Etiketler | "Villareal"

VILLAREAL URFA’YA GELİYOR!


''GAP ARENA''DA VILLARREAL SESLERI:‘GAP ARENA’DA VİLLARREAL SESLERİ…

Beykapısı Semti’nde 1992 yılında temeli atılan ve Türkiye’nin bu alandaki en büyük projeleri arasında gösterilen stadyum, çeşitli nedenlerle yıllardır bitirilemedi. 2006 yılında kaba inşaatı tamamlandıktan sonra Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne devredilen stadın eksiklerinin tamamlanması için aynı dönemde bir ihale daha yapıldı.

Şanlıurfa’da yapımı 17 yılda tamamlanan 30 bin seyirci kapasiteli stadyumun resmi açılışı dolayısıyla dörtlü turnuva planlandığı ve bu turnuva için İspanya Birinci Ligi (La Liga) takımlarından Villarreal’e de teklif götürüldüğü bildirildi.

Aradan geçen sürede stadın, tribün tenteleri, atletizm pisti, koltuk döşeme ve aydınlatma işi, soyunma odaları, tribünlerin beton kaplanması, elektrik ve ses aksamı, sıhhi tesisatı, ihata duvarı, yedek kulübeleri, kale direkleri ve kısmen çevre düzenlemesi tamamlandı. Son olarak çimlendirme ve skorboard eksiği de giderilen stat, resmi açılış için gün sayıyor.

Modern görünümü nedeniyle sporseverlerin ”GAP Arena” adını verdiği ve aydınlatma çalışmaları da tamamlanan statta Şanlıurfaspor, zaman zaman gece antrenmanları yapıyor. Stadın resmi açılışı için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün izni bekleniyor.

''GAP ARENA''DA VILLARREAL SESLERI 

‘VILLARREAL SICAK BAKIYOR

Şanlıurfa Gençlik ve Spor İl Müdürü Hakan Altu, stadyumda incelemelerde bulunduktan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, resmi açılış için Villarreal takımıyla görüştüklerini bildirdi.
Statla ilgili son rötuşların tamamlandığını, birkaç hafta içerisinde açılış için hazır hale geleceğini ifade eden Altu, ”Şanlıurfa’nın stat hasreti kısa süre içinde neticeye varacak” dedi.

Türkiye’nin en modern statları arasında yer alan 30 bin seyircili stadyumun açılışının adına yakışır şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmalarını sürdürdüklerine değinen Altu, şunları kaydetti:

”Resmi açılış için Villarreal takımıyla görüşüyoruz. Kuvvetle muhtemel açılış için onları getireceğiz. Villarreal’in hukuk danışmanıyla İstanbul’da 2005 yılında gerçekleştirilen Şampiyonlar Ligi finali sırasında tanışmıştık. İyi bir dostluğumuz var. Yazışmalarımız sürüyor. Onlar da buraya gelmeye sıcak bakıyor. Ancak bu konu henüz neticelenmedi. Villareal de gelirse stadyumda dörtlü bir turnuva yapmayı planlıyoruz.”

30 BİN KİŞİLİK STAT

Açık ve kapalı antrenman sahaları, tartan piste sahip 8 parkurlu atletizm pisti, soyunma odaları, tamamı kapalı seyirci tribünü, antrenman salonları, naklen yayın odaları, toplantı salonları ve 3 bin araçlık otopark bulunan stat, 26 bin 400 metrekarelik alanda kuruldu. 30 bin kişilik stat, sahip olduğu olanaklar bakımından Türkiye’nin en büyük stat projelerinden biri olarak gösteriliyor.

Kategorisi GenelYorum (0)

Ruhr Derbisi: Kırmızı kartların uçuştuğu derbi


Bundesliga’da 4. haftadaki nefesleri kesen Ruhr Derbisi’nde lider Schalke’yi Signal Iduna Park’ta konuk eden Borussia Dortmund 3-0’dan geldi, beraberliği yakaladı. Konuk ekipte gerilen sinirler sonrası Pander ve Ernst kırmızı kart görerek Schalke’yi sahada 9 kişi bıraktı. Kartların ikisinde de hakem tamamen haklıydı. İki harekette de kasıt ve sakatlamaya yönelik hareketler vardı. Ve görülen kartlardan sonra ne bir itiraz oldu ne de bir itişme… Çünkü kart gören oyuncuların kırmızı kartla hüküm giyecekleri sanki çok belliydi… Bknz…

İlk baştaki futbolcu Fabian Ernst. Direk olarak ayağa dalmaktan, direk kırmızıdan oyun dışına gönderildi. Christian Pander ise ikinci sırada ancak ilk kırmızı gören futbolcu. O da ikili mücadele sırasında kasıtlı bir tekme savurmaktan ikinci sarıyı gördü. Bu olay Fabian Ernst’in kırmızı kart görmesinden önce yaşandı. İki futbolcunun da kel ve sert oynayıp oyunun dışına atılmaları aklıma hiç izlemesem de Prison Break dizisindeki karakterleri getirdi. Onlar da agresif onlar da kel… daha ne olsun

Biraz da maça değineyim istedim. Sağolsun görsel medya her gün her türlü maçı yayınlıyor. Bu yüzden “zıplaya zıplaya” izlemek zorunda kaldığım maçı ne zaman açsam heyecan ve mücadele üst düzeydeydi. Yılların derbisi olmasının hakkını veren bir maçtı. İlk yarıda da Schalke 0-2 öne geçince sanki Petric’in gidişi yaramamış gibi gözüktü. Zira takasla gelen Mohamed Zidan varlık gösteremeyip oyundan çıkınca gelmeye başladı goller. Subotic’in yaptığı kafa vuruşu o pozisyonda yapılacak en mantıklı vuruştu. Top bir çok kalecinin öyle bir pozisyonda ulaşamayacağı bölgeye gitti. Bence ders olabilecek bir goldü.

Ah bir canlı bahis olsa da daha gol olur seçeneğine bassam da paraları kazansam diye söylendiğim anlarda Frei topu ofsayt pozisyonunda alıp, ofsayta mal edilemeyecek bir gole imza attı ki haftanın en güzel golüydü. Sol ayağıyla uzak köşeye inanılmaz bir gol atıp durumu 2-3’e getirdi. Zaten bu dakikadan sonra, doğuştan kırmızıa karta mahkum olanlar kendilerini gösterdi. 2 kırmızı kart ve Dortmund’un kazandığı penaltıyı gole çevirmesiyle 3-3 bitti maç.

Alınacak dersler var sorulacak sorular

Öncelikle düdük çalmadan maçın bitmeyeceğini gösteren ulusal takımımız gibi Dortmund da bizi örnek almışçasına galibiyeti sonuna kadar kovaladı. Beraber kalmış olabilirler ama inanarak bir şeylerin yapılabileceğine güzel bir örnek.

Subotic’in attığı gol gerçekten bir ders olmalı. Ters ayakla, kaleden uzaklaşarak falso alarak kullanılan bir kornerde nasıl yer alınmalı ve nereye vurulmalı bunun örneğini çok iyi veriyor bu pozisyon.

Topu ofsayttayken almış olsa bile “Frei‘ca” (özgürce manasında) atılan ikinci Borussia Dortmund golü ofsayta bahane edilemeyecek bir gol. Top nasıl çaprazdan sert ve düzgün bir vuruşla uzak köşeden ağlarla buluşturulur diyor bu gol.

En önemli ders ise bu golden sonra durum 2-3 Schalke’nin lehine iken hiçbir şey kaybedilmemişken iki oyuncunun birden ardarda kırmızı kart görüp takımlarını 9 kişi bırakmaları. Neyi düşünerek ya da neyi düşümeyerek yapar bir futbolcu bunu anlam veremem. Üstelik kaybedilen bu puan, her takımın birbirini yenebildiği Bundesliga’da bir çok şeye mal olabilir.

Onlarda da var bu düşüncesiz tavır, bizden farkları yok diyenler muhakkak olabilir. Ancak bizden farkları yok diyeceğimize fark yaratmaya çabalayalım ya da sadece kendi oyunumuza bakalım…

En son Arsenal-Villareal maçında karşımızda çıkmıştı bir sincap kardeş yeşil sahalarda karşımıza… Futbol sezonuna merhaba diyor gibi bizden de ona merhabalar…

Kategorisi GenelYorum (0)

Euro 2008: Nihat – Turkey’s Main Threat


By far the most successful Turkish player to play outside his homeland is Nihat Kahveci. He didn’t achieve this feat easily but his path to success could not have been planned better. He got where he is today step by step. (insidefutbol)

Nihat was born on 23rd November 1979 in İstanbul. He started his career at Beşiktaş in the youth team.When John Benjamin Toshack was manager of Beşiktaş, he brought Nihat into the senior side, having been convinced of his potential by the youth team coach in the 1997/1998 season.

Nihat became the favourite player of Beşiktaş fans very quickly, with his pacey action packed performances on the right wing. In the 1998 Turkish Cup final, Nihat scored the winning goal to defeat bitter rivals Galatasaray and bring he cup back to Beşiktaş . In six successful years at the club he played 144 games and scored 65 goals for the Black Eagles. In 2000 he was first picked for the national side.

Nihat took his chance to move abroad in 2002 to link up with old manager John Benjamin Toshack at Real Sociedad for a fee of  €5 million. This was to prove a milestone in his career.

At Real Sociedad he blended very well with Darko Kovacevic and both helped the club to second place in La Liga, which was a huge achievement for the club and one of its best seasons for years.

In his second season with Sociedad, the duo took the team to the last 16 in the Champions League for the first time. Real Sociedad were Nihat’s first team in La Liga, and he scored more than 50 goals in four seasons, equalling the record Ronaldo had set of being one of a select few foreign players to achieve do this.

Villareal signed him at the start of the 2006/2007 season on a free transfer. He started his career at Villareal with high expectations but in the middle of the season a knee injury sidelined him for the rest of the campaign.

After his second big knee injury he return to action with explosive performances and scored 18 goals in La Liga this season. This put him as Villarreal’s leading goalscorer and fourth overall in the Spanish goal charts. Of course this performance opened the doors of the national team.

Nihat has been involved with the national side since 2000 when he was first picked and he has already been involved in some key achievements. Turkey’s biggest successes in the 2002 World Cup and 2003 Confederations Cup both featured an in-form Nihat. With those experiences and the high performance in La Liga he became is a key player for Turkey in the Euros.

Nihat has already played a huge part in getting Turkey to Austria/Switzerland. He scored the winning goals in both games against Norway and Bosnia, which Turkey needed to win to ensure progression.

He hasn’t got any real weakness except his heading ability, because of his lack of height, but this is understandable. It also helps him with a key strength that he does possess. As everbody knows short players are faster than the tall players and that makes him dangerous when Turkey counter-attack.

In his early career he was a right winger at Beşiktaş and that helped him develop his dribbling ability high and Nihat can beat opponents with ease. Added to pace and dribbling ability is the ability to shoot hard from long distance. He can also score from free-kicks like he did in Turkey’s last friendly game against Uruguay.

The skills he possesses make him dangerous all over the pitch, and I believe opposing sides will need to watch him carefully, otherwise in a second he can be in a goalscoring position. At 28 years-old Nihat is probably at the peak of his career, the Euros are his time to show exactly what he can do. He is going to be the most dangerous player in the Turkish team, and Fatih Terim considers him as his “right-hand man” on the pitch.

Kategorisi GenelYorum (0)

Kayseri en sonunda…


Kayserispor, üç sezondur yakaladığı yükselişi Türkiye Kupası’yla taçlandırdı. (MedyaKronik/HaberVesaire/08.05/2008)

Süper Lig’in içinde bulunduğumuz sezon dahil, son üç sezonunun beşincisi Kayserispor. Takım ve yönetimiyle, ligin bu en istikrarlı ekibi artık Türkiye Kupası’nın sahibi.

Ligdeki sıralamasını haftalar önce garantiye alan Kayserispor, ligin 26. haftasından 29. haftasına aldığı üst üste mağlubiyetle kupayı tek hedef olarak gördü. Finalde, Galatasaray’ı elemiş bir Gençlerbirliği buldu karşısında. Ancak rakibinin durumu kendisiyden farklıydı. Geçtiğimiz hafta, Vestel Manisaspor’un ligden düşen üçüncü takım olmasının kesinleşmesine kadar rahat bir nefes alamadı. Bu yıl beş kez teknik direktör değiştirmenin bedelini, son haftaya kadar düşme korkusu yaşayarak ödedi. Ve –penaltılarla da olsa- finali kaybederek.

Gençlerbirliği’nde sezonun en etkili oyuncularından Mehmet Çakır maça yedek başladı. Kayserispor ise gölcüsü Gökhan Ünal’ı, sakatlığı geçmesine rağmen kadroya almamıştı. En önemli atak silahlarından yoksun çıkan iki takım da maça temkinli başladı.

Pozisyonu kıt maç seyrettik dün akşam, nitekim ilk yarı gol seyredemedik. İkinci yarı biraz kıpırdanır gibi oldu taraflar. Akıllarda kalan tek pozisyonun, Mehmet Topuz’un ceza yayına yakın yerden, Lampard veya Gerardvari çıkardığı sert ve diz boyunda giden şutunun, “Villareal” soy isimli Şilili kaleci Peric tarafından çıkarılmasının, 84. dakikada yaşanması maçın niteliği hakkında bir fikir veriyor.

Peric bile isyan etti bu durgunluğa. İlk pozisyonun hemen arkasından, ceza sahasına sarkan Kayserisporlu Cangele’ye müdahale etmek için pek çaba sarf etmeyen Addo’yu, omuzlarından sallayıp, “silkelen” mesajı verdi. Bu da kar etmemiş olmalı ki, normal sürenin ardından oynanan 30 dakikalık uzatma da gol getirmedi. Organize ataklardan çok kişisel çabalarla oluşturulan pozisyonlar, yorgunluk veya becerisizlik nedeniyle tabelayı değiştirmedi.

Türkiye Kupası’nda 2001’den bugüne finallerdeki penaltısızlığa son veren düdüğü çaldı Yunus Yıldırım. Penaltı atan ilk oyuncunun, her ne kadar bu konudaki başarısıyla tanınsa da, Kayserispor Kalecisi Ivankov olması ilginç bir sürecin habercisi gibiydi. Nitekim iki takım da 14 atış kullandı ve maç sadece bir gol farkla, 11-10 bitti. İvankov iki atışı kurtardığı gibi iki de gol attı. Bilmiyorum, bir başka karşılaşmada böyle bir şey yaşanmış mıdır?

Gençlerbirliği’nin bu sezon uyguladığı “teknik direktör rejimi”, ister istemez kupanın, Kayserispor’un hakkı olduğunu düşünmeme yol açıyor. Kazanan Gençlerbirliği olsaydı, bu kadar çok teknik direktör değiştirerek başarı elde eden bir takımın doğru bir iş yaptığını sanabilecektik.

Finalden geriye futbol adına çok şey kaldığı söylenemez. Gençlerbirliği Teknik Direktörü Mesut Bakkal’ın her penaltıda, devekuşu misali kafasını önüne gömmesi kaldı akıllımızda. Her iki takımın kalecisinin penaltılardaki sakin ve sempatik tavırları, sportmenliğe dair inancımızı tazeledi.

Ama ben bu maçta en çok, Ankaragücü, Bursa ve Gençlerbirliği taraftarlarının maçı bir arada izlerken, penaltı atışlarında aynı heyecanı paylaşmasının, çok iyimser bir bakışla da olsa tribün olaylarını engelleyebilme ihtimalini sevdim.

Merak ettiğim şey ise, ligin uzaktan en iyi şut atan ve duran top kullanan oyuncusu Mehmet Topuz’un neden ilk beş penaltıdan birini kullanmadığı? Eğer bu kendisinin tercihiyse, diyecek bir şey yok. Ama karar Tolunay Kafkas’ın ise, ona “Mehmet Topuz’un alternatifi Koray mı” diye sormamız lazım.

Geçen sene kupayı finalde kaybeden Erciyesspor’dan sonra, bu sene “asıl” Erciyesspor kupayı Kayseri’ye götürdü. Türkiye Kupası’nı kazanan bu 13. takıma, yeni sezona yetişmesi muhtemel, yeni ve modern statlarında oynayacakları UEFA Kupası maçlarında başarılar dileyelim.

Kategorisi 0-Özel Dosyalar, 1-Futbol, Kayserispor, Türkiyeden Futbol, YorumlarYorum (0)


Takip et // Follow

Açık Radyo – Efektifpas

15 günde bir her pazartesi 19.30'da, 94.9 Açık Radyo'dayız. Duyurularımızı takip etmek için Twitter hesabımızı takip edebilirsiniz...

RadyoEfektifpas

Programlarımızın tüm podcast kayıtları online olarak bulunmasa da dinlemek isteyenler için bir kaç adet program mevcut

‘Salvador’ Guti

Johan Cruyff

Arşivler

Bülent Korkmaz – 3

Tottenham Hotspurs

Nazım Hikmet Ran

HaberVesaire Spor

Video Bug Report

Açılmayan bir video varsa resme tıkla, videonun linkini yolla Teşekkürler...

Facebook Hayran Sayfası

Nisan 2024
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930