Televizyona zaten girmez. Muhtemelen uçaklardaki televizyonlarda görülebilecek sıkça.
Eklendigi tarih 26 Mayıs 2011.
Televizyona zaten girmez. Muhtemelen uçaklardaki televizyonlarda görülebilecek sıkça.
Eklendigi tarih 17 Nisan 2011.
Küçüktüm, ufacıktım. O aralar enişte-baba arasında kimin takımını tutacağım konusunda tatlı bir rekabet vardı. Ben bir Beşiktaşlı oluyordum, bir de Galatasaraylı. O ara başka takımlı da olamazdım sanırım şampiyonluklara bakılınca… Fakat yaş artık 6 olmuştu(!) ve kendimce bir karar vermeliydim. O günlerden mi hissettim bilmem ama doğru kararı verdiğime inanıyorum. Hatta o günkü maça bakınca kadrodaki Suat, Hakan, Arif, Tugay, Bülent beşlisinin 2000’de de UEFA zaferinde de bulunduğunu hatırlıyor ve istikrarın önemini tekrar vurguluyorum.
Bu maçın kahramanları Arif Erdem, Kubilay Türkyılmaz ve tabi ki spiker Ümit Aktan’dır. Arif’in golünü bütün maykıllar gelse çıkaramaz ama Kubilay Türkyılmaz ismi Galatasaray tarihinde unutulmaz! Hadi buyrun o günü kahramanlarından dinleyelim.
Eklendigi tarih 14 Eylül 2010.
Eklendigi tarih 31 Temmuz 2010.
Manchester United her yıl öyle tonlarca adam almaz takıma… 3 bilemedin 4 oyuncu katılır takıma. Hepsi de A takıma monte edilmek üzere yapılmış transferler olur. Bu yılsa henüz 2 isim transfer ettiler. Fulham’dan İngiliz defans oyuncusu Chris Smalling ve Guadalajara’dan forvet oyuncusu Javier Hernandez.
Meksika’lı forvet Hernandez 22 yaşında ve Dünya Kupası’ndaki performansıyla göze girdi. Hızı sayesinde ofsayta takılmadan defansın arkasına harika kaçışlar yapabiliyor. Giggs, Scholes gibi ara pas ustalarıyla oynayacağı için bu yıl gole daha yakın olacak. Babası da eski bir futbolcu olan Javier Hernandez’in lakabı “Chicharito” yani “Küçük Fasulye”. 1986 Dünya Kupası’nda forma giyen baba Javier Hernandez’in lakabı da yeşil gözleri nedeniyle Meksika’nın geleneksel yemeği fasulye yani “Chicharo” imiş… Manchester yeni Solskjaer’i olarak nitelendirilen J. Hernandez Ne diyo lan bu lavuk…
Eklendigi tarih 23 Ocak 2010.
Messi geçen hafta 101. golünü attı. 6. sezonunda böyle bir sayıya ulaşmasına şaşıranların sayısı çok. Nedeni ilginç. Bu adam santrafor değilmiş! Bu yüzden 187 maçta 101 golü geçmesi anormal bir durum olarak görülüyor. Bu savı üzerine basa basa dile getirmek çağdaş futbolda çok doğru değil. Değişen futbolda, artık golcü oyuncu tanımı da değişiyor. Santrafor olmak çok gol atmak anlamına gelmediği gibi, forvet ya da kanat oyuncusu olmak da az gol atmak anlamına gelmiyor artık.
Barcelona’nın oynadığı taktikte santrafor yok! İleri üçlü yani forvet elemanları var. Ve doğal olarak bu üç isim, bu takımın gol yükünü çekecek isimler. Aralarından biri de illa ki öne çıkacaktır. Bu da Messi oldu. Dünyanın en iyi takımının, belki de futbol tarihinin en iyi takımının forvet oyuncusunun 101 gole ulaşmasına santrafor olmadığı için şaşırmak kimi kalıplardan hala kurtulunamadığının göstergesi olsa gerek. Bu konuda soru işareti oluştu kafamda:
Messi dönüşen futbolda santraforsuz oynanan sistemin gol ayağıdır. 101 gol atmasına şaşırmak zekilik ile delilik arasındaki ince çizgide olmaktır. Dönüşen futbolda santraforlar değil, forvetler gol kralı olmaktadır artık. Forlan, C.Ronaldo, Anelka… Gol krallığını zorlamaktadır… Tevez, Totti, Ronaldinho…
Asıl şaşırılması gereken konunun, hakiki bir sağ kanat oyuncusu olan, gerçekten bir santrafor olmayan George Best’in Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol atması değil midir? Messi’nin bu kadar çok gol atmasına şaşıran kişilerin George Best’in bu yaptığı karşısında şaşkınlıktan o ince çizginin dışına çıkmaları gerekmez mi?
Kendi döneminde sağ kanat oyuncularının giydiği 7 numaralı formayı efsaneleştiren George Best Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol attı. Kariyeri boyunca oynadığı 579 maçta ise 205 gole ulaştı. Üstelik santrafor değil… Gel de şaşırma!
Eklendigi tarih 29 Ağustos 2009.
Birmingham maçını da kazanarak Premier Lig’de 4’te 4 yapan iki takımdan biri oldu Tottenham. Son yirmi dakikaya sıkışan 3 gol maçın skorunu belirledi. Spurs’u izleme zevkimiz Bolton W.-Liverpool maçına yenik düştü. Ancak Bolton maçı da bir hayli heyecan doluydu. O maça da değineceğiz daha sonra. Ne diyo lan bu lavuk…
Eklendigi tarih 23 Ağustos 2009.
İngiliz FourFourTwo dergisi A’dan Z’ye premier lig yapmış bu ayki sayısında. M harfini de Michael Owen’a ayırmış. Döneminin en üretken İngiliz golcüsü gerçekten geri döndü ve ManU’nun ona verdiği değeri kanıtlamaya hazır demiş Owen için. Ferguson onu kadroya katıp 7 numarayı verdiğinde herkes şaşmıştı ya. Gerek yoktu. Çünkü 1979’dan beri Avrupa’da yılın futbolcusu ödülünü (Ballon d’or) alabilen tek oyuncu o. Hemen unutuveriyor herkes, ya da bilmeden konuşuyor. (Ben biliyorum da konuşuyorum!)
Dün attığı gol gerçekten zor bir vuruş sonrası geldi. Hareketli bir topu, deparla takip edip, tek vuruşla ağlarla buluşturdu. 3-0’dan sonra böyle bir gol şansı gelmiş olması vuruş anında stresi yok ettiğinden daha rahat bir şut çıkardı Owen. Atmış olmasına sevindim. Newcastle’da hiç bir şey yapmamış gibi gözüken bu adam 79 maçta 30 gol atmıştı. Gün geçtikçe şeytanlara uyum sağlayıp daha fazla gollere imza atacak. Mickey takip listemin üstlerinde…
Eklendigi tarih 14 Temmuz 2009.
Bugün açıklandı Manchester United’da gelecek sezon kimin hangi formayı giyeceği. En çok merak edilen konu da elbetteki 7 numaranın sahibinin kim olacağıydı. Herkes Cristiano Ronaldo’nun forması diye bahseder olmuş o ‘sihirli’ numaradan. Eski numaralandırma sistmine göre klasik bir sağ açık numarasını, sanki Portekizli oyuncu efsane haline getirmiş gibi konuşuyorlar. Görüldüğü gibi o 7 numaranın hastası değil, 9 numaraya sattı hemen ‘efsane’ numarayı. Gerçi o da biraz Raul etkisi ancak farketmez 77 giyebilirdi =). Zaten Manchester United’a ilk geldiğinde de 7 numara aklında yoktu. Zira Manchester’a ilk geldiğinde 28 numarayı istemiş amaFerguson ona 28 numarayı değil de, ”Manchester’da 7 numarayı efsaneler giyer” diyip 7 numarayı vermişti. (Bknz. Kanatları olmadan uçabilen tek canlı) Sir, bu sefer aynı davranışı Ne diyo lan bu lavuk…
Eklendigi tarih 10 Temmuz 2009.
Cristiano Ronaldo’nun Real Madrid’e gidişine 94 milyon Euro karşılığında izin veren Alex Ferguson’un yıldız oyunucun yerine illa ki bir planı vardır. Bundan hepimiz eminiz. Belki Macheda parlayacak bu yıl, belki Nani sonunda beklenen patlamayı yapacak, belki Michael Owen muhteşem işleyen makinenin dişlilerine uyum sağlayıp ikinci baharını yaşayacak ve transferlere ‘broşür’ yaklaşımını taşıyacak, belki de Tevez, Rooney’le takımın önder şeytanlarından olarak Ronaldo’yu aratmayacak.
Ama okudum ki Ferguson’un bir diğer planı da Atletico Madrid’in japonca rumuzlu forveti Agüero’yu kadrosuna katmakmış. Sıklıkla takip ettiğim, spoiler blogunun AS gazetesinden arkadaşları bu haberi uçurmuşlar kendisine… Hepimiz biliyoruz ki ispanyada futbolcu kontratlarında futbolcunun serbest kalması için ödenmesi gereken bir maximum tutar yazılır -ki yazılması zorunludur-. Futbolcu içi bu fiyat ödenirse ve futbolcu gitmek isterse bağlasan durmaz. Agüero’nunkinde de 60 milyon Euro yazıyormuş. (Her cent’i helal olsun.) Manchester United bu transferi çok da rahat yapabilecek bütçeye sahip Florentino sağolsun. Fakat AS gazetesine göre Ferguson trink olarak bu parayı çıkarmak niyetinde olmayacak ki Agüero’yu kadrosuna katmak için 40 milyon Euro+Nani teklifinde bulunmayı planlıyormuş. İki kanat-forvet oyuncusunun takası herkesi tatmin edebilir. Ama ispanyolların tercihi Berbatov+20 milyon Euro imiş. Bu demektir ki Berbatov 40 milyon Euro değerinde bir futbolcuymuş. Eder mi ki? Bence etmez de , neye göre, kime göre…
Kun: Ne diyorsun Forlan? Manchester’a gitsem mi, n’apsam bilemedim…
Forlan: Bıdık! gidersen senin kariyerin için sevinirim elbette. Fakat bu uyumu bozmak istemiyorum. Sensiz nasıl gol atarım kanka ben…