Geçen yıl Arsene Wenger’in o tatlı fransız aksanıyla konuştuğu İngilizcesini Fenerbahçe sayesinde birebir duyma fırsatı duymuştum. Almunia’nın da gerçekten ne kadar uzun boylu olduğunu görmüştüm. Bugün de Beşiktaş’ın o küçücük, daracık basın odasında Sir Alex Ferguson‘un o anlaşılmaz İskoç aksanıyla yaptığı açıklamaları dinledim. Yüzü yakından daha kıpkırmızıymış! Yanında da Rooney, Giggs, Owen, Scholes en olmadı John O’Shea beklerken Ben Foster geldi. Foster’a pek soru yönelmedi orada Sir varken. İlk soru ise Manchester’ın Türkiye’de Türk takımlarına karşı 4’te 1 galibiyet alabilmiş olmasının bir baskı yaratıp yaratmadığı üzerineydi. Bu konudaki açıklamalarını bir bir yazmayacağım tabi ki şimdi. Ama en önemli tecrübelermiş o dönemdeki maçlar. Ben de gitmişken Wenger’de yaşadığım endişeyi bu kez yaşamayıp sorumu sorayım dedim: ” ‘93 yılındaki Galatasaray maçını Alex Ferguson çok iyi hatırlıyordur. Peki Ben Foster o maçla ilgili bir şey hatırlıyor mudur acaba?” Foster’dan cevap gelmedi ama Ferguson: “Foster heralde o gece erken uyumuştur” şeklinde esprili bir yanıt verdi.
O küçücük basın toplantısı odasındaki toplantıda 50’den fazla gazeteci vardı. Yarısından fazlası da İngilizdi. Basın toplantısında da bir tercüman faciası yaşandı resmen! UEFA’nın yaptığı bir organizasyondu ve yakıştıramadım ben o tercümanı bu kadar mühim olan bir toplantıya. İngiliz aksanıyla konuşan muhabirleri anlamaması normal karşılanabilir fakat bu tercümeyi bana yapmıyor, UEFA organizasyonu altında tüm ülke basınına yapıyor. Tüm herkes ingilizce bilmek, anlamak zorunda olmayabilir ama o tercümanın işi o. Sorulan soruyu tekrarlatmadan ya da soruyu Alex Ferguson’ın kendi kulağına düzgün bir ingilizceyle fısıldamasını beklemeden tercüme etmeli-ydi. Yapamadı. Kötüydü tamamen…
Sonrasında 15 dakikalık basına açık antremanını izledim. Sahaya ilk çıktığımızda kaledeki Scholes’u, Berbatov ısındırıyordu. Benim olduğum kısma en yakın isimler Berbatov, Neville, Scholes idi. Scholes ise Bulgar forvet paslaşıyordu. Çok rahat uzun paslar atıyorlardı birbirlerine. Top kontrolleri de bir o kadar rahattı. İşleri bu elbette böyle olacak. Fakat öyle bir pas hatası yaptı ki Scholes top önüme düştü! Berbatov bana doğru koştu ve sol ayağımın içiyle topu ona geri attım! Heyecanlı bir durumdu! Bilerek sol ayağımla pas verdim bu arada. Zira solaklar özel topçulardır ya!
Topla ısınma süresinde üstü kapalı kale arkası tribünün maçka yokuşuna doğru olan köşe bayrağının orada kahkahalar gırla! Anderson, Evra ve biri daha topla oynadıkları oyunda çılgınca eğleniyorlar! Sanırım yere düşürmeme çabasındaydılar. Onun getirdiği heyecanla hazla çığlıklar atarak ısınmaya devam ettiler. Sonrası ise klasik. Önce 2 tur ısınma koşusu, açma germe hareketleri ve ısınma şutları… Bu esnada ise beleştepede toplanmış bir kaç Beşiktaşlı’dan yükselen sesler: “Lay lay lay lay lay lay lay lay laaaay! Oooooooo Beşiktaaaş!”
Antremandan sıcak kareler (Berk Gocay):
