Eklendigi tarih 22 Temmuz 2010. Etiketler: bulutsuzluk özlemi, öss, ösys, Wayne Rooney
Bence; bir blog futbol bloguysa futbol blogu olarak kalmalıdır. İçeriğinde sadece futbola dair içerik olmalıdır… Ağırlıklı olarak futbol içerip, arada sinema, güncel olaylar, ruhsal sıkıntıların yazıya dökümü gibi içerikler varsa o blogda o kişisel blogdur… 23 aydır bu bloga böyle bir yazı yazmadım. Yazmak istemedim. Çünkü burası bir futbol blogu. (böyle yazılar yazmam konusunda talep olursa çaresine bakarız) Ama -her zaman bir ama vardır ya…- Haziran ayına kadar buraları-çobansalatayı- boş bırakmak zorunda kaldım. Üstelik bir sürü de vaatler vererek. Bu yüzden izleyicilerimin-okuyucularımın bunun nedenini bilmeye hakkı var. İşte bazen hayat bir çok önceliğinizin yerini değiştiriveriyor.
Gecenin bir körü şimdiki sevgilimle “arkadaşça” mesajlaşıyorduk. Final dönemi yaklaşmıştı ve bir vizemin sonucu açıklanmamıştı. Aklıma takılmıştı ve üşenmedim kalktım bilgisayarı açıp notuma baktım. İkinci kez aldığım dersten, geçen yıl vizesinden ne aldıysam yine aynı notu almıştım! 28 ya da öyle bir şey… Tarih de 28 Aralık 2009 bilemedin 29 Aralık 2009’du… Artık daha fazla zorlamanın anlamı yok, zorla güzellik olmuyor! Üniversite sınavına tekrar gireceğim bu sefer istediğim bölümü okuyacağım diye mesaj attım “özlem”ime… Her zamanki yumuşacık tavrıyla dur bakalım hemen karar verme bir daha düşün gibisinden bir cevap vermişti… Kararlıydım ve yapmalıydım aynen söyledim bunu ona mesajımda. Ve her zaman içimi ısıtan o sıcaklığıyla “peki o zaman ben seni istediğin zaman çalıştırırım, kitaplarımı getiririm, sen iste yeter ki” dedi ve tüm desteğini hissettirdi bana. Ailemden gizli olması gereken bu karar ve süreç o gün “günışığım”ın bana verdiği destekle başladı. Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 14 Temmuz 2009. Etiketler: Adnan Polat, Alex Ferguson, Antonio Valencia, Cristiano Ronaldo, FIFA, Manchester United, Michael owen, Wayne Rooney
Bugün açıklandı Manchester United’da gelecek sezon kimin hangi formayı giyeceği. En çok merak edilen konu da elbetteki 7 numaranın sahibinin kim olacağıydı. Herkes Cristiano Ronaldo’nun forması diye bahseder olmuş o ‘sihirli’ numaradan. Eski numaralandırma sistmine göre klasik bir sağ açık numarasını, sanki Portekizli oyuncu efsane haline getirmiş gibi konuşuyorlar. Görüldüğü gibi o 7 numaranın hastası değil, 9 numaraya sattı hemen ‘efsane’ numarayı. Gerçi o da biraz Raul etkisi ancak farketmez 77 giyebilirdi =). Zaten Manchester United’a ilk geldiğinde de 7 numara aklında yoktu. Zira Manchester’a ilk geldiğinde 28 numarayı istemiş amaFerguson ona 28 numarayı değil de, ”Manchester’da 7 numarayı efsaneler giyer” diyip 7 numarayı vermişti. (Bknz. Kanatları olmadan uçabilen tek canlı) Sir, bu sefer aynı davranışı Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 30 Mart 2009. Etiketler: Alex Ferguson, Fabio Capello, Fenerbahce, louis saha, ole gunnar solskjaer, Paul Scholes, Ruud van Nistelrooy, Ryan Giggs, Wayne Rooney
Fabio Capello: “Rooney bizim jokerimiz; hatta çılgın jokerimiz. O her yerde oynayabilir ve bu yetenekleri açısından bizim için çok değerli bir futbolcu. Ne istiyorsak onu yapıyor, ihtiyaç duyduğumuz her bölgede açığımızı kapatıyor. Bu yönüyle çok özel bir kabiliyet. O çok iyi ve biz onsuz yapamayız. Rooney için Tanrı’ya şükrediyorum.”
Manchester United’a geldiğinde 19 yaşındaydı. Ne diyo lan bu lavuk…
Kategorisi Genel
Eklendigi tarih 14 Aralık 2008. Etiketler: Aaron Lennon, Cristiano Ronaldo, Darren Bent, Darren Fletcher, David Bentley, Didier Zokora, Dimitar Berbatov, Fraizer Campbell, Fulham, Giovani Dos Santos, Harry Redknapp, Jermaine Jenas, Jonathan Woodgate, Liverpool, Luka Modric, Manchester United, Michael Carrick, Paul Scholes, Premier Lig, Roman Pavlyuchenko, Ryan Giggs, Tottenham, Tottenham Hotspurs, tottenham-manchester maçı, Vedran Corluka, Wayne Rooney
Son Tottenham yazımı 30 Ekim’de yazmışım.. Ben zamana yenilirken, beyaz-lacili takımım sadece iki kez yenildi.. İkisi de bence biraz süpriz sonuçlardı. Fulham’ın çok iyi oyunculara sahip değil ama iyi bir uyum içinde. Andrew Johnson da zaten tek yıldızları olarak göze çarpıyor ki Spurs’ü 2-1 yendikleri maçta da bir golü var. Everton’sa Spurs’ten daha oturmuş bir takım ama yine de evinde yenilmemesi gerektiğini düşünüyordum. Neyse bazen keybetmek güzeldir, kazanmanın kıymetini daha anlamak için..
Liverpool’u lig maçında son dakika golüyle yendiğimiz maçı izleyemedim ama hafta içi oynadığımız Lig Kupası mücadelesi, son günlerde izlediğim en eğlenceli maçlardan biri oldu. Bu kupanın hakkını pek vermeyen büyük kulüplerden Liverpool’un yedek ağırlıklı kadroyla çıktığı maçlardandı. Rafa Benitez için gençlerini sahada görmek iyi olabilir tabi ama bu takımlar böyle yaparak taraftarlarına yazık ediyor biraz.
Fraizer Campbell’ın efsaneleştiği maçta iki golü bir de asisti falan vardı. Tamamen gidişata damgasını vuran adam oydu. Tabi Liverpool defansının hataları da sağolsun.. Tottenham Manchester’dan kiraladığı bu çocuğu takımda tutmalı. Hem altyapısı sağlam hem de çağdaş futbolun gerektirdiği hücum oyuncusunun özelliklerine sahip. Forvet sıkıntısı çeken takımda gezici (all-rounder) tipinde oynayabilecek yek pare şahsiyet.
Premier Lig maçı izlemeye hasret kalmışım. Bunu bugün anladım.. Aman ki heyecan dolu son dakikalarda gol olmadı da lig’in dört büyüğüne çelme takmayı başardı “sıcak mahmuzlar” -HotSpurs-
Manchester United maçı benim için, muhtemelen Redknapp için de çok önemli, çok kilit bir maçtı. Avrupa’nın en iyi futbolcusu takımdaydı elbette ama ilk 11’in bir hayli eksik olduğunu belirtelim. Orta sahada Scholes olmadığı zaman takımın pas hızı, oyunu yönlendirme gücü ve dikine oyundan yoksun kalıyorlar. Carrick ve Fletcher yardımcı oyuncu rolünde iyiler ama her filmde en az bir baş rol oyuncusu bulunur. Bu sefer kenarda oturuyordu Scholes. Rooney’siz sahaya çıkan kırmızılarda Giggs ve Scholes neden kenardaydı ben anlamadım. Harry Redknapp ManU’nun sahaya Rooney’siz çıkmasına verdiği esprili cevap da her daim hatırlanmalı: “Ufak tefek Tevez adında bir Arjantinli oynayacakmış onun yerine. Sanırım sahaya Rooney yerine bu adamla çıkmaları dünyanın sonu değil..” Ne tonton adam şu Redknapp..
Woodgate sahalara çabuk döner umuyoruz ki ama sakatlanıp oyundan çıkması takım adına bu maçlık iyi oldu. Kalın ve kısmen yavaş Corluka yerine hızlı,çarpışan, kolay geçit vermeyen Zokora’nın Ronaldo’yu savunması atak gücü portekizliye bağlı olan ManU’yu durdurma açısından kolaylaştı. Defansın göbeğinde yer alan Dawson da takımın savunma gücündeki en önemli adam oldu bu maçta..
BBC, “Kararlı-Azimli Tottenham ManU’yu durdurdu”, diye manşet atmış.. Orta sahada Manchester’dan daha etkindiler. Lennon takımı çok iyi sürüklüyor. Müthiş hızlı bir oyuncu, top hakimiyeti,tekniği çok iyi.. Son vuruşlarda biraz daha iyi olsa çok daha iyi yerlere gelir. Maç boyu Manchester Utd’nin tıfıl sağ beki Rafael Lennon’la çok iyi boğuştu…
Diğer kanatta oynayan yakışıklı David Bentley’nin tarafından fazla bindirme olmadı bugün. En azından göze batan bir pozisyon gelişmedi o bölgeden. Ama uzakça bir mesafeden serbest vuruştan kaleye gönderdiği top enfesti.. Van der sar da aynı enfeslikte topu kornere tokatladı.
Cruyff’a benzediği için yeteneği abartılan Modric’in Premier Lig’de tutunması için çok fazla çalışması gerektiğini bu maçta ben gördüm. Ama Harry’cim göremedi. Gitti takımın kaptanı, orta sahayı toparlayan adam Jenas’a maçın son yarım saatinde top oynamayı yasak etti. Aynı bölgede oynayabilen özkaynak O’Hara o dakikalar için en doğru tercihti ama çıkan oyuncu Modric olmalıydı. Henüz ne lige ne de takıma alışamamış.. Rio Ferdinand’ın yanında ufak kaldığı gibi üflediğin zaman uçuyor. Maç boyu tek hareketi 70 civarı kaleye attığı şut idi. Modric kenara gelseydi, bu maçı kazanma şansımız daha fazla olurdu.
Şansımız artardı çünkü, oyuna takımın esas forveti girmişti. Jenas’la uyumunun daha iyi olduğunu düşündüğüm Darren Bent, Modric’ten pek beslenemedi. Sonuç olarak oyuna pek fazla ısınamayınca varlık da gösteremedi. Pavlyuchenko tabi ki çok kaliteli bir oyuncu ama bu takımın hücumcusu Darren Bent’tir.
Telegraph da; “Berbatov Tottenham taraftarlarının yuhalamalarına sessiz kaldı” şeklinde atmış manşetini. Koca maçı tek adama indirgeyerek yoruma açmışlar. Güzel oyunu gölgede bırakan bir başlık. Ama maçın en ilgi çeken anlarıydı topun Berbatov’la buluştuğu saniyelerde tribünlerden gelen “booooooo” sesleri. Liverpool maçında Robbie Keane’e daha bir edepli davranmışlar. Bağırlarına basmışlar İrlandalıyı. Heralde transferin son dakikasında gitmiş olmasını içerlemiş Londralılar…
Güzel futbol ve güzel bir sonuçla üst sıralara doğru yürüyüşünü devam ettirdi “zambak beyazı” renkli takımım! Fakat bu takımın hücumcularını daha iyi kullanması gerek. Forvette Bent’in hemen arkasında Bentley’i kullanılırsa bu adamın uzaktan attığı mermi gibi şutlardan daha çok yararlanılır. Lennon ve Dos Santos (Gio sakat olmasa mesela) kanatları değişimli,dönüşümlü kullanarak atak bindirmeleri yaparak çok büyük tehlikeler yaratabilir. Jenas ve Zokora ortada sigorta! Beklerde Ekotto ve Corluka mevcutların en iyileri.. Tandemde ise Woodgate ve Dawson harika ikili! Kaleci Gomes dengesini bulursa bu takım ligi çok rahat ilk 10’da bitirir.
Yakında: Tottenham Hotspurs’ün 126 yıllık tarihi..
Kategorisi Genel