Eklendigi tarih 20 Şubat 2009. Etiketler: Asamoah, Boateng, Bordon, borussia dortmund, Engelaar, Farfan, Frei, Hajnal, Halil Altıntop, Höwedes, Jakub Blaszczykowski, Jones, Jürgen Klopp, Kehl, Kobiashvili, Kringe, Kuranyi, Mats Hummels, Neuer, Nuri Şahin, Owomojela, Rafinha, Rakitic, Ruhr derbisi, Santana, schalke 04, Schmelzer, Subotic, Tinga, Valdez, Weidenfeller, Westermann, Young Pyo Lee
Almanya’nın en önemli derbisi. Bundesliga’daki tüm derbilerin babası diyor bundesliga.de sayfası. Anası diyor ama babası demek daha oturaklı duruyor… Almanya’da bundan daha kanlı canlı bir derbi izlemedim. İlk derbi inanılmaz olmuştu. Dortmund’un attığı goller hala aklımda.. Ne gol atmıştı be Frei… Bugün 113. kez karşılaşacakmış iki takım. 18inci Ruhr derbisine çıkacak Asamaoah “vur kır parçala bu maçı kazan” tadında yorumuyla bu maçı kazanma konusunda ne kadar hırslı olduklarını gösteriyor. Tribünden geldiğini söyleyen Schalke kalecisi Manuel Neuer kendi tecrübesine dayanarak “Bu maçı kazanırsak ligin kalan yarısını kurtarırız” demiş. Birinci ile arasında 10 puan fark bulunan Schalke, kalecisinden başlayarak şampiyonluktan vazgeçmiş gibi…
Son 4 yıldır derbileri kazanamayan Dortmund’un teknik direktörü Jürgen Klopp, iki takımın da kazanmaya aç olduğundan şüphesi olmadığını söylerken güzel bir espriyle kazanmaya yakın taraf olduklarını söylüyor. “Schalke ile şubat ayında karşılaştığımız son 7 maçın hiçbirini kaymedik. Sanrıım bu bizim Schalke ayındayız.”
Çok fazla gol görmemiz muhtemel olan derbide izleyemeyeceğimiz oyuncular da çok. Sakatlık derdi bir tek Galatasaray’da yok yani. Dortmund’da Polonyalı Jakub Blaszczykowski (soğuk algınlığı), Mats Hummels (ayak bileği sakat), Tinga (kasıkta problem), Dede (antreman eksiği), Young Pyo Lee de kırmızı kart cezalısı olduğundan bugünkü maçta sahada olmicak. Schalke ise eksiksiz saha olacak. Klopp’u en çok düşündüren, endişelendiren isimler ise Bordon, Höwedes ve Jones imiş rakip takımda. Düşüne düşüne bunlara mı kaldın be Klopp…
Muhtemel Kadrolara bakınca Schalke oldukça favori gözüküyor. Rakitic, Farfan, Kuranyi ve Asamoah çok tehlikeli isimler.
Schalke: Neuer, Rafinha, Höwedes, Bordon, Westermann, Jones, Rakitic, Engelaar (Kobiashvili), Farfan, Kuranyi, Asamoah
Dortmund: Weidenfeller, Owomojela, Subotic, Santana, Schmelzer, Boateng, Hajnal, Kehl, Kringe, Frei, Valdez
Fotoğraftaki iki oyuncu da bu akşamki maçta oynamayacak. Ama yine de derbi fotoğrafları arasında ilk sıralarda yer buluyor. “Takımlar kişilerden ibaret değildir'”in en güzel örneği bence. Son maçta oynayan iki oyuncudan Ernst şu dakikalarda Beşiktaş’ta Antep’e karşı mücadele veriyor. An itibariyle bir de faul yaptı. Dede ise hala Dortmund’da ancak kadroya alınmadı. Umuyoruz ki Dortmund’da Nuri Şahin forma giyer de ulusal takımda göremediğimiz oyuncumuzu gönlümüzce izleriz. Aynı şekil de Halil Altıntop‘u da bekliyoruz
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 21 Ekim 2008. Etiketler: Asamoah, Atletico Madrid, Darwinizm, FIFA, Hitler, john Barnes, Karim Benzema, kick it out, Lazio, Le Marseillaise, Le Pen, Liverpool, Luis Garcia, Marco Zoro, marsilya, Messina, Mussolini, Napolyon Savaslari, Paolo Di Canio, PSG, ronaldinho, Samuel Eto'o, Sarkozy, Stand up speak up, Thierry Henry, UEFA, Vicento Calderon
Avrupa futbolununun kronikleşen sorunu bu kez Vicente Calderon’da kendini gösterdi. Atletico Madrid’le Marsilya arasında oynanan Şampiyonlar Ligi maçında Madridli taraftarların yaptığı tezahüratlar sonrası ırkçılık yine yeşil sahaların gündemine oturdu. Yaşananlardan sıkıntı duyan İspanyol Luis Garcia, “Artık herkes İspanyolların dünyadaki en kötü millet olduğunu düşünecek. Oturup düşünmek ve ülkenin imajını düzeltmekte yarar var” açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Garcia endişelerinde oldukça haklı. Çünkü bu olay son birkaç yıldaki İspanyol tabanlı ırkçı sorunlardan sadece biri… (Cumhuriyet Spor Eki:117 / 21.10.2008)
Kamerunlu Samuel Eto’o, Real Zaragoza maçındaki ırkçı tezahüratlar sonrası sahayı terk etmek istemişti. Ancak Ronaldinho ve Larsson tarafından ikna edilen futbolcu oyundan çıkmadı, 1 golün asistini yaptı. Goller sonrası tüm futbolcuların Eto’o’ya gitmesi de ırkçılığa karşı omuz omuza verilmesi gerektiğine güzel bir örnekti. Birçok farklı etnik kökeni içinde barındıran İspanya’da Athletic Bilbao da Bask kökenli olmayan futbolcuları kadrosunda bulundurmayarak farklı ırklara kapalı bir tutum sergiliyor.
Kökleri “Napolyon Savaşları” ve Darwinizm’e dek uzanan ırkçılık olgusunun spor ve futbolla tanışması faşist liderler Mussolini ve Hitler dönemlerine denk geliyor. Mussolini’nin desteklediği Lazio, ‘gestapo’ları anımsatan ‘SS’ (aslında Societa Sportiva anlamına gelen) takısını değiştirmeyip kulüp politikasını açıkça gösterdi. Bu duruşunu devam ettirmekte olan kulüp, 2001’de kadrosuna babası İtalyan olan siyahi Liverani’yi katana dek siyah tenli oyuncu bulundurmuyordu. Bu tutumları da “Tüm Lazio taraftarları ırkçı değildir ama tüm ırkçılar Lazio taraftarıdır” sözünün oluşmasına yol açtı. İtalyan Paolo Di Canio da 2005’te Lazio’da oynarken bir maçta gol sevincini faşist selamıyla kutlayarak yeşil sahalarda politik görüşünü açıklamaktan çekinmedi. Aynı yıl Messina’da forma giyen Fildişi Sahilli Marco Zoro, ırkçı tezahüratlara dayanamayarak Eto’o’nunkine benzer bir tepki göstermişti.
Hitler Almanya’sının ‘saf ırk’ politikası ise günümüzde ütopik kaldı. Zira bugün Almanya Ulusal Futbol Takımı’nda ‘safkan’ bir Almana rastlamak pek mümkün değil. Polonya, Brezilya, Gana asıllı oyuncular çoğunlukta… Bu futbolculardan Gana asıllı Asamoah, 2006’da oynanan Hansa Rostock (am.) sınavında ırkçı tezahüratlara uğrasa da 9-1 biten maçta 2 gol atıp 3 golün de asistini yaparak yanıtını sahada verdi. Ancak söylemlere dayanamayan Sachsen Leipzig’in Nijeryalı oyuncusu Adebowale Ogungbure ise tepkisini bir eliyle Hitler bıyığını yapıp diğer eliyle de faşist selamı vererek gösterdi.
Sömürgeci devletler arasında başı çeken Fransa, bunun sonuçlarını sahada hem avantaj hem de dezavantaj olarak yaşıyor. Fransa’ya ilk ve tek Dünya Kupası’nı kazandıran kadronun birçoğunun Afrika asıllı olmasını sindiremeyen Fransız ırkçı lider Le Pen bu büyük zaferi, “Bu takım 5 para etmez” diyerek karalamaya çalışmıştı. Yeşil sahalarda Le Pen’e Paris Saint Germain (PSG) taraftarları ‘Sadece beyazlara ait’ pankartı açarak eşlik ediyor. Siyah – beyaz ayrımcılığı dışında etnik kökenleri yüzünden ülkede ırkçı sorunlar yaşayan futbolcular da var.
Fransa – Tunus maçında yaşanan olaylar ise ırkçılığı ülkede yeniden gündeme taşıdı. Kuzey Afrika kökenli taraftarların protesto amacıyla Fransa Ulusal Marşı ‘Le Marseillaise’i ıslıklamalarına kendisi de göçmen bir ailenin çocuğu olan Fransa Başbakanı Sarkozy, ırkçı söylemlerle tepki verdi. Fransa’nın 3-1 kazandığı maçta Kuzey Afrika ülkesi olan Cezayir asıllı Karim Benzema’nın 2 gole imza atmış olması, ‘futbolun ırkçıları’na güzel bir yanıt oldu.
Günümüzde kadrolarında yerli futbolcudan çok yabancı oyuncu bulunduran İngiliz kulüpleri, 1970 ve 1980’lerde şimdiki kadar ‘açık’ değildi. İlk olarak West Bromwich Albion Kulübü, cesaret edip 3 siyahi oyuncu birden kadrosuna katmıştı. Birçok takım taraftar tepkisinden çekinerek uzun yıllar aynı davranışı gösteremedi. Tepkilere en iyi örnek ise Liverpool’un kadrosunda 1987-97 yılları arasında bulunan Jamaika doğumlu John Barnes’a yapılanlar… Siyahi oyuncu Arsenal deplasmanında maç öncesi ısınma hareketleri yaparken Liverpool taraftarları sahaya fıstık ve muz atarak kendi oyuncuları aleyhine tezahürat yapmıştı.
Uzun süre futboldaki ırkçılıktan fazlasıyla nasibini alan İngiltere, şimdilerde bu konuda karşı propaganda üretmedeki en aktif ülke konumunda. 90’lı yılların başından itibaren kurulmaya başlanan kuruluşlar arasında öncü olarak göze çarpan ‘kick it out’, ırkçılığı yeşil sahalardan uzak tutmak için UEFA ve FIFA’yla ortak projeler yürütüyor. Bir spor firması da Thierry Henry, Rio Ferdinand gibi futbolcuların önderliğinde ‘Stand up, Speak up’ sloganıyla ırkçılık karşıtı bileklik promosyonuyla bir farkındalık yaratmıştı.
Irkçı holiganlar olduğu sürece yeşil sahalarda ırkçı tezahüratların devam edeceği de bir gerçek… Ancak ırkçılığa karşı propagandada başı çeken İngiltere’nin bu olgunun kötü etkilerini azaltmak için futbol altyapı okullarında farklı etnik yapıdaki çocuklara bir arada eğitim veriyor. Bu uygulama ırkçılığın kötü etkilerini azaltma yolunda ileriye dönük en verimli çözüm olarak göze çarpıyor.
Kategorisi Genel