Brezilya’nın ev sahipliğinde gerçekleşen 20. Dünya Kupası 13 Temmuz’da Rio de Janeiro’da oynanan final maçında Almanya’nın zaferiyle tamamlandı. Kupa öncesinde olduğu gibi maçlar oynanırken de halk tarfından Dünya Kupası karşıtı bir çok eylem gerçekleştirildi. 2004 yılından bu yana dek Brezilya’nın Rio kentinde yaşayan ve Fluminense Üniversitesi’nde şehir planlama ve olimpik şehirler inşa etme üzerine dersler veren ve geostadia.com adlı internet günlüğünde Brezilya’nın Dünya Kupası süresince içinden geçtiği gelişmeleri eleştirel bir dille gündemde tutan akademisyen Doktor Christopher Gaffney ile Rio’daki evinde Dünya Kupası süreci ve sonrası üzerine sohbet ettik.
“Stadyumlar AVM gibiydi”
Öncelikle Dünya Kupası’nın kendisi için nasıl geçtiğini aktarmasını istediğim Gaffney, maçlara fazla odaklanıldığını kanısında: “Elbette parti yapmak, Copacabana’da maç izlemek, başka ülkelerden insanlarla tanışmak Dünya Kupası’nın kültürel ve sevdiğim yanı ama Brezilya’da yaşanan protestolardan, polis şiddetinden ve yaşanan insan hakları ihlalleri de yaşandı bu süreçte ve fazla yansıtan da olmadı bunları.” Dünya Kupası final maçı da dahil olmak üzere Maracana’da 5 maç izlemiş ve Brezilya futbolu için tanrısal bir anlamı olan stadyumun onda alışveriş merkezi hissiyatı yaratması kupada onu tatmin etmeyen anlardan biri olmuş.
Halk eylemlere ara verdi
Kupa boyunca sokaklarda eylemler gerçekleşirken maçları izleyenlerin sayısı da bir hayli fazlaydı. Sanki geçen sene Dünya Kupası karşıtı eylemlerde yer alanlar onlar değildi. Bu gözlemimi aktarıp neden protestoların azaldığı konusundaki sorumu özetle, “Evinde parti organize ederken misafirlerin önünde ailenle kavga başlatamazsın” cümlesiyle cevapladı Gaffney. Kendisinin de daha fazla protesto beklediğini iletirken futbolun Latin Amerika kültürünün önemli bir parçası olduğunu, maçları izlemememin toplum için zor bir karar olduğunu iletti. İnsanların protesto etmeme nedenlerini de Dünya Kupası nedeniyle tüm ülkenin tatilde olmasına, kupa organizasyonunun devam etmesi için iş gücüne olan ihtiyaca, kupayı fırsata çevirip para kazanmak isteyen Brezilyalılar’ın sokaklarda satış yapmalarına bağladı.
Orta sınıf stadyumu tercih etti
Geçen sene başlayan protestoların kupa sırasında da devam etmesiyle eylemcilerin amaçlarına ulaştığını düşünüyor Gaffney: “Artık kamu harmacaları, polis şiddeti, insan hakları ihlalleri, militarizasyon, favelalardaki soylulaştırma konularında daha şeffaf gerçekleşen tartışmalar bunun bir sonucu.” Kupa oynanırken eylemliliğin görece azalmasını da orta sınıfın sokaklardan ‘kaybolmasına’ bağlıyor. 2013’te eylemlerde yer alan orta sınıf kupa sırasında tatilde veya stadyumdaydı. Faturalarını, vergilerini ödeyenlerin yaşanacak değişimin orta sınıfla gerçekleşeceği iddiasını öne sürüyor Gaffney.
Dünya Kupası öncesinde Evrensel Gazetesi’ne verdiği röportajda “Brezilya kazanamazsa Dilma da kazanamaz” diyen Gaffney’den Dilma’nın seçimi kazanma şansını bir kez daha yorumlamasını istedim. Kupa boyunca, hem ülke içinde hem de ülke dışında en çok merak edilen soru da buydu. Dilma’nın kazanmak için hala çok iyi bir şansı olduğunu söylerken bunu bunu sağ kanadın ikiye bölünmesine ve Dünya Kupası’nın ne olursa olsun güzel sonuçlanmasına bağladı. Dilma hükümetinin en iyi dünya kupasına ev sahipliği yaptığı gibi de bir algı olduğunu ileri süren akademisyen kimse kupanın ülkeye ne kadara mal olduğuna bakmadığını da vurguladı. “Takım kaybetseydi ve felaket olsaydı her şey kötüye giderdi diye düşündük” diyen Gaffney, takımın kötü olmasına karşın partilerin iyi, stadyumların dolu olmasının FIFA mutlu ettiğini ve bunun da Dilma’nın işine yaradığını söyledi. Ona göre Dilma da bundan karlı çıkan taraf oldu.
Seçmen ne düşünüyor?
Brezilya’da iki buçuk aydan fazla geçirdiğim sürede halkla, aktivistlerle ve muhabirlerle Dünya Kupası’nın seçimlere etki edip etmeyeceği üzerine sık sık konuşma fırsatım oldu. Brezilya hükümetinin verip de tutmadığı sözlerin, Dünya Kupası organizasyonunun ülkeye ekonomik bir katkısının olmadığının ve yaşanan yolsuzlukların herkes farkında. Bu konuda kupanın öncesinde olduğu gibi sonrasında da çok sayıda eylem gerçekleşti. Ancak İşçi Partisi adayı ve mevcut Başkan Dilma Rousseff’in önünde de herhangi güçlü bir aday yok. Brezilya Sosyal Demokrat Partisi’nin adayı Aecio Neves’in kokainman geçmişi herkesin hafızalarında ve bu onun en büyük dezavantajı. Brezilya Sosyalist Partisi’nin ilk üyesi Eduardo Campos’un uçak kazasında ölümü de Aecio Neves’i büyük bir biçimde etkiledi. Campos’un vefatına kadar anketlerde Dilma’nın en büyük rakibi olarak gözüken Neves, son anketlere göre Campos’un halefi Marina Silva’nın da gerisine düşmüş durumda. Marina Silva’nın eski bir İşçi Partisi üyesi ve Çevre Bakanı olması en büyük avantajı olarak göze çarpıyor. Seçimler hakkında konuştuğum Brezilyalılar’a göre adayların hiç biri tertemiz değil, sandığa gidip aralarından kötünün iyisini seçecekler.
Bugün ülke genelinde 150 milyona yakın kişinin sandık başına giderek yapacağı oylama sonucunda adaylardan biri %50 barajını aşamazsa en çok oyu alan iki aday arasında 26 Ekim’de tekrar seçime gidilecek.