Bence; bir blog futbol bloguysa futbol blogu olarak kalmalıdır. İçeriğinde sadece futbola dair içerik olmalıdır… Ağırlıklı olarak futbol içerip, arada sinema, güncel olaylar, ruhsal sıkıntıların yazıya dökümü gibi içerikler varsa o blogda o kişisel blogdur… 23 aydır bu bloga böyle bir yazı yazmadım. Yazmak istemedim. Çünkü burası bir futbol blogu. (böyle yazılar yazmam konusunda talep olursa çaresine bakarız) Ama -her zaman bir ama vardır ya…- Haziran ayına kadar buraları-çobansalatayı- boş bırakmak zorunda kaldım. Üstelik bir sürü de vaatler vererek. Bu yüzden izleyicilerimin-okuyucularımın bunun nedenini bilmeye hakkı var. İşte bazen hayat bir çok önceliğinizin yerini değiştiriveriyor.
Gecenin bir körü şimdiki sevgilimle “arkadaşça” mesajlaşıyorduk. Final dönemi yaklaşmıştı ve bir vizemin sonucu açıklanmamıştı. Aklıma takılmıştı ve üşenmedim kalktım bilgisayarı açıp notuma baktım. İkinci kez aldığım dersten, geçen yıl vizesinden ne aldıysam yine aynı notu almıştım! 28 ya da öyle bir şey… Tarih de 28 Aralık 2009 bilemedin 29 Aralık 2009’du… Artık daha fazla zorlamanın anlamı yok, zorla güzellik olmuyor! Üniversite sınavına tekrar gireceğim bu sefer istediğim bölümü okuyacağım diye mesaj attım “özlem”ime… Her zamanki yumuşacık tavrıyla dur bakalım hemen karar verme bir daha düşün gibisinden bir cevap vermişti… Kararlıydım ve yapmalıydım aynen söyledim bunu ona mesajımda. Ve her zaman içimi ısıtan o sıcaklığıyla “peki o zaman ben seni istediğin zaman çalıştırırım, kitaplarımı getiririm, sen iste yeter ki” dedi ve tüm desteğini hissettirdi bana. Ailemden gizli olması gereken bu karar ve süreç o gün “günışığım”ın bana verdiği destekle başladı. Ne diyo lan bu lavuk…