Doğum günlerini sevmem. Kutlamak zorunda olduğun bir gündür ya ondan. İstemediğim hiç bir şeyi yapmam diyemem yapmışımdır. Ama istemesem de bir şeyleri yapmak zorunda bırakılmak en nefret ettiğim şeydir. Doğum günleri de böyle bir şey. Kutlama zorunluluğu olan günler. Normal bir günken aslında bir anda çok mühim anlamlar yüklenir. Kutlamazsan arkadaşlıklar bile bozulabilir. 1 sene o insan için mükemmel şeyler yap, süper anılar paylaş ama bir günü unuttuğun için her şey çöpe atılsın. “Benim için değerlisin” demenin en önemli şekliymiş gibi davranılır bugünlere. Yani diğer 364 gün boyunca dediğiniz “benim için değerlisin”in hiç bir anlamı yoktur aslında. İşte bu yüzden doğum günlerini, yıldönümlerini sevmem… Kendi doğumgünümü kutladığım da çok nadirdir arkadaşlarla topluca…
Ama bugün bu blog 1. yılını dolduruyor. Size sadece bugün değil, bir yıl boyunca siteme -an itibariyle- 10.951 kere geldiğiniz için her gün teşekkür ettiğimi bilmenizi istiyorum. Siz okuduğunuz sürece bu blog ayakta kalacak. Çünkü okunmak bir yazarı en çok motive eden şeydir.
Umarım bir yıl boyunca girdiğim 258 –bu 259.– yazıyla en az şu yukarıdaki futbol topuyla oynanan bir maç kadar zevk vermiştir her satırım. Siz okumaya, ben yazmaya, kısaca ‘oyuna devam’.