorum da yapmayacağım. Ama şu iki yorum Milliyet Haber Portalı’nda yayınlandı. Ve bu adamlar ülkenin en çok izlenen haber portalı ve en büyük medya grubunun bir parçası. Muhteşem bir haberciliğe imza atarak Ümit Karan’a, içinde bulunduğu pozisyonu, üçüncü tekil şahıs olarak yorum yaptırmışlar! Vallahi BRAVO!!! Ve Ümit de kendini haklı bulmuş!! =) Bir de Ahmet Çakar’ın açıklaması var ki evlere şenlik bu adam gerçekten kuralları bilmiyor dedirtti bana. Neden mi? Önce bir yorumlara bakalım…

Ümit Karan: Yunus Yıldırım, kırmızı kartla Ümit’i oyundan attı. Orada (varsa küfür hariç) Ümit’in oyundan atılmasını gerektirecek bir hareket yoktu. Bu sahada Galatasaray’a vurulacak en ağır darbe buydu.

milliyet-umit-karan2Ahmet Çakar: Ümit bir ikili mücadelede buzun etkisiyle oyun sahasının dışına düştü. Yerden kalktı, sinirlenmiş ve yerdeki buzları tekmelemiş. Neymiş efendim, hakemin üzerine su sıçramış. Her maçta yaşanan bu masumane reaksiyonun karşılığı koskoca bir kırmızı kart. Üstelik bu olay oyun alanı dışında. Oyun hakem atışıyla başlayacağına çift vuruşla başlıyor. Bu da bir kural hatası. Ondan sonra hakemler bizi rahat bırakın diye haykırıyorlar. Yaptığınız bini aştı ve hala utanmadan suçu başkalarında arıyorsunuz. Yazıklar olsun.

Ahmet Çakar’ın bu yorumda birçok iddiası var. Ancak en çok ilgi çekeni bu olayın oyun alanı çizgileri dışında olduğu ve bu yüzden de futbolcunun bu hareketinin oyuna dahil olmadığını yani hakemin Ümit Karan’a oyun oynanırken, oyun çizgileri dışında yaptığı bir hareketten kırmızı kart gösteremeyeceğini iddia etmesi. Bu ne kadar mantıklı? Saha çizgileri dışındaki karları “kasıtlı olarak” hakemin üstüne sıçratırsa oyuncu oyundan atılamaz mı? O zaman bir oyuncu hakeme itiraz edeceği, küfredeceği zaman oyun çizgileri dışına çıksın boşaltsın içini. Olue mu öyle iş? Oyun çizgileri dışında olan yedek kulübesindeki oyuncular kırmızı kart görmüyor mu hakeme itiraz, küfür ettiğinde? Ayrıca şunu da eklemek lazımdır ki; evimdeki FIFA Oyun Kuralları kitabının 2007/2008 baskısında, “Kural 3: Oyuncu Sayısı” maddesinin altında “Oyun Alanı Dışındaki Oyuncu” başlığıyla bu konuya açıklık getirilmiş:

Eğer bir oyuncu istemeden oyun alanını çevreleyen çizgilerden birini geçerse, ihlal yapmış olarak yorumlanamaz. Oyun alanı dışına çıkışı hareketinin gereğidir ve oyunun bir parçası olarak düşünülür.

Hangi gazetede yazıyorsa Ahmet Çakar artık yazmasın. Kimse artık ondan yazı almasın. Siz ona bu kitabı gönderin o okusun ya da artık kolay para kazandıran yarışmalardan sunmaya devam etsin…

Kategorisi Genel0 Yorum

Çok Ayıp!

Haftasonu oynanan Sıvas-Galatasaray maçının ne yazık ki sadece ilk yarısını izleyebildim. 45 dakika boyunca oyunu hep rakip yarı alanda oynadık. Ofsayt diye durdurulan Baros’un direkten dönen topu dışında ciddi bir pozisyon hatırlayamıyorum şu an ama sanırım bir iki tane daha tehlikemiz vardı. Bir de Barış’ın sağdan içeri girip iki çalım attıktan sonra yaratmaya teşebbüs ettiği değişik bir pozisyon daha vardı. Teşebbüs dedim çünkü iki kişiyi geçtikten sonra attığı pas, attığı çalımlara yakışmadı gerçekten. Devre biterken Ümit Karan’ın atılıp atılmadığını anlayamadım bile. O sırada dışarı çıkmak için hazırlanıyordum. Televizyon açıktı, gittim geldim, odamda dolandım bir baktım ileride pres yapan tek adam Baros hemen arkasında en yakın adam Arda. Pazubandı da Ayhan’da! Ne oldu ne bitti anlayamadım. Lig Tv de pozisyonu ne zaman, kaç kere tekrarladı hiç göremedim bile. Zaten Lig Tv’nin yayıncılıkta yarattığı katliamın haddi hesabı yok. Ayrı bir ileti konusu-serisi bile olur bu konu.

sivas-gs-kart-hakem1Maç bitmeden Ümit Karan’ın yediği kırmızı kart hakkında ilk düşüncem şu oldu. “Ulan be adam! Yönetim sen kuralları öğren diye tesislerde sana ders veriyor. Kuralları anlattırıyor. Senin yaptığına bak! Üstelik şampiyonluğu etkileyecek bir maçta yönetimin bunca önlemine karşın böyle bir hatayı nasıl yapar!? Son iki aydır forma giyemediği için küskün olan ancak en önemli maçta Lincoln’ü kesip takıma girmişsin. Kaptanlık pazubandı da sende! Bu kadar adam sana bu kadar güvenirken sen bu hatayı nasıl yaparsın!” Yaptı işte! Oldu…

Sonra baktım, pozisyonu bir kaç kere tekrar izledim. Olay benim izlenimime göre şu: Ümit Karan omuz omuza mücadele veriyor Sıvaslı’yla. Taç çizgisine doğru giderken Ümit kayıp düşüyor. Kalkarken şöyle hakeme bir bakıp, ona bir şeyler söylüyor. Kalkıyor ve kara,yağmura, ıslak zemine isyanından etrafındaki karlara tekme atıyor. Bunlar hakeme bakmadan gerçekleşiyor. Sonra hakeme bakıp bir şeyler söylüyor. Ağzından okuduğum kadarıyla da “Çok ayıp” diyor sonra sahaya girerken. İlk kısmında söylediği sözleri ağzını tam göremediğim için okuyamadım bilemiyorum ama; yan hakeme koşup, üzerine yürüyüp el kol sallamıyor. Neye göre kırmızı kart verildi ben anlamadım.

Eğer sadece çok ayıp lafına kırmızı kart çıktıysa “çok ayıp”! Hakemlerimizin bu yüzden yurtdışında fazla maç yönetemediğini düşünüyorum. Her hafta izliyoruz ya. Rooney ne küfürler, ne Fuck Off!’lar çekiyor Howard Webb’e. Ne el kol sallıyor. Ama uzun zamandır ben bu sebepten kırmızı kart yediğini görmedim. Hiçbir zaman psikoloji kitabı okumadım. İlgi alanıma sokamadım, giremedi belki de. Ama futbolcu psikolojisinden anlarım. Haksızlığa uğradığını düşündüğü andan sonra 5-7 saniye içinde gösterdiği tepki bilinçdışıdır. Neyi, neden yaptığını bilemez o an. Ve itiraz eder, küfreder, isyan eder, topa tekme atar, yere vurur, tepinir, bağırır çağırır… Ama bu hareketler hakemin verdiği bir karar sebebiyle yapılsa dahi direk olarak hakeme-kişiye yapılan bir isyan değildir. Oradaki isyan “genel”dir. Topa, zemine, hakeme, yağan yağmura, formasını kirleten çamuradır. Hakemler bunları göz önüne alarak kartlarını çıkarmalı… Burada iki tarafın da yaptığı “çok ayıp”.

Not: Ümit Karan, en son bizim muhitte oturuyordu. Hala öyle mi bilmiyorum ama gördüğüm ilk yerde bizzat soracağım.

Kategorisi Genel0 Yorum

Şifo’nun nefesi yetecek mi?

Sezon açılışını, Hikmet Karaman’ın görevine daha ilk maçına çıkamadan son vererek yapan Antalyaspor, ardından takımın başına getirdiği Joseph Jarabinsky ile de çok geçmeden yollarını ayırdı. Çek hoca, öne geçtiği Trabzonspor, G.Antep, İstabul B.Ş.B. ve Hacettepe maçlarından puan alamayarak kendi ipini çekmiş oldu.

Teknik kulübe bu kez Malatya ve Sarıyer’deki başarısız tecrübelerinden sonra Ulusal Takım kariyerine kendi isteğiyle son veren Mehmet Özdilek’e emanet edildi. Özdilek’in Antalya kariyeri tartışmaya açık başlasa da, iki puanla ligin dibinde aldığı takımı 16 hafta sonunda 13 puanla 16. sıraya yükseltti. Süper Lig’e ara verilen şu günlerde Antalyaspor, Fortis Türkiye Kupası grubunda son maçında G.Antep’i yenip son sekize kaldı.

Devamının gelip gelmeyeceği bilinmez. Ama Antalyaspor’un iki buçuk ayda geldiği nokta, Özdilek’in başarılı olduğunu söylemek için yeterli neden oluşturuyor. Özdilek bu başarıyı nasıl elde etti?

Antalyaspor’a gelme nedenini “Elimde sihirli değnek yok, ama bir şeyler değiştirebileceğimize inandığım için bu görevi kabul ettim” sözleriyle açıklayan genç teknik adam, ilk maçında (ligin 9. haftası) takımına sezonun ilk galibiyetini yaşattı. Ertesi hafta, Sivasspor’u 2-1 ile geçerek ekibine, şampiyonluğa oynayan bir takımdan puan almanın moralini aşıladı. Bu iki galibiyet bile ligin ilk sekiz haftasında eleştirilen oyuncuların özgüveninin yerine geldiğunu gösteriyordu. İlk sekiz haftada 18 gol yiyen takım Özdilek’le çıktığı lig maçlarında 6 gol yerken, kupada Trabzonspor’dan 3 gol yedi. Kırmızı – Beyazlılar savunma yapmayı ve kolay maç kaybetmemeyi Özdilek’le öğrendi. Tek yenilgisini, yedi hafta sonra F.Bahçe karşısında aldı.

ANTALYASPOR DA MEHMET OZDILEK ILK MACINA CIKTIAra transfer döneminde huzuru bozan oyuncuların gönderilip, ligi bilen oyuncuların kadroya dahil edilmesi Özdilek’in yaptığı en akılcı işlerden. Hazırlık kampında yeni oyuncuların takıma uyumunu hedefleyen teknik adamın bunda başarılı olduğunu Tita’nın performansından anlıyoruz. Brezilyalı, yeni takımıyla ilk resmi maçında (Gaziantep) gol atmakla kalmadı, sevincini yedek kulübesine kadar taşıdı. Özdilek’in o maça üç forvetle çıkarak takımın oyun yapısında gözle görülür bir değişimi başlattığı da gözden kaçmadı.

2006-07 sezonunda Bülent Korkmaz, Kayseri Erciyesspor’u 11 puanla -tıpkı Mehmet Özdilek gibi- ligin en dibinden teslim almıştı. Korkmaz yönetiminde Erciyes 26 puan toplayarak lige tutundu, ancak son haftalardaki Rize maçında, uzatmalarda gol yiyerek ligde kalma şansını yitirmişti. Erciyes o sezon Federasyon Kupası’nda Trabzonspor ve Galatasaray’ı eledi. Tartışmalı finalde Beşiktaş’a kaybetti. Ancak ligden düşmesine rağmen UEFA Kupası’na katılma şansı bulan belki de ilk kulüp oldu.

Süper Lig’de gelecek haftalarda ikinci bir Kayseri Erciyes-Bülent Korkmaz mücizesinin yaşanması muhtemel gözüküyor. Mehmet Özdilek’in takımın başına daha erken geçmiş olması bu hikayenin Erciyes’inkine göre “daha” mutlu sonlanacağını düşündürüyor.

Kategorisi Genel0 Yorum

İzmir takımları elele Süper Lig’e

Yıllardır İzmir’den bir takım yok şu Süper Lig’de diyip duruyoruz. Sonunda İzmir Belediyesi, İzmir’in futbolna destek verme amaçlı elinden geleni yapıyor. Toplantılar düzenliyorlar kulüp başkanlarıyla ama benim takip ettiğim hiç bir internet spor medyasında göremedim bu haberi. Ben nereden öğrendim. Gazetemizin adresine mail geldi ben de bu vesileyle öğrendim. Hatta www.cumhuriyet.com.tr‘de yayınlansın diye gönderdim haber portalımıza ama sallamadılar. Çok da garipsedim. İzmir’in yerel gazetelerinde yer aldığını düşünüyorum bu haberin ama ülkenin üç büyüklerinden olan şehrin futbolda geri kalmışlığı tüm futbol camiasında tartışmalara, çözüm aramalara yol açıyorsa bir gazete de buna yer vermeliydi. Ben gözümden kaçırmış da olabilirim tabi ki. Hissettiğim bu eksikliği böyle doldurmak istiyorum. Hee.. Takımların belediyelerden yardımlar, kayırmalar alarak ayakta kalma çabalarına oldukça karşıyım. Bu konuda da kısa vadede bir şeyler yazmak niyetindeyim…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden İzmir futbolu için dev kampanya

Elele Süper Lig’e

ilklogo-altayİzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin Süper Lig yolundaki iki takımı Karşıyaka ve Altay’a destek olunması amacıyla kampanya başlattı. Başkan Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi olarak ilk etapta her iki takıma da 200’er bin lira bağışladıklarını açıklayarak tüm İzmirlileri göreve çağırdı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentteki futbolseverlerin Süper Lig özlemini iki takımla birden dindirmek için harekete geçti. Bank Asya 1. Lig’de mücadele eden iki İzmir takımı Altay ve Karşıyaka’nın Süper Lig yolundaki mücadelesine Büyükşehir Belediyesi’nden önemli bir destek geldi. Kulüplerin Başkan ve yöneticilerini makamında ağırlayan Başkan Aziz Kocaoğlu, iki kulübün de ara transfer döneminde kadrolarını güçlendirebilmesi amacıyla kent çapında bir kampanya başlatma kararı aldıklarını açıkladı.
Karşıyaka ve Altay kulüplerinin sezonun ilk yarısını iddialı bir konumda tamamladıklarını belirten Başkan Kocaoğlu, “Herkesin taşın altına elini sokacağı bir kampanya ile bu kulüplerimize Süper Lig yolunu açmak istiyoruz” dedi.
Başkan Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi olarak verdikleri puana endeksli destekler saklı kalmak şartıyla her iki kulübe de 200’er bin lira vererek kampanyayı başlattığını açıkladı.

Kentteki tüm kurum ve kuruluşlarla İzmirlilere de çağrıda bulunan Başkan Aziz Kocaoğlu, imkanı olan bütün vatandaşların kampanyaya destek vermesini istedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bu desteğin bir başlangıç olduğuna da değinerek, bunun bir “İzmir kampanyası” şekline dönüştürülmesi gerektiğini dile getirdi.

Kulüp başkanlarından Kocaoğlu’na teşekkür

karsiyakaspor_logo_001Bugüne dek verdiği destekler için Başkan Kocaoğlu’nu ziyarete gelen Altay Kulübü Başkanı Melih Tandoğan, Altay Divan Kurulu Başkanı Erdoğan Tözge, Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı Akif Ersezgin, Profesyonel Şube Başkanı Tayfun Yelkenbiçer ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Alan, yeni kampanya müjdesiyle büyük sevinç yaşadılar. Ersezgin ve Tandoğan görüşlerini şöyle dile getirdi:

Ersezgin: “Aziz Başkan babalığını gösterdi”

“Buraya Altay Kulübü yöneticileri ile birlikte bugüne dek verdiğiniz destekler için teşekkür etmek ve ileriye dönük destek konusunu görüşmek üzere gelmiştik. Sayın Başkanımız bir kez daha babalığını gösterdi. Kentimizin büyüğü olarak desteğini ortaya koydu. Tüm camiamız adına kendisine çok teşekkür ediyorum”

Tandoğan: “Tüm İzmir’e yayılmalı”

“Hepimiz İzmir markasını bir noktaya getirmek için çalışıyoruz. Hedefimiz Süper Lig’e yükselmek ama şu an bulunduğumuz Bank Asya 1. Lig büyük maddi güç gerektiriyor. Bugüne dek Aziz Başkanımızın sürekli desteğini gördük. Kendisinin önderliğinde başlayan bu hareketin tüm İzmir’e yayılmasını diliyorum”

Kategorisi Genel0 Yorum

Bu kavga Ankara’gücüme’ gitti..

ANKARAGÜCÜ-TOM TOMSK MAÇI OLAYLAR NEDENİYLE TAMAMLANAMADI

Bu ne ya! Daha hazırlık maçı bile yapamıyoruz. Lütfen asın formanızı askılarına. Boşuna terletmeyin. Anadolu Ajansından gelen haber aşağıda.

Turkcell Süper Lig’in ikinci yarısına Antalya-Belek’te hazırlanan Ankaragücü’nün, Rusya Birinci Lig takımlarından Tom Tomsk ile yaptığı hazırlık maçı, saha içinde çıkan olaylar nedeniyle maçın hakemi tarafından iptal edildi.
Adora Football Center’da oynanan ve Tom Tomsk’un 1-0 üstünlüğü ile süren karşılaşmanın 55. dakikasında, bir pozisyon sonrası yaşanan gerginliğin ardından Rus takımından bir futbolcu Ankaragücü’nün savunma oyuncusu Elyasa’ya yumruk attı. Rus futbolcunun yumruğuyla birlikte rakip takımın yedek oyuncularının da sahaya girmesi üzerine yaşanan arbede sonrası jandarma olaya müdahale etti.
Ankaragücülü futbolcular sahayı terk ederken, karşılaşmanın hakemi de maçı iptal etti.
Bu arada sarı-lacivertliler, bu maçta Nijeryalı 23 yaşındaki orta saha oyuncusu Otoi’yi denedi. Bu oyuncunun beğenilmesi durumunda önümüzdeki günlerde resmi sözleşmenin yapılabileceği belirtildi. Ankaragücü’nde yeni transferler Ismael Bouzid ve Bora Körk de Tom Tomsk maçında ilk defa takımlarının formasını giydi.

Kategorisi Genel0 Yorum

Tayyip kazma mıydı, yoksa Beckenbauer mi?

fft10_mf163438Biraz önce dikkatimi çekti Milliyet gazetesinin internet sayfasındaki ilginç haber. Başlık bu futbolcuyu tanıdınız mı? fotoğrafta da tanıyıp tanımadığımız sorulan kişinin suratı ise yuvarlak içine alınmış. Baktım şu mu, bu mu derken tutmadı. Meğerse Recep Tayyip Erdoğanmış zat-ı muhterem. (Bknz. foto sol taraf)

Memleketi Rize’nin futbol takımı Çaykur Rizespor çıkardığı dergide eskiden futbolcu olan başbakan Erdoğan’dan övgüyle bahsetmiş. Anlatıldığına göre iyi topçuymuş. İlk transferini 1000 liraya gerçekleştirmiş. “Hayatını çok sevdiği futboldan kazanma düşleri gerçekleşiyordu.” diyor dergi. Ancak baskıcı rejim dönüp dolaşıp bir yandan onu da vurmuş. Baba baskısından hayallerinin oyunundan ekmeğini çıkaramamış! -Oynayarak olmasa da Eskişehir, Bursa, Rize, Kasımpaşa, İstanbul BŞB vb. gibi takımlara siyasi yatırım yaparak koltuğunu ya da ekmeğini yine futboldan çıkarıyor kendisi. Yani yine hayalleri gerçekleşti diyebiliriz.-

Fenerbahçe’nin o dönemki Teknik Direktörü Didi’de onu çok beğenmiş ama “nasip” olmamış. O da İETT’ye transfer olmuş. Kaptanı olduğu takım şampiyon olunca İETT’nin takdirli işçisi olma sıfatını elde etmiş. -Yani bir zamanlar kendisi de işçiymiş. Hani şimdilerde sonuna kadar sömürdüğü işçilerdenmiş…-

Oyun tarzı da dergide anlatıldığına göre Beckenbauer gibiymiş. Önceleri forvetmiş, sonraları libero oynamaya başlamış. Hatta Beckenbauer gibi 5 numarayı giyiyormuş, toplara onun gibi vurup, onun gibi paslar atıyormuş. Bu yüzden ona “Beckenbauer Tayyip” diyorlarmış.franz

Gerçekten çok güldüm. Çünkü Express dergisinin Temmuz 2007’deki sayısında Murat Toklucu’nun hazırladığı yazıda, Tayyip’in Kasımpaşaspor’dayken çekilmiş bir fotoğrafının altında aynen şu cümle yazmakta: Tribünlerin “kazma” tabir ettiği stile sahip olan Tayyip Erdoğan, Kasımpaşaspor formasını giydiği günlerde…

Bu iki benzetmedeki yaman çelişkiler arasında neye inansak ki? Ben Tayyip’i sevmediğimin etkisinden değil ama tribünlere inanmayı tercih ederim. Çünkü tribünlerde futbolun gerçek yüzleri vardır. Eğer onların gözünde gerçekten bir etki bırakmış olsaydı, gerçekten iyi futbolcu olarak hatırlanırdı. Şampiyon Fener’in teknik direktörü Tayyip’teki Beckenbauer kumaşını görüp almaz mıydı, eğer gerçekten övüldüğü gibi olsaydı??

Kategorisi Genel0 Yorum

Scolari: “Acilen Toparlanmalıyız”

Scolari’yi bir kulüp takımının başında menejerlik yaparken ilk defa görüyorum. Bildim bileli, Brezilya ve Portekiz’in başındaydı. Bu iki önemli futbol ekollerinin yöneticiliğini yaptıktan sonra Premier Lig’e terfi ederek önemli bir basamak daha atladı. Sezon başından bu yana kendisinin başarısız olduğunu iddia edip duruyorlar. Ancak bakıyorum bir kere ligin en çok gol atan takımı 40 golle onlar. Yani oldukça atak bir futbol sergiliyor Premier Lig’de Chelsea. Sadece de Liverpool, Arsenal ve Manchester Utd.’ye yenildiler. Bu kadar maddi yatırım yapan bir takımda şampiyonluk beklentisi olması normal tabi ki ama maddi yatırım gelene kadar Chelsea’nin son şampiyonluğunu 50 yıl önce kazandığını tekrar hatırlatmak gerek. Yani bu takım zaten şampiyonluklara alışmış bir takım değildi. Fakat bir takımdan şampiyonluk beklerken şampiyonluğun bir gelenek olduğunu, takımın şampiyonluğa alışmış olması gerektiğini unutmamalı. Mesela Liverpool,Manchester Utd. vs. …scolari4

Scolari son olarak Manchester Utd.’ye hezimet niteliğinde bir sonuçla boyun eğdi. Scolari de sıcak ülke insanı olaraktan hakem Howard Webb’e biraz sallamış. Ama önce suçu da kendinde bulmuş: “Maça çıktığımız taktik yanlıştı ama hakem de Manchester’ın attığı bir goldeki faulu görmedi. ” demiş ve eklemiş.. “Artık bu maçı unutup, geleceğe bakmalıyız. Çok geri kaldık ve bir an önce toparlanmalıyız. Başka bir şansımız yok“…

Goal.com sitesi Scolari’nin açıklamalarını bu başlıkla girmiş. Eh akla gelen ilk şarkıyı Scolari’ye sevgilerle gönderiyoruz… Demet Akalın-Acilen Toparlanmalıyım (Tatil)

Kategorisi Genel0 Yorum

Fenerbahçe’de genç futbolcu olmak…

Sene 2003’tü yanılmıyorsam. Abim Viyana’da okurken onun yanına gitmiştik annemle. O gün ya daha dışarı çıkmamış evde yemek yiyorduk ya da o gece dışarı çıkmayacaktık zaten… Uydu yayını sağolsun ya Kanal D, ya da Show Tv’den ümitler avrupa şampiyonası maçını izliyordum Sami Yen’de oynanan Türkiye ve Almanya arasındaki… Kadro efsane tabi ki… Tuncay,Kemal Aslan, Selçuk Şahin, Serkan Balcı, Servet Çetin, Mahmut Hanefi ve kalede de Recep… O dönemde kadrodaki oyuncuları kapma yarışına girişmişti üç büyük takım… En çok da Galatasaray’ın şu mükemmel kadrodan işe yarar hiç bir adam alamayışına üzülmüştüm. Tam aldık derken kaçırılan Tuncay’ı kaçırdık. Sırf Kemal Aslan yüzünden Gaziantepspor’u az seçmedim CM’de. Ardından Selçuk’u alırız, Serkan’ı alırız derken hepsi Fener’in yolunu tuttu. Neyse ki o kadroda bulunanlardan Sabri altyapısından çıkmıştı G.Saray’ımın da teselli olmuştu bana-bize..

137538O senelerin üzerinden çok geçmedi, hepsi şimdi Türk futbolunun lokomotif oyuncuları oldular. Ne yazık ki Fenerbahçe’ye transfer olanlar dışında.. Bir Tuncay bir de Servet vardı 2003 ümitlerinden F.Bahçe’ye transfer olup Euro 2008 kadrosunda da bulunan. Ve ne gariptir ki ikisi de Fenerbahçe’de değildi artık..

Kemal Aslan Kocaelispor’da dibe vurmuş,Serkan Balcı kendisini Serkan yapan hocasıyla yeni bir çıkış arayışında. Selçuk ise geldiğinden beri taraftarın sevgilisi olamadı. Recep de Fener’in kalesine geçip başarılı performans sergilese de 2008 yazında Aziz Yıldırım’dan veto yiyip Hacettepe’ye gitti. Kısacası şu güzelim Ümit Ulusal Takım kadrosu Fenerbahçe’ye geçince eridi gitti.. Onların Fener’e katkısı oldukça çoktu, fakat Fener’in onlara katkısı neredeyse sıfır oldu.. İki istisna dışında. Servet ve Tuncay…

Fenerbahçe izlediği transfer politikası gerçekten gıpta edilecek durumdaydı. Bu politikaya da devam ediyorlar. Uğur Boral, Kazım,Gökhan Gönül geldi bir-iki sezon evvel. İlhan Parlak da Ümit Ulusal takımda aldığı gol krallıklarıyla göz kamaştırmıştı. Kayseri’de sonradan girip attığı goller de cabası. Ve hemen ardından Fenerbahçe’ye geldi. Son olarak da Gökhan Emreciksin ve Abdülkadir Kayalı’yı kattılar kadrolarına..

Uğur Boral, Tuncay varken hiç bir zaman yeterli bir alternatif olarak düşünülmedi. Kazım’ın Aragones’ten yediği tokat kalmadı. Gökhan Gönül de eminim ki kendisinden daha iyisi olsaydı ilk 11’de olamayacaktı. Bu saydığım oyuncular şu anda “bence” zorunluluktan ilk 11’de forma giyebiliyorlar. “Yok canım sende” diyenlere sormak isterim, o zaman İlhan Parlak neden bu takımda en azından ikinci yarılarda ya da son 15 dakikada forma şansı bulamıyor?

151557Ben ne yazık ki bugüne dek Fener’in kadrosuna katılan genç Türk oyuncuların harcandığını, değerinin verilmediğine şahit oldum. Gökhan Emreciksin ve Abdülkadir Kayalı da kadroya katıldığından bu yana oynanan Bursa ve Tokat maçlarında ilk 18’e bile alınmadı Aragones tarafından. Zaten ben transfer istemiyorum diye bas bas bağırdı adam. Takım yeni yeni oturmuş bir de yeni oyuncuları takıma monte etmekle uğraşırsa biliyor ki zaman kaybedecek üstüne bir de puan kaybedecek. Şampiyonluk yarışından iyice kopacak. Bu iki ismi çok sık ne kadroya alacak, ne de sonradan oyuna sokacak kırmızı kart,sakatlık gibi istisnalar dışında. Gökhan’ın yine biraz şansı var ancak Abdülkadir’in pek şansı olduğunu düşünmüyorum antremanlarda kendini ispatlayamadığı sürece..

Teknik direktörün istemediği transferleri yaptı Aziz. Yine kendi bildiğini okudu. Yine gençlerin geleceğini şimdiden çöpe attı. Ya da gençler kendi geleceğini çöpe attı Manchester City isterken, Fenerbahçe’ye gelerek…

Kategorisi Genel0 Yorum

Yıldırım Waging Divisive Fenerbahçe Battle

In Turkey, it is often hard to watch a game in a stadium from the seat which you bought the ticket for (except in specific numbered stands). The reason for this is that often the seat or section your ticket shows has already been occupied by the “fan group” of that particular club. Members of these fan groups believe they have the right to take your place simply because they arrived at the ground earlier than you. These fan groups also believe they have added power because many are supported directly by the clubs, who give them free tickets and often pay for them to attend away matches. (insidefutbol)

Earlier this season, the Genc Fenerbahceliler (GFB – Young Supporters of Fenerbahce), a group with very close ties to Fenerbahce president Aziz Yıldırım, came into dispute with the club. The problem was that GFB were demanding season tickets be issued to them in the area of the ground where they group together.

Since 2001, GFB have always grouped behind the goal at one end of the ground, however, season tickets are not available for that section, so any Fenerbahce fans have the right to sit there. This gave GFB a problem, since they are constantly struggling to find tickets together in their chosen stand. GFB met with Aziz Yıldırım and asked for season tickets, in their favourite stand, just for them. The president of Fenerbahce refused.

GFB decided soon after to buy season tickets, together, for another stand. As soon as Aziz Yıldırım realised what GFB were attempting to do he stopped the sale of season tickets for the entire stand. What was behind Aziz Yıldırım’s wish to stop GFB buying up all the season tickets in a specific area? The reason given is that GFB sell products with Fenerbahce’s logo and name on. The Fenerbahce president is one of the most forward thinking presidents in the whole of Turkey where commerical matters are concerned, and he has said he feels that GFB harms the identity of Fenerbahce by selling products like scarves and hats with GFB’s name and logo on them. Yıldırım believes that every Fenerbahce fan should only have official Fenerbahce products, otherwise the identity of the club will be harmed.

It is a well-known fact in Turkey that Aziz Yıldırım and GFB have a close relationship. Aziz Yıldırım confirmed as much by stating recently: “In the past circumstances needed this.” The president surely knows what he is talking about because when he resigned some time ago, he ordered GFB to commence propaganda efforts to “persuade” him to change his decision. GFB have played an important role in other events too, such as in 2001 when they were largely credited with forcing Mustafa Denizli from his job as manager. Aziz Yıldırım has further backed the group in the past by giving them 3,000 tickets to allow GFB to become the most dominant fan group amongst Fenerbahce supporters.

Season ticket crisis

According to Ferhat Eren, the leader of GFB, the season ticket crisis, as it is now known, began on the 30th July 2008, with the game against MTK Budapest: “Before the season we had a meeting with Aziz Yıldırım. We said that we are coming to all the games to support our team. But we are struggling to find tickets in the same areas. And there is no season ticket sale where we watch our games. We asked him to prepare season tickets only for us, to be paid for by us. But he didn’t accept it, without any reason. And then we decided to buy tickets for the Maraton up-side Block E [the stand parallel to the throw-in line].”

According to Ferhat Eren’s claims, Aziz Yıldırım cancelled the sales of season tickets in that area when he heard GFB had started to buy them. And instead, he added, Yıldırım gave the tickets from that block to sponsors.

People punished even if they didn’t enter the stadium

Since the Champions League qualifier against Partizan Belgrade, GFB have been protesting against the Fenerbahce board. Ferhat Eren again has an opinion as to how Aziz Yıldırım is trying to take on the club’s main fan group. In regards to the MTK Budapest game he had this to say: “Seats that are close to where we sit are handed out to people who are brought in by Aziz Yıldırım. And they have started to shout at us and challenge us. Our group shouldn’t reply to them, but even after we tried to move away from them some fights have taken place.”

Ferhat Eren’s most interesting claim is about the people who have been punished after these fights, even if they were not involved in the incidents. “One of the ten people who were later punished was in the stand at the back of the goal. Two of them did not even attend the game. The leader of the group was in the corridor. Even after these people had proven that they were not involved in the incidents, Aziz Yıldırım achieved the purpose of his scenario. Ten people have been punished with a one year ban from the stadium and ordered to pay 1,117 YTL. And we ask ourselves: Why was the footage from the security cameras in the ground not used for the investigation?”

The only one identity is Fenerbahçe

From the banners displayed at Fenerbahce home games it is easy to see that the board of the club and its supporters are in crisis. The most unforgettable banner appeared on the 27th August at the Partizan Belgrade game, saying “There is only one identitiy: Fenerbahce”.

Aziz Yıldırım himself commented on this banner in an issue of Fenerbahce’s official club magazine in October 2008: “Our fight is against the fan who tries to accumulate support and show that they are the authority. And we will continue to fight no matter who is against us. Whoever tries to use opportunities for their advantage as with such things [the banner] is cheering against us, and not with us.” But the question is – who is “us”?

There is no sultanate at Fenerbahce

After the banner incidents the board of Fenerbahce banned fans from hanging banners at the ground. The stated reason given by the board was that the fan groups should not write their name on the banner. This, they argued, harms the “Fenerbahce identity“. After fan groups let the board know in no uncertain terms about their outrage, the board reversed their decision, but said any fan group text should be small. Even this didn’t last long…

In the sixth week of the Super Lig, before the game against Kayserispor (which Fenerbahce lost 4-1), the ban was cancelled by the board. The result was very interesting because the board then sent faxes to invite all the fan groups supporting Fenerbahce calling on them to support their team. Yet all of the banners displayed from then said: “We will support you every time.” The GFB leader says that this was organised by Aziz Yıldırım.

At the same game GFB unfurled a banner which acted as an answer to all the other banners on display. The banner stated: “Everybody should know that there is no sultanate at Fenerbahce. Fenerbahce is a republic.”

GFB’s leader Ferhat Eren said that the group, along with all other fan groups, thought about organising a boycott of the stadium. However, in the end, he felt it would not make a huge difference in a ground with a 50,000 capacity.

Of course, the president of Fenerbahce has the right to prevent groups which annoy and pester ordinary fans simply trying to support their team from coming to the stadium. But this should not be done by hiring cameramen to follow and spy on the fan groups. Also, preventing the fan groups from attending the games goes against the very spirit of a democracy and republic, which Turkey is.

GFB need to be questioned too though, because they gave legitimacy to Aziz Yıldırım and his leadership in the past.

Identity is on the scarf!

During his time in charge as president, Aziz Yıldırım has pushed Fenerbahce forward with the building of new facilities, improving the economics of the club, marketing the club properly, and of course, with the most modern stadium in Turkey, the 50,000 capacity Şükrü Saracoğlu.

But Aziz Yıldırım has, some would say, failed the test of democracy. Aziz Yıldırım has worked to remove his critics from the board, and now, is also working to remove them from the stands. No dissent of his regime will be allowed it seems.

The president has succeeded in so much, but in his attempt to change the culture on the stands he is moving forward in an outdated way. Aziz Yıldırım’s new motto (just as the banner) is: “There is only one identity: Fenerbahce.” One reason for the club’s success has been its supporters and Aziz Yıldırım is risking his relationship with them by seeming to look down on them and enforce his authority so blatantly. This kind of thinking puts Aziz Yıldırım into a ridiculous position. Is a GFB member not a Fenerbahce fan? Or can they only be considered a Fenerbahce fan when they buy their scarf from the club’s chain of superstores, Fenerium?

Kategorisi Genel0 Yorum


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Ocak 2009
P S Ç P C C P
 1234
567891011
12131415161718
19202122232425
262728293031