konuya nereden başlayacağımı bilemezken bir dosttan tivit geldi. “barış özbek+mustafa sarp + serdar özkan + hakan balta + ayhan akman + servet çetin + sabri sarıoğlu + ali turan + gökhan zan.. akıl? fikir?” yazıyordu… Ortada takım yokken kişilerden gitmek ne kadar doğru olur bunu deneyeceğim. Bakalım doğru olacak mı?
Barış Özbek: Feldkamp döneminin yıldızıydı. Bense kendisinden çok şey bekliyordum. Çünkü koşmayan Lincoln’ün arkasını toplayarak, arada bir de gol atarak gelişime açık bir gençti. Belki de iyi olduğuna dair bir yanılgıya düştük o dönemdeki performansıyla. Şimdi bir adım ileriye atamadığına şahit oluyoruz. Keita karın boşluğuna dirsek yediği pozisyon sonrası kıvrandığı için “G.Saray’a yakışmayan bir hareketti” diyerek satışını haklı çıkarmaya çalışan Adnan Polat’a geçen yıl Sıvas maçında hala şampiyonluk şansımız varken takımını yalnız bırakan Barış Özbek’in neden bu takımda kaldığını sorarım…
Mustafa Sarp: Geldiği gün yazdım bu adamın ne işi var bu takımda diye. Her maç sonrasında da ne kadar işe yaramaz bir oyuncu olduğunu yazdım durdum. Alın terine saygı duyuyorum. Bu konuda ekmeğine çıkarmak için yaptığı işe bir şey dediğim yok ama lütfen ekmeğini Galatasaray’dan çıkarma. Anadolu’da tonla kulüp var. Bank Asya’nın senin gibi yıldızlara ihtiyacı var. Galatasaray’da senin yerin nasıl oluyor ben anlam veremiyorum. Ve ne yazık ki geldiği günden beri en çok didinen kendine bir şeyler katmaya çalışan tek oyuncunun Mustafa Sarp olması beni daha da üzüyor. Takımın vahametini gözler önüne seriyor.
Serdar Özkan: Beşiktaş’ın en sevilmeyen oyuncusuydu. Yeteneklerinden şüphem yok. Fakat takıma ve sisteme alışması lazım. Bunun için de zaman lazım. Ancak sakatların çokluğu buna imkan vermedi. Bu kadar sakat olmasa ilk 11 olmazdı. Zamana ihtiyacı var. Ama zamana tahammülümüz de yok. Beklemek lazım iyi olacak.
Ayhan Akman: Artık yedek oturması gereken inatla oturtulmayan, ne yaptığı belli olmayan sürekli yana oynayan, sadece dün bir şeyler yapmaya çalışan ama çokça başarısız olan 33 yaşına gelmiş atsan atılmaz, satsan satılmaz bir adam oldu. Bir de takım kaptanı ne yazık ki. Uzun zamandır bu kadar sevilmeyen başka bir oyuncu var mı?
Servet Çetin: Rijkaard açıkça ben bu adama güvenmiyorum dedi. O günden beridir Milli Takımın vazgeçilmez yıldızı gözlerimizin önünde düşüyor. Piyasası da bitiyor. O da kendisine ödenebilecek en yüksek bedel 8 milyon Euro’yu bir daha göremeyecek. Bir teknik direktörün yapacağı en büyük hata açık ve seçik olarak ona güvenmediğini söylemektir. Profesyonel bir oyuncunun da duygusal olmasıdır bu en büyük hata! Güvenmek lazım bu adama. Güvenildiğinde Gerets döneminde neler yapabildiğine herkes şahit oldu! Sorunu güven eksikliği…
Sabri Sarıoğlu: An itibariyle en çok aranan oyuncu. Sevilmeyenler listesinde de üstlerde yer alıyor ama artık eski Sabri yok! Tekerrürü sadece kötü ortaları. O beğenmediğimiz ortalarıyla Anfield’da Ümit Karan’la bizi coşturmuştu! Harika ters kademe almaya başladı. Hızlı ve sürekli atağa çıkıp takımı ileride tutan adamdı. Olmayınca ileride tutan olmuyor takımı. Dönsün o zaman görüşelim…
Ali Turan: Bu adam stoper. O yüzden bu kadar düz. Kayseri’de sağ bek oynamışmış. Galatasaray’da oynayamazsın. Galatasaray’da telafisi olmayan maçlar oynuyorsun. Puan kaybettiğin anda şampiyonluk mücadelesinden geri düşüyorsun. Kayseri’de öyle mi? Değil. Kayseri’de tahammül edilebilen durum Galatasaray’da tahammül edilemez bir hal alır böylece. Stoperde oynasın daha kötüsü olmaz orası da ayrı.
Gökhan Zan: Sürekli sakat olacağı sürekli sakat olmasından belli olan bu oyuncunun neden alındığına anlam vermek ne kadar güç biliyor musunuz? Bugüne dek oynadığı maç sayısı kaç? 10-20? Milli Takım’da zorunluluktan oynuyordu. Şimdi yerine kimi koyarız onu da bilmek zor tabi. Gelmeseydi hiç bir şey değişmezdi dedilerimizden!
Hakan Balta: Şansal Büyüka’nın en sevdiği oyunculardan. “Erman Hocam, bu Hakan Balta için ne diyorsun? Ben çok beğeniyorum. Adamın hep belli bir çizgisi var. 10 üzerinden 6’dan aşağı düşmez 7’den yukarı çıkmaz. ” Formda olduğu dönemde aynı lafın altına kim imza atmaz? En güvendiğimiz adam bu değil miydi ya?? İki Karpaty maçında da formsuzluğu, disiplinsizliği turu kaybettirdi. Tüm turu ona mal etmek yanlış. Onun kenarından geldi diyelim iki gol de. Formda olsa geçit verir miydi? Vermezdi!! Bu adamın kesinlikle evde bir yerde özel yaşamında sorunları var bu aralar. Yoksa yukarıda saydıklarımın arasında en güvendiğim en beğendiğim adamdır! Düzel artık!
Genel olarak baktığımızda benim düşüncelerime tercüman olduğunu söyleyebilirim. Ama arada bir iki değişiklik de yok değil.
Öncelikle şunu belirtmeliyim; benim bu denklemi kurarken aklımdan geçen tek şey, az ya da çok farketmez, öyle ya da böyle bu kadar sorunu olan adamın Galatasaray gibi tecrübe sahibi bir klüp de, bir rakip de nasıl yer aldığı sorunsalıydı. Mutlaktır ki, bu oyuncular ilk geldiklerinde ve bu senenin ana takımı kurulurken böyle bir durum ile karşılaşılacağı düşünülmüyordu. Yoksa güzel mi güzel 1 ya da 2 transfer yapılsa bir çoğundan iyi yedek olur. Bu durumda Galatasaray taraftarının yönetimi ve başta da Adnan Sezgin’ i suçlaması haklı bir yakarış gibi duruyor.
İkincil olarak bu oyuncuların teker teker morel ve motivasyon seviyelerine bakılmasında yarar var.
– Senin de belirttiğin gibi Servet Çetin’ in durumu vahim. Ona pek bir şey diyemeyeceğim.
– Ali Turan gibi 6 ay bu takımda oynasın diye bekletilen bir adam var. Transfer döneminde Kayserispor medyada antipatik bir hava yarattı ve ister istemez bu adamı etkileyen gelişmeler olmuştur. Oysa öyle pek de pürüz yaratabilecek bir durumu yoktu. Süleyman Hurma’ nın bu olumsuz havada etkisinin olduğunu düşünüyorum.
– Mustafa Sarp, tam bir fiyasko. İlk sezonda biraz zorladı kendini ama şu an pek de zorladığını düşünmüyorum. Zorlanan bir taraftar var bu bakımdan.
– Gökhan Zan’ ın alınması ve bugünlere gelememesi ise yanlış bir transfer stratejisidir bana göre. Malesef sağlık problemleri yüzünden başı dertte olan bir futbolcu bu ve bu adama bel bağlamaları, gözlerini kapattıkları anlamına gelir.
– Barış Özbek’ in durumu bence aralarında en vahimi. Bu adam geldiğinden beri şöyle istikrarlı bir şekilde sevilemedi. 1-2 maç sevenleri çıktı ama hemen ertesinde unutuldu. Sonra bir başka maç yine sevildi ama daha sonra yine unutuldu. Bunda hiç kuşkusuz “delikanlı” oluşunun payı var. Yoksa bu adama artiz demek istemiyorum. Kırıcı olabilir.
– Sabri Sarıoğlu, kim ne derse desin bu takımda olmalıdır. Ben hayatımda bu kadar dalga geçildiği halde ayakta kalmaya çalışan bir futbolcu görmedim. Evet onunda bir çok konuda eksiği vardır. Abidik gubidik hareketleri ile ünlüdür. Ama takımda belki de morelini stabil tutmaya çalışan tek adamdır.
– Hakan Balta, ilk Galatasaray formasını giydiğinde, bu adam bu sene çok rakip öttürür demiştim. Bu “çok” mertebesine ulaşamadı ama arada bir de olsa vurduğunu öldürdü. Ancak sezonlar ilerledikçe vurduğunu anca çizebilir hale geldi. Şu an sorunu nedir bilinmez ama toparlanması gerektiği kanaatindeyim. Yoksa işi zor.
– Ayhan Akman artık gitmelidir. Bu takımda abilik sıfatını güzel yürütebilir ama futbolcu olarak biraz zor. Galatasaray başka alanlarda ondan ne kadar yararlanabilir bilemem ama oyuncu olarak yarar sağlaması horozdan yumurta çıkması gibi bir şey olur.
– Serdar Özkan, bilerek sona sakladığımdır. Bir Beşiktaş taraftarı olarak, bana sorsalar ” bu sezon en iyi transferiniz hangisi?” diye, hiç tereddüt etmem ” transfrelerimizi boşver, giden Serdar Özkan bu yaza damgasını vurdu.” derim. Bu adamın Beşiktaş’ ta iken yaptığı en iyi şey adam geçmekti. Gerisi gelmiyordu bir türlü. Çok denediler, çok çaba harcadılar ama olmayınca olmuyor işte. Ben Galatasaray’ da da en azından o kıvraklığını gösterir diye düşünüyordum ama şu ana kadar pek gördüğümü söyleyemiyeceğim. Ne yazıktır ki, ilerisi içinde parlak konuşamayacağım.
Son olarak, durumları açık olan bu oyunculardan sağlıklı bir kadro kurulamayacağı kesin. Malesef transfer yapmak için de hayli geç oldu. Bu durumda en iyi yapılacak şeyin, bu oyuncuları morel olarak iyileştirecek ve motivasyonlarını arttıracak bir çalışma programıdır. Ehh bu da Frank Rijkaard ve yardımcılarına kalmış bir şeydir.
Futbol konusunda pek ahkam kesebilecek biri değilim ama dışarıdan bir göz ile gördüklerim bunlardır. Sana bir nebze de olsa ışık yakabildiysem ne mutlu bana.
Takipteyim,
bir dost :))