Etiketler | "Ertuğrul Sağlam"

Sportif Milliyetçilik – Bursa Basını Örneği


Bursa şehrinin ve insanının milliyetçilik konusunda eline kimsenin su dökemeyeceğini önceki sezon Bursaspor-Diyarbakırspor maçındaki olaylarını hatırlatmak yeterli kanıt olacaktır. Bir de son Trabzonspor maçı sırasında ve sonrasında olanları da ekleyelim. Bu şehrin nasıl bu hale geldiğini tarihsel olarak açıklamayacağım fakat nasıl sürdürüldüğüne dair küçük bir örnekten ama büyük bir gazetecilik hatasından bahsedelim.

Bursa Hakimiyet Gazetesi transfer sezonundaki gelişmeler hakkında takımın teknik direktörü Ertuğrul Sağlam ile bir ropörtaj yapmış. Sağlam, 16.06.2011’de sayfalarında yer alan haberde giden oyunculardan, gelecek oyunculara dair yorumlarda bulunmuş. Fakat bir cevap var ki işte milliyetçilik orada tavan yapıyor.

Bulgar kaleci Dimitar Ivankov’un takımdan ayrılmasının ardından kaleci arayışlarına giren yeşil-beyazlı takımın bir süredir PSG’nin kalecisi Apoula Edel ile birlikte anılıyordu. Bu konudaki cümleleri Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin haberini sitesine taşıyan bursasporum.com’dan direk alıntılıyorum: “Bursaspor’un transfer gündeminde olan ve Yeşil Beyazlı takımla anlaştığı belirtilen PSG’li Kamerun asıllı Ermenistan vatandaşı Apoula Edel ile ilgili net tavır koyan Ertuğrul Sağlam; “Ben o karakterdeki bir futbolcuyla çalışmam. Transfer listemde yok ve bu oyuncuyu istemiyorum” diyerek transferde ayrı bir pencere açtı”

Ertuğrul Sağlam açık bir şekilde Apoula Edel’i karakteri nedeniyle istemediğini belirtiyor. Bursa Hakimiyet Gazetesi ise Apoula Edel ile ilgili sadece “PSG’li Kamerun asıllı Ermenistan vatandaşı” bilgilerini veriyor. Bunu okuyan ve zaten Ermenilere karşı doldurulan kişi Ermeni asıllı olduğu için karaktersiz olduğunu düşünebilecek Edel’in.

Apoula Edel’in karakteri hakkında bilgi vermeyen, Ertuğrul Sağlam’ın karakteri hakkında neden olumsuz konuştuğuna açıklık getirmeyerek Ermenilere karşı insanları dolduruşa getiren Bursa Hakimiyet Gazetesi’ne ve bursasporum.com’a selamlarımızı iletiyoruz. Belki Bursa Hakimiyet Gazetesi bu konuda küçük bir kutu açmıştı da bursasporum.com buna yer vermedi. Ya da tam tersi, bilemeyoruz… Bu açığı kapatalım hemen kısa bir bilgiyle.

Apoula Edel 2010 yılında kimlikte sahtecilik yapmış bir kişidir. Aslında Ambroise Beyamena isminde 30 yaşında Kamerunlu biri Edel. 30bin Euro’luk borcundan kaçmak için bu tür bir yöntem seçmiş. Doğum yılını 1986, milliyetini de Ermenistan olarak değiştiren Edel 2004-2005 yılında da 6 kez Ermenistan Milli Takımının formasını giymiş. Yakalanınca daha da büyük cezalar ödemiştir.

Kimlikte sahtecilik yapmak büyük bir karaktersizlik örneğidir. Ertuğrul Sağlam bu yüzden Edel’i istemiyor olabilir. Fakat Bursa Hakimiyet Gazetesi ve bursasporum.com da bu konuda eksik bilgi vererek çok büyük ve önemli bir “karakter” örneği göstermişlerdir.

 

Kategorisi GenelYorum (0)

Lucescu-Sağlam ekolü


İstanbul dün sabaha “renksiz” uyandı. Trabzonspor’un Türkiye 1. Ligi’ni şampiyonlukla tamamladığı 1984 yılından bu yana İstanbul’da her apartmanın en az bir penceresinden bayraklar sarkardı. Sarı kırmızı, sarı lacivert ya da siyah beyaz… En olmadı yoldan geçen arabalar ya da şampiyon takımın taraftarları gururla renklerini belli ederdi. En büyük tartışmayı ise şampiyon takımın bayrağının Boğaz Köprüsü’ne çekilmesi, çekilen bayrağın fail-i meçhul kişilerce indirilmesi oluştururdu. Şampiyon İstanbul’dan çıkmadığı için sanki lig henüz bitmemiş gibiydi… Önceki gece sonlanan Turkcell Süper Lig’i Bursaspor’un şampiyon bitirmesiyle o bayrak mevzusu fiilen gerçekleşek mi bilemesek de yeşil beyazlı takım elde ettiği başarıyla o bayrağı mecazi anlamda İstanbul’un tam ortasına dikerek “Ulubatlı timsah” unvanını hak etti.

“Anadolu”nun ayak sesleri

Türk futbolundaki zihniyetin değişmesi için Anadolu’dan bir şampiyon çıkması gerekliliği yıllardır konuşulurdu. Son 10 yıllık sürece baktığımızda bunun gerçekleşebileceğinin sinyallerini aldığımız zamanlar olduğunu net bir şekilde görebilmekteyiz. Lig arşivlerine girip incelediğimizde 1999-2000 sezonundan bu güne dek Gaziantepspor, Denizlispor, Gençlerbirliği, Ankaragücü, Manisaspor, Kayserispor ve Sivasspor’un sezon boyunca şampiyonluğu kovalayıp son düzlükte nefesi tükenen takımlar arasında yer aldığını görülmekte. Bu takımlar değişmeli olarak bir kaç haftalığına birinci sıraya yerleşip sezonu da ilk beş içerisinde bitirmeyi başarmış. Bu isimlerin en önemlisi tabi ki Sivasspor. Son iki sezonda yaptıklarıyla Anadolu’dan şampiyon çıkması yolundaki en büyük umut ve değişmesi gerektiği söylenen “o” zihniyetin değiştirilebileceğine en çok inandıran takım oldu. Bu yıl da lige aynı ümitlerle başladılarsa da ligden düşmekten zor kurtular. Fakat başardıkları ile diğer takımlarda oluşturdukları umut 10 yıllık sürecin ardından Trabzonspor’dan sonra sonunda kupayı Anadolu’ya getirdi.

Bursaspor’un farkı

Sıradan bir Anadolu takımı görüntüsüyle başladı Bursaspor sezona. Sahasında oynadığı ilk iki maçı kazanıp ilk iki deplasmanından bir puanla döndüler. Ardından içeride alınan Fenerbahçe mağlubiyeti gidişatın diğer sezonlardan farksız olacağı yönünde bir görüntü veriyordu. Fakat şampiyonluk yolundaki en büyük rakipleri konumundaki İstanbul’un büyükleri ve Trabzonspor’a bir daha yenilmediler. Galatasaray’ı içeride yenip deplasmanda berabere kaldılar. Trabzonspor’a yenilmediler. Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 2-0 geriden gelerek 2-3 yendiler. Aynı başarıyı İnönü’de de Beşiktaş’a karşı gerçekleştirmişlerdi ve şampiyonluğa inandıran maçların mihenk taşı olarak gösterilebilir bu maçta alınan sonuç… Bursaspor’u şampiyonluk yolunda son yıllarda Kayseri ve Sivas’tan farklı kılan en önemli şey bu idi. Ki şampiyonluğu kovalayan Kayseri’de, Ertuğrul Sağlam tam iki sezon geçirmişti… Anlaşılan o ki Ertuğrul Hoca 2005 ve 2007 yılları arasında sarı kırmızılı takımda yaşadıklarından kendisine “sağlam” dersler çıkararak bu günlere gelmiş.

Ertuğrul Sağlam

Şampiyonluğun Bursaspor’la Anadolu’ya gelmesinin farklı bir anlamı daha var. Geçen iki yıl boyunca zirveyi kovalayan Sivasspor, istikrarlı futbolundan çok özellikle sezonun sonlarına doğru Bülent Uygun’un ilginç ve antipatik açıklamaları öne çıkmaktaydı. Sivasspor’un güzel oyunu ve başarılı sonuçları Fatih Terim ekolünden gelen Bülent Uygun’un sözleriyle gölgede kalıyordu. Sırf bu yüzden Sivasspor’un şampiyon olmasını istemediğini söyleyen kişi sayısı hiç de az değildi. Yıllarca Fatih Terim’in egosantrik tavırlarından çokça çeken Türk futbol seyircisi Sivasspor’un olası şampiyonluğu durumunda uzun bir süre daha benzer bir “şiddete” maruz kalabilirdi. Hele bir de kulüp başkanlarının şampiyonluğun bu şekilde geldiğini düşünerek Fatih Terim ve Bülent Uygun türevlerini teknik direktör olarak takımlarının başına geçirdiklerini düşünün…

Ertuğrul Sağlam’ınsa Beşiktaş’tan ayrılırken verdiği demeçler, Bursaspor’la yürüdüğü şampiyonluk yolundaki duruşu ve efendi kişiliği tam ters bir örnek olarak karşımıza çıktı. Sessiz sakin duruşu ile herkese Rumen Teknik Adam Mircea Lucescu’yu andırıyordu. Sağlam’ın, ligin son haftalarına doğru başarılı hocayla bir araya gelip fikir alışverişinde bulunması da kendisine kimi örnek aldığını ortaya koydu. Genç teknik adam elde ettiği başarıyla doğrunun, dürüstün, haklının yanında olanın, hakkını sahada arayanın da şampiyon olabileceğini göstererek Türk futbolunda önemli bir akımın başlangıcına adım attı. Diliyoruz ki Bursaspor’un şampiyon olmasının yarattığı enerji ile Türk futbolunda farklı Anadolu takımları da şampiyonluklar yaşar. Ve umuyoruz ki Fatih Terim ve Bülent Uygun örneklerini devam ettiren değil de, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam örneklerini devam ettirebilecek Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas, Mehmet Özdilek, Oğuz Çetin gibi isimler Süper Lig’de daha fazla “forma şansı” bulabilsinler…

***

Not: Çisem Çelikel’in Facebook’ta yaptığı yorum, pazar akşamının güzel bir özeti:

“Son düdükle birlikte herkesi mutlu eden bir lig finali yaşadık. Şampiyonluğu kutlayan Bursaspor, şampiyon olduğunu sanarak kutlama yapan Fenerbahçe, neyi kutladığını anlayamadığım Beşiktaş ve Galatasaray ve 1996’dan beri tek hedefi Fenerbahçe’yi şampiyonluktan etme başarısına ulaşıp sevinç yaşayan Trabzonspor…”

Tebrikler Bursaspor

Kategorisi GenelYorum (0)

Biz iyiydik böyle…


Ligin daha başlarıydı. Abimle ligdeki antrenörlerin farklı ve yeni jenerasyondan olmalarının gelecek için çok güzel olabileceğinden bahsetmiştik. “Eski tayfa’nın” piyasada olmamasının ümit verici olduğu konusunda hemfikirdik. Yeni jenerasyonun futbolculuğuna şahit olabildiğimiz kişiler olması daha da fazla bizdenleştirdiği için daha dikkatli takip ediyorduk Süper Lig’i. Çünkü küçükken kalede Engin’dik mesela… Ya da forvette-defansta Ertuğrul’duk… Orta sahada atom Rıza’ydık… Gol atınca Bülent gibi “uygun” adım selam veriyorduk tribünlere…

Yeni jenerasyon’un gelişiyle kısmen “değişen” maç sonrası yorumlar daha fazla izlenileesi kılıniyordu. Çünkü futbolun br oyun olduğunu bazen hakemlerin hataların yapabileceğini, ya de kendisinin hatalarından dolayı maçı kaybettiğini söyleyebiliyorlardı. Bu adamlar futbolun parametrelerinin insanlar olduğunu ve onların da hatalarla dolu olduğunun farkındaydı. Bu yüzden ağır bir yenilgi alındığında sağa sola saldırmaktansa “hatalarımızın farkındayız” açıklamalarını yapabiliyorlar.

Ancak görünen o ki, değiştiğini zannettiğimiz yöneticilerin bünyeleri kabul etmedi bu bakış açılarını. Tamam Metalist karşısında alınan, beklenmeyen ve ağır bir yenilgiydi. Ancak yine tek yenilgilik bir karar “adam gibi adamı” göndermeye yetti. Yerine gelen hakkında herhangi bir yorum yapmıyorum, çünkü konumuz bu degil…

Aynı şekilde aslında daha önce Bursaspor’da çok da kötü işler çıkarmayan Engin İpekoğlu ligin en toplama takımının başındaydı lig başlarken. Bu sene için en azından ligde tutunabileceklerini, gelecek sene de takımın başında kalırsa ilk 10’u zorlayabilecek kapasiteye sahip kadrolarıyla iyi işler yapabileceklerini düşünüyordum. Ancak Kocaeli yönetiminde de bazı şeyleri bünyeler kabul etmedi. Sabır gösteremediler bir türlü. Engin’i gönderip Yılmaz Vural’ı getirdiler. Bu durum yönetici profilinin ne yazık değişemediğini gösteriyor. Ayrıca hiç de özlememişim Yılmaz Vural’ı.

Evlere şenlik açıklamalar vardı maç öncesi Yılmaz Vural’dan. 15 gündür bu maçla yatıp kalkıyoruz, bu maç çıkış maçımız olacak vesaire… Maç günü geldi ve tribündeki herkesin gözü, canlı yayın kameralarının objektifleri Yılmaz Vural’a dönüktü. Çünkü haberin saha dışında olduğu aşikardı ne yazık ki. Doğduğumdan beri bir Yılmaz Vural gerçeği olan ligimizde onun bulunduğu saha kenarından bir haber çıkmaması imkansızdı. İkinci yarı Serhat Akın’ın yerine aldığı yabancı oyuncu sakatlandıktan sonra sedyenin yanına gidip oyuncusunun oynayıp oynayamayacığını sorduktan sonra aldığı red cevabına eliyle “hay ben senin” hareketi yapmış olması en masumu. Dakikalar 90 artılara geldiğinde saha kenarındaki telaşlı hali hala antipatik. Ne zaman yuvarlanacak bu adam derken sanırım golden sonra sahanın içine doğru koşarken ayağı kayıp yuvarlanarak eski formundan bir şey kaybetmediğini gösterdi. Ancak kendisine hiç bir şey eklemediğini de maç sonrası saçmasapan, abuk sabuk hareketlerinden yorumlarından anlamak mümkündü. Maçın olması gerekenden uzun oynandığını ve FIFA’nın kurallarında böyle bir şey yazmadığını iddia etmesi hala Köln akademisine sınavlara hazırlandığı kitaptan kalma bilgilerle konuştuğunu düşündürttü bana.

Yorumcuyken hakemlere çok yüklenilmemesi gerektiğini söyleyen bu adam, Bülent Yıldırım üzerinden tüm hakemlere yüreksiz, adam değilsiniz diyerek saha kenarındaki hareketliliğini söylemlerinde de gösterdi. İşte biz bundan sıkıldığımız için eski tayfanın olmaması sevindiriciydi. Artık Yılmaz Vural ve onun gibilerini istemiyorum ben hiç bir takımın başında. Biz iyiydik böyle sen nerden çıktın yine Yılmaz Hocam. 20 yılda saha kenarında attığın taklalar, kazandığın başarılardan fazla. Bazı şeylerin olmadığını artık anla…

Kategorisi GenelYorum (0)

Kayserispor: Kendi liginde oynuyor


Sezon sonundaki sıralaması neredeyse kesinleşen tek Super Lig takımı Kayserispor. (MedyaKronik/HaberVesaire/04.04.2008)

Aynı kentin diğer kulübüyle isim değiştirerek Süper Lig’e “katılan” Kayserispor, 2004-2005 sezonunda, lige geldiği gibi giden takımlardan biri olmaktan son anda kurtulmuştu. O takım, son üç sezondur sağladığı oyuncu, teknik direktör ve yönetim istikrarı ile korkulan bir ekip haline geldi.

Teknik direktörlük kariyerine Samsunspor’da başlayan Ertuğrul Sağlam’ın 2005-2006 sezonunda Kayserispor’a geçmesiyle takımın çehresi değişti. Sağlam’ın yönetimindeki iki sezonda da, ligi 51 puanla ve beşinci tamamladı. Bu sezonların ilkinde, kendi sahasında beş maç kaybetti. O sezon, evinde en çok kazanan üçüncü takımdı. UEFA macerasına talihsiz şekilde veda ettiği ikinci sezonda, sahasında yenilmemeyi öğrendi; sadece bir mağlubiyet aldı.

Yakalanan çıkışta belki de en büyük paya sahip Ertuğrul Sağlam, içinde bulunduğumuz sezonda yerini Tolunay Kafkas’a bıraktı. Tolunay Kafkas, “Ertuğrul Sağlam’a bana böyle bir takım bıraktığı için teşekkür ediyorum. Elde edilen başarıların üzerine bir şeyler koymayı hedefliyoruz” diyerek takımı değiştirmeye değil geliştirmeye başladı.
Kafkas, “Hücum yönü zengin, daha çok rakip yarı alanda top yapan, sahayı derinliğine ve genişliğine iyi kullanan bir futbol anlayışına sahip olduğunu” söylüyordu. Takımın ve Super Lig’in iki yıldızı Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal’a, Arjantinli Franco Dario Cangele’nin de katılımıyla hücum gücü arttı. Ve bir önceki sezon evindeki yenilmemeyi öğrenen takım, artık kazanmaya da başladı. Kayserispor, 28. haftada oynadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçına kadar, ligin yenilgisiz tek takımıydı.

Deplasman fobisi

Ancak bir temel sorun göze çarpıyordu: Takım, dış sahada oynadığı karşılaşmaları hala kazanamıyordu. Sezonun ilk yarısında deplasmanda hiç galip gelemedi. Tolunay Kafkas 11 Ocak 2008’de, “ İçeride kazanalım, deplasmanda beraberliğe razıyım” diyordu. Ne hikmetse o hafta, Manisa (Vestel) deplasmanından üç puan çıkarmayı başardı ve altı maçlık bir galibiyet serisi yakaladı.

Alınan üç deplasman galibiyetinin de düşme potasındaki takımlara karşı olması dikkat çekici. Çünkü dış saha fobisi bu üç maçtan sonra gelen Galatasaray ve Trabzonspor deplasmanlarında kendini gösterdi. Şu anda evinde 10 golle en az gol yiyen ikinci takım Kayserispor. Şu anda ligin beşinci sırada sırasında ve 48 puana sahip. Yani geçtiğimiz iki sezonun sonunda topladıkları puanın, üç puan gerisinde.

Bu sezondaki görüntüleriyle bir önceki sezonlarından farklı bir görüntü çizmiyor Kayserispor. Tek fark, ligin tepesindeki dörtlüden 10, altındaki takımlardan ise 9 puan ileride olması. Puan cetvelinin ortasında bir ayraç gibi; ne aşağıyla, ne de yukarıyla bir dertleri var. Bu sıralamaya bakan biri, Kayserispor’un adeta “kendi liginde” oynayan, hedefsiz bir takım olduğunu düşünebilir. Öyle mi gerçekten?

Hedef yok mu?

Kayserispor, defansif ve “mental” zaafları nedeniyle yukarıyı zorlayamıyor. Birçok deplasmanda, ilk gol yada golleri bulan taraf olmasına rağmen çoğu zaman galip gelemiyor. İyi oyununa rağmen, gol yiyince moral gücünü yitiriyor. Bunun arkasında yatan neden, Tolunay Kafkas’ın “deplasmanda beraberliğe razı olmak” düşüncesi olmalı.

Elindeki yıldızları satmayarak, gerçekte daha üst sıraları hedeflediği vurgusunu yapan Kayserispor, bunu yapabilmek için yine “deplasman fobisine” yeniliyor. O takımların üstüne çıkabilmesi, onları dış sahada da yenmesini gerektiriyor çünkü. 2005-2006 sezonundan beri, aldığı üç beraberliği saymazsak, “dört büyüklere” deplasmanda diş geçiremiyor. Evinde oynadığı maçlarda ise tablo bunun tam tersi; yedi galibiyet ve üç beraberlik.

Deplasmanlardaki bu galibiyetsizliği Mehmet Topuz şöyle yorumluyor: “Takımdaki iki üç kişi, büyük takıma karşı oynama stresini yaşamıyor olabilir ama diğer oyuncular o gerilimi üzerinden atamayınca takımın oyunu kötü etkileniyor.” Gökhan Ünal ise, diğer Anadolu takımlarının büyükleri deplasmanda kaybettikleri maçlardan sonra çoğu kez “Bizim neyimiz eksik” diye kafaya taktığını ama buna bir türlü çözüm getiremediklerini söylüyor.

Yarın Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda galip gelirse, sadece şampiyonluk yarışını kızıştırmakla kalmayacak, kendisiyle ilgili ezberi de bozacak.

Kategorisi 0-Özel Dosyalar, 1-Futbol, İnceleme, Kayserispor, Spor Toto Süper Lig, Türkiyeden FutbolYorum (0)


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Aralık 2024
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031